Kamu kuruluşlarının yasalara saygılı olmaları şarttır

Yayın Tarihi: 29/09/12 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Başta devlet olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının da yasalara saygılı olmaları asli görevleri olması gerekir. Şayet yasalara titizlikle uyulursa halk da bunu görerek ayni oranda uyum gösterir. Bu gerektiği gibi yapılmadığı sürece halktan yasalara uymaları beklenemez.

Bugünkü kamu kurum ve kuruluşlarının üst kademe yöneticilerinin veya diğer görevlilerin büyük bir kısmı yürürlükteki yasaları gerektiği gibi uygulamamaktadır. Bunun başlıca nedeni, mesleki bilgi yetersizliği nedeniyle ve halkın bilinçsizliğinden de yararlanarak devlete ve ilgili kamu kurumlarına sözde gelir kaynağı yaratmaktır.

Ben bu durumu "kamusal acemilik ve yetersizlik yönetimi" olarak tanımlamayı daha uygun buluyorum. Her geçen gün bu acemiliklerin ve yetersizliklerin artmakta olduğunu hükümet ile belediyelerin ve diğer kamu kurumlarının bazı kararlarında çok sık görmekteyiz. Nedeni basit, yapılan görevlendirmeler mesleki liyakat esasına değil "siyasal liyakat" esasına dayandırılmasıdır.

Bu durum 1990'lı yılların sonuna kadar böyle veya bu kadar değildi, çünkü bu yıllarda kamu hizmetlerinin yönetiminde ciddi, mesleki eğitimi ve tecrübesi yeterli üstdüzey yöneticiler ve çalışanlar ile liyakat esası mevcuttu. Makamlar ve mevkiler bugünkü gibi bu kadar ucuzlamamıştı. Bu ucuzlamaya neden olan hiç şüphesiz siyasilerdir. Özellikle 2000 yılından sonra göreve gelen iktidarlar siyasi popülizm ve rant uğruna kamu hizmetleri düzeyinin dibe vurmasına birçok neden oluşturmuşlardır.

Ülkemizin, sosyo-ekonomik konularda uzman ve tecrübeli kişiler ile akademisyenlerin neredeyse her gün gerek yazılı gerekse görsel basındaki yazıları ve söylemleriyle ortaya koydukları görüş ve önerilerin hiçbiri iktidarlar tarafından ciddiye alınmamakta hatta siyasi makamların hiçbiri bu görüş ve önerileri en azından ciddiye alıp üstdüzey bürokratlarına çalışma dahi yaptırmamış veya yaptırmamaktadırlar. Bu makamların tek söyledikleri husus, icraatları eleştirenlerin çözüm önerileri de üretmeleri imiş. Bildiğim kadarıyla birçok uzman ve akademisyen eleştirilerini yaparken ayni zamanda çözüm önerilerini de beraberinde özetlemektedir.

Ancak, bu önerileri dikkate alacak ve yasal düzenleme şekline getirip siyasilere açıklayacak veya ikna edecek yetenekli bürokrat hiç denecek kadar az olduğu kadar, başta Bakanlar olmak üzere siyasi kadroların da buna pek niyetleri yoktur. Yaptıkları yegâne icraat mevcut durumun devamını ve koltukta kalma sürelerini uzatmaktır. Bunun için de hiçbir düğün, açılış töreni, cenaze ve yurtdışı seyahat amaçlı geniş kadrolu geziler, basının manşetinde kalmak için gereksiz beyanatlar vermek suretiyle halka artık komik gelmeye başlayan tabirler, hayali görüş veya vaatlerde bulunmaktır. Hatta hükümet, T.C'nin mali veya ayni yardımları ile gerçekleştirdiği yol, su v.b. yatırımları da kendileri planlamış ve yapmış gibi halka gerçek dışı bilgiler vermeyi, kötü olan veya halkın benimsemediği icraatları veya beceriksizlikleri ise kendi fısıltı gazeteleri vasıtasıyla "Elçilik böyle istedi" diye başarısızlıklarının nedenini Türkiye'ye fatura etmeyi alışkanlık haline getirmiştir.

Yaklaşık üçbuçuk yıldan beridir iktidarda olan bugünkü hükümet kamu hizmetlerini ve kamu maliyesini çağdaş esaslarda güncelleştirmek için halen çözüm önerileri mi istiyor? En basit vatandaş dahi bunun çözümünü az çok biliyor. Kaldı ki, bu konuda yüzlerce sözlü ve yazılı öneriler yapılmıştır. En güncel olanların bir tanesi de geçtiğimiz aylarda hükümetin yapması gerekirken Kıbrıs Türk Ticaret Odasının uzmanlara hazırlattırıp yayınlamış olduğu "KKTC'de Kayıtdışılığın Nedenleri, Yarattığı Etkiler ve Çözüm Önerilerine" ilişkin kapsamlı rapor tüm siyasilere, sivil toplum örgütlerine ve meslek kuruluşlarına da dağıtılmış olmasıdır.

Acaba, Maliye Bakanı ve diğer ilgili Bakanlar bu önerilerden hangisinin uygulanması için bir düzenleme yapma yönüne gitmiştir? veya bu konulardan en basitini dahi gündemlerine alıp acaba çalışma başlatmışlarmıdır? Şayet sözkonusu rapordaki önerileri kabul etmemişler ise bunun nedenini bu raporu hazırlatan sivil toplum örgütlerine neden bildirmemişlerdir?

