Dolaysız vergi yükümlülüğünü oluştıran ilkeler

Yayın Tarihi: 12/11/12 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Geçtiğimiz haftaki yazımda "Anayasamızın Vergi Ödevi başlıklı 75'inci maddesinde yer alan "Herkes", "Vergi Ödevi", "Mali Güç" ve "Geriye Yürüyen Mali Yükümlülükler" gibi kelime dizileri veya kavramlar hakkında açıklık getireceğimi belirtmiştim. Bu cümleden olmak üzere "Vergi" kavramının ve öneminin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla aşağıdaki hususları özetlemeye çalışacağım.

Anayasamızın 75(1). maddesinde yer alan "herkes" kelimesinden kastedilen, tüm gerçek ve tüzel kişilerdir. Dolaysız vergilerde onsekiz ve aşağı yaştaki gerçek kişilerin vergi ehliyeti yoktur. Dolaysız vergilerde ise yaş haddi aranmaz. Onsekiz yaş altındaki kişilerin vergiye tabi gelirleri olması halinde, bunların babaları, babaları yoksa anneleri veya vasileri yükümlü olmaktadır. KDV gibi dolaylı vergilerde ise yaş sınırı bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla, herhangi bir mal veya hizmet alan onsekiz yaşın altındaki bir kişi (reşit olmayan) KDV ödemekle yükümlüdür.

Kişilerin gelirlerinden vergi alınabilmesi için vergi ehliyetinin bulunması ve kişinin hayatını idame ettirebilmesi için gerekli olan makul bir miktarın üzerinde gelir elde etmesi gerekmektedir. KKTC'deki "makul miktar" vergi yasalarında asgari ücret olarak belirlenmiştir. Bazı ülkeler bu miktarı, bütçelerindeki vergi gelirleri ihtiyaçlarının durumuna göre asgari ücretin üzerinde veya altında saptayabilmektedir.

Gerçek veya tüzel kişilerin vergiye tabi olması için mutlaka o ülkenin vatandaşı olması veya o ülkede kayıtlı olması gerekmez. Önemli olan gelirin "kaynağının" nerede doğduğu veya geliri elde edenin hangi ülkede "mukim" (sürekli yerleşmiş) olduğudur. Kaynak ilkesi ve ikamet ilkesinden herhangi birinin var olması "herkes" tanımı kapsamına dâhil edilmesine yeterlidir.

Özetle, dolaysız vergilerde vergi yükümlülüğünün gerçekleşmesi aşağıdaki iki ilkeye göre gerçekleşmektedir.

" Kaynak İlkesi "

Bu ilkede esas olan husus, kazancın doğduğu yer veya geliri doğuran olayın yeridir. Paranın nasıl, ne zaman veya nerede ödenmiş veya ödenecek olması olayı değiştirmez. "Vergiyi Doğuran Olay" 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 20'ci maddesi şöyle açıklamıştır.

"Vergi alacağı, Vergi Yasası'nın vergiye bağladığı olayın gerçekleşmesi veya hukuki durumun tamamlanmasıyla doğar. Vergi alacağı, yükümlü açısından vergi kurumu oluşturur."

" Mukimlik İlkesi "

Bu ilkeye göre vergilendirmeye temel olarak mukimlik (sürekli ikamet edilen ülke) esas alınmıştır. Geçici gaybubetler ise sürekli ikameti etkilememektedir. Mukim (yerleşmiş veya yerleşmemişlik) kavramı Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi yasalarında açıklanmıştır. Bu kavramların saptanmasında sadece uyrukluluk veya yılda toplam 183 günden fazla ikamet gibi kriterler yeterli göstergeler değildir. Bunların ötesinde kişinin işi veya ailesinin hayati menfaatlerinin bulunduğu yer de bu ilkenin değerlendirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Mukimlik ilkesi kapsamında olanlar, bir takvim yılında yurtiçinden ve yurtdışından elde ettikleri gelirlerin safi tutarı üzerinden sözkonusu yasalara istinaden vergiye tabidirler. Bir yılda toplam 183 günden daha az kalanların sadece o ülkede elde ettikleri gelir ve iratların brüt miktarı üzerinden ve gelirin türüne göre belli oranlarda stopaj ve kesin vergilendirme yöntemiyle genellikle vergilendirilmektedir.

Bir gerçek veya tüzel kişi bir ülkede "kaynak ilkesine" göre vergilendiriliyorsa, başka bir ülkede de "ikamet ilkesine" göre vergilendiriliyor demektir. Ancak, aynı gelir üzerinden yükümlünün iki defa vergi ödenmemesi için birçok ülke yabancı ülkelerde ödenen vergilerin "tek taraflı mahsup" edilmesi (unilateral releif) kuralını vergi yasalarına dâhil etmiş, hatta daha etkin uygulamalar amacıyla ülkelerarası çifte vergilendirmeyi ve vergi kaybını önleme antlaşmaları düzenleme yönüne gitmişlerdir.

Dolaylı vergilerde ise kaynak ve mukimlik ilkeleri yerine "yararlanma" ilkesi geçerli olmaktadır. Örneğin, yurtdışından alınan bir malın KDV'si ithalat anında ödenmektedir. Hizmet ithalatı ise genellikle gümrükleme işlemine tabi olmadığı için hizmetten yararlanan işletme bu vergiyi "KDV Vergi Sorumlusu" sıfatıyla Vergi Dairesine ödemek zorundadır. Bu durum ilgili yasa ve mevzuatta yeralmış olmasına rağmen bu kuralın da gerektiği gibi uygulandığı hususunda şüphelerim vardır. Bu sadece devletin vergi kaybına neden olmamakta ayrıca iktisadi rekabeti de menfi yönde etkilemektedir. Dolaylı vergi türlerinin uygulanmasında yurtiçinde alınan mal ve hizmetler karşılığı olarak ödenmesi gereken vergilerde "kaynak" ve/veya "ikamet" ilkesi aranmasına gerek yoktur. Bu tür vergiler ve benzeri yükümlülükler yararlanılan ülkede ödenir.

Anayasamızın 75'inci maddesinde herkesin vergi ödeme ödevine ilişkin kural kapsamında yer alan diğer kuralların tanımlamaları ise şöyle özetlenebilir:

"Mali Güç"

"Mali gücün" en önemli unsurlarından birisi gelirdir. Diğer bir mali güç unsuru ise servettir. Yani taşınır ve taşınmaz mallardır.

Mali gücün bir başka göstergesi ise her türlü mal ve hizmet alımı harcamalarıdır. Mali güç matrahlarını gelirde, net kazanç; servette, malın kıymeti; harcamalarda ise, harcamanın bedeli oluşturur. Net kazanç olayı, gelir ve gider arası pozitif fark; servette, taşınır ve taşınmaz mal değerleri; harcamalarda ise her türlü mal ve hizmet alımlarının bedelidir.

"Kamu Giderlerini Karşılama"

Bu kavramın tanımı gerçek veya tüzel kişilerin devletin kamