Vergi yasalarındaki yetkilerin kullanılmasında Anayasal uygunluk durumu

Yayın Tarihi: 03/09/12 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Bindiği gibi Anayasa Hukuku, devlet içinde yasama, yürütme ve yargı güçlerinin görev ve yetkileri ile kişilerin temel hak ve ödevlerini belirleyen bir hukuk dalıdır. Gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde vergi hukuku Anayasa Hukuku ile çok yakın bir ilişki içindedir.


Anayasal bir ödev, yani yükümlülük olan vergi verme ödevi kapsamında vergilerin konması (tarh edilmesi), kaldırılması, bu konularda yürütmeye (hükümete) bırakılacak yetkiler Anayasa Hukukunda belirlenmiştir.


5 Mayıs 1985 tarihinde Halkoylamasına sunulup kabul edilen Anayasamızın 1'inci maddesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni "demokratik, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan lâik bir Cumhuriyet olarak tanımlamaktadır."


Gerek KKTC gerekse Anayasalarında ayni ilkelerin yeraldığı ülkelerin yargı organlarının vermiş olduğu çeşitli kararlar dikkate alındığında sözkonusu ilkelerin tanımlanmasını şu şekilde özetleyebiliriz. "Demokratik sosyal hukuk devleti, insan hak ve özgürlüklerine saygı gösteren, kişinin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışma yaşamının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, ekonomik ve mali önlemler alarak koruyan, işsizliği önleyici ve milli gelirin adalete uygun şekilde dağıtılmasını sağlayıcı önlemler alan, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve uygulayan bir devlettir." Bu tanımlamanın özellikle son yıllarda ne kadarının KKTC'de uygulandığı ayrı bir tartışma konusudur.


Vergi hukukunun genel yapısı, sosyal hukuk devletinin gereklerine uygun olmalıdır. Sosyal hukuk devleti anlayışında, vergilendirme yöntemiyle gelir ve ekonomik varlıkların yeniden dağıtılması öngörülmektedir. Buna paralel olarak gelir vergisi mevzuatındaki artan oranlı vergi tarifleri, asgari ücret muafiyeti, kişisel özel indirim, yükümlünün bakmak zorunda olduğu yükümlü olduğu eş ve çocuklar ile yaşlılık ve sosyal güvenlik prim giderleri gibi indirimler sosyal hukuk devletinin özelliklerini taşıyan unsurlar yeralmaktadır.


Anayasamızın "Vergi Ödevi" başlığı taşıyan 75'inci maddesi:


(1) Herkesten (gerçek ve tüzel kişilerden) ödeme gücüne göre vergi alınacağını;
(2) Vergi, resim, harç ve buna benzer mali yükümlülüklerin yasayla konacağını;
(3) Yasa ile saptanacak yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak, ölçü ve ilkelere uygun olmak koşuluyla vergi, resim, harç, muafiyet ve istisnalar ile oran ve hadlerine ilişkin kurallarda değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulunun yetkili kılınabileceğini;
(4) Geriye yürüyen mali yükümlülüklerin konulamayacağını,
kurala bağlamıştır.


Keza, Anayasamızın 122. maddesi de Anayasa ve yasalar açıkça yetki vermedikçe Devletin hiçbir organının tüzük yapamayacağı ve yürürlüğe koyamaz kuralı da yukarıdaki kuralları desteklemektedir.
Özetle, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Sözkonusu madde içeriğinden de görüleceği gibi sözkonusu maddenin ilk iki fıkrası dar anlamda, diğer fıkraları ise geniş anlamda ele alınmıştır. Her ne kadar da vergi, mali güç ilkesine bağlı olarak ve herhangi bir karşılığa veya yararlanmaya dayanmadan alındığı gerçeği var ise de mal ve hizmet karşılığı alınan harç ve resim ile benzeri yükümlülükler de bu kapsama dahil edilmiştir.


27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası incelendiği zaman bunun 1977 yılında TC'de yürürlükte bulunan ayni isimli yasadan adapte edilmiş olduğu görülecektir. Ancak, TC bu yasada değişik tarihlerde yaklaşık 35 kadar kapsamlı değişiklikler yapmak suretiyle bahse konu yasayı hem güncelleştirmiş hem de etkinleştirmiştir.


KKTC'de ise aradan geçen 35 yıllık sürede Vergi Usul Yasasında sadece 1980 yılında olmak üzere bir kez değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik re'sen yetkileri ve esasları ile kıstasları düzenleyen, daha doğrusu geçerliliklerini hükümsüz kılan 31. maddede yapılmıştır.