Birçok Bakanın slogan haline getirmiş olduğu sosyo-ekonomik düzenlemelere ilişkin yapılan eleştirilere "öneri verilmedi" savını kabul etmek mümkün değildir. Bu konuda son yıllarda herşey geniş çapta ele alınmış ve çözüm önerileri gerek uzmanlar gerekse akademisyenler ve ekonomistler tarafından üretilmiştir. Bunları dikkate almama siyasilerin sorunudur. Önemli olan plan ve program olmadan herhangi bir amaca ulaşılamayacağıdır.

Kamu hizmetlerinin dibe vurduğunu gösteren son örneklerden biri ise Lefkoşa Türk Belediyesi'nin basında yayımlanmış olduğu "Belediye Borçlarının 28 Eylül 2012 Tarihine Kadar Ödenmesi" gerektiğine ilişkin duyurusudur. Bu duyuruda, Belediye borçlarının 28 Eylül tarihine kadar ödenmemesi halinde bunların gecikme zammı ile (cezalı) tahsil edileceği hususundaki halka yapılan duyurudur. Kamu menfaatleri bakımından kamusal yükümlülüklerin halka hatırlatılması uygun bir yöntemdir. Ancak, yapılan duyuru ve uygulamaların yasalara uygun olması gerekir. Nitekim, Taşınmaz Mal Vergisi Yasasına istinaden vergi borçlarının son ödeme tarihinin ilk taksidi 30 Nisan, 2'ci taksidi 30 Eylül olması gerekirken bu tarihi 28 Eylül olarak geri çekmek hiçbir makamın yetkisinde değildir. Çünkü;

51/1995 sayılı Belediyeler Yasası'nın 127(2). maddesi, Belediye alacakları için ödeme süresi bulunan alacakları ödemeyenler hakkında 48/1977 sayılı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Yasası kurallarının uygulanacağını öngörmektedir.

48/1977 sayılı Yasa'nın 6(3). maddesi kuralları ödeme süresinin son gününün kamu alacağının ödenmesi zorunlu olduğu gün olduğunu açıklamıştır.

27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası'nın "Ödeme Sürelerinin Hesaplanması" başlıklı 19. maddesi, sonu belli bir gün ile saptanan sürelerde, sürenin o günün tatil saatinde sona ereceğini öngörürken, bu sürecin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, sürenin tatili izleyen ilk iş gününde sona erdiğini kurala bağlamıştır.

Diğer bir anlatımla, yukarıdaki kurallar dikkate alındığında Belediyenin ödeme tarihini 30 Eylül'den 28 Eylül'e geri çekmesi gibi bir yetkisi yoktur. Bahse konu kurallara istinaden 30 Eylül tarihi resmi tatil günü olan Pazar gününe rastladığı için son ödeme tarihinin 1 Ekim Pazartesi günü olarak düzenlenmesi ve ilgili duyuruda bu şekilde yeralması gerekirdi. Diğer bir anlatımla, 1 Ekim'de ödenecek Taşınmaz Mal Vergisi için Belediyenin gecikme zammı (ceza) uygulaması yasal değildir.

Bazıları bu uygulamaya "ne olacak yani, bu da önemli bir konu mu? diyecek. Evet, önemli bir konudur, çünkü en basit bir düzenlemede dahi yetkililer gerekli özeni göstermemekte olduğunu açıkça kanıtlamaktadır. Hal böyle olunca da KKTC'de hukukun üstünlüğünden bahsetmek inandırıcı olmaz ve vatandaşın hükümete ve kamu kuruluşlarının icraatlarına olan güven her geçen gün daha da azalmaya devam eder. Bu güveni yeniden ihtas etmek hükümetlerin en önemli görevi olup bunu ancak yasalara saygılı olarak yapacakları ciddi ve güvenilir icraatlarla kanıtlamak mümkündür.

Bugünkü (27.09.2012) basın haberlerinden öğrendiğime göre Lefkoşa Türk Belediyesi halka yardımcı olmak amacıyla 29 Eylül Cumartesi gününde de veznelerini açık tutacakmış. Bu da "Şov" amaçlı olup tahsil edilecek vergiler çalışanların ek mesailerini dahi karşılamayacaktır. Kaldı ki vergi yükümlülerinin büyük bir kısmının ücretli ve emekli kişilerden oluştuğu ve bu kesimin ücretlerinin de genellikle aybaşında ödendiğinden sözkonusu Belediye'nin yasalar hilafına bu ödeme tarihini geriye çekmek suretiyle konuyla sözde çözüm bulma yöntemi de gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Öteyandan, Taşınmaz Mal Vergi'nin 30 Nisan'da ödenmesi gereken 1'ci taksidini ödemeyenler için ne uygulama yapılacağı hususunda ise kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmamış olması da bu konunun ne kadar basit ele alındığını gösterme bakımından önemlidir.

Unutulmamalıdır ki Taşınmaz Mal Vergisinin tümünün 30 Eylül 2012 tarihinde ödenmesi, 30 Nisan tarihinde ödenmesi gereken birinci taksidini süresinde ödemeyenler gecikme zammı ödeme zorunluluğunun ortadan kaldıramaz.

Özetle, vergi yükümlülüklerini ve sair ödevlerini yerine getirme amacıyla yapılan duyurularda bunların içeriklerinin yasalara uygun olarak düzenlenmesi de, azami özen gösterilmesi gereklidir. Halkın bilinçsizliğinden yararlanarak menfaat elde etme yönetimine artık son verilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınmalıdır; tabii KKTC'ni çiftlikleri, kendilerini de kâhya gibi görmüyorlarsa.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.