Bu yasa değişikliği ile re'sen vergilendirmeyi ve bu konuda yetkileri düzenleyen mevcut kurallara rağmen, hiçbir esas ve kıstaslar ile ölçü ve ilkeler öngörülmeden getirilen ek kural dolayısıyla re'sen tarhiyat konusunda Vergi Dairesine sınırsız yetkiler tanınmıştır. 13/1980 sayılı Değişiklik Yasası ile bahse konu 31(2). maddesine getirilen (d) bendinin içeriği bahse konu değişikliğe ilişkin düzenleme aşağıdadır:


"(d) Yukarıda belirtilen haller dışında kalan durumlarda, beyannamede belirtilen bilgilerin Dairece yeterli veya gerçek bulunmaması halinde"


"Yukarda belirtilen haller dışında kalan durumlarda" ifadesi re'sen vergi tarhını gerekli kılan Vergi Usul Yasasının 31. Maddesinde yeralan esas ve kıstasları safdışı bırakmakta olup Vergi Dairesine öngörülmüş olan bu sınırsız gelir takdiri ve vergi tarh etme yetkisi kullanması Anayasaya uygun ise, ilgili maddenin esas ve kıstasları ile yöntemlerini düzenleyen diğer kurallarına gerek yoktur. Diğer bir anlatımla, vergi hukukundaki vergi tarhiyat gerekçelerini ve usullerini düzenleyen başka kurallara gerek yoktur. Madem ki bir Anayasamız vardır ve her türlü yasal düzenlemenin anayasal kurallar çerçevesinde yapılması zorunluluğu vardır. Bu durumda tüm re'sen vergilendirme işlemlerinin dayandırıldığı sözkonusu yasal düzenleme Anayasamıza aykırı olup hukuki, geçerliliğinin olmaması gerekir. T.C. vergi hukuku uygulamalarına bakıldığı zaman sözkonusu 31(2)(d). maddesi kurallarına benzer bir düzenlemenin olmamasına rağmen T.C. Danıştayı re'sen vergi tarhiyatına ilişkin birçok işlemler somut delillere, verilere, esas ve kıstaslara dayandırılmadığı için hukuken geçersiz kılmıştır.


Bu madde içeriğinden de görüleceği gibi bu kapsamda yapılan re'sen vergilendirme yetkisi tamamen uygulayıcıların "takdirlerine" verilmiş olup bu kurallar Anayasamızın ilgili maddelerine tamamen aykırıdır. "Takdir" yöntemi yasalarla düzenlenecek ölçü, kriter, esas, usûl ve kıstaslara dayandırılmadıkça takdir edilen gelirlerin ve/veya matrahların doğruluk derecesi her zaman yoruma ve tartışmaya açık olup bu durum ayrıca "keyfilik" uygulamasına, dolayısıyla da vergi yükümlüleri arasında eşitsizliklere neden oluşturmaktadır.


Bu tür sınırsız yetkilerin yaratacağı olumsuzluklardan kaçınmak için tüm demokratik ülkeler re'sen vergilendirme konusunda gerekli yasal ölçüleri, kriterleri, esas, usûl ve kıstasları vergi hukuklarına dahil ettikleri gibi re'sen vergilendirmeye esas teşkil eden gelir ve/veya matrah takdir işlemlerini bağımsız "Vergi Takdir Komisyonlarına" vermişlerdir. Bu yasal düzenleme T.C. hukukunda da mevcut olup bu kurallar KKTC'de neden düzenlenmiyor? Cevabı çok basit. İktidardaki siyasiler bu sınırsız vergilendirme yetkisini yasal kurallara dayandırmak suretiyle bağımsız organlara devretmek istememeleridir; çünkü devretmeleri halinde ellerindeki siyasi gücü kaybedeceklerini düşünmektedirler. Bu böyle olduğu sürece Vergi Dairesine güven duyulamaz.


Gerek yasa düzenleyicilerin gerekse uygulayıcıların yukarıda belirtilen ve uluslararası vergi hukuku özelliği kazanmış olan sözkonusu ilke ve kavramlar ile yasal düzenlemelerle saptanacak esas ve kıstaslar çerçevesinde gerekli düzenlemeleri ve uygulamaları gözönünde bulundurmaları asli görevleri olmalıdır. Gereksiz ve lüks harcamaları karşılayabilmek için bütçeye daha fazla gelir elde etme amacıyla yapılan keyfi ve dayanaksız vergi uygulamaları ile bazı kesimlere ilkesiz ve rekabet eşitsizliği yaratan vergi muafiyetleri sağlama yönüne gidilmesi ülkemizin sosyo-ekonomik kalkınmasını olumsuz yönde etkileyeceğinin her zaman gözönünde bulundurulması gereklidir. KKTC hükümetleri Anayasamızın temel ilkelerinde olan "hukukun üstünlüğü'ne" yürekten inanmadıkları ve popülizm uğruna herşeyi mübah saydıkları sürece ülkemiz sosyo-ekonomisinin iyileştirilmesi mümkün değildir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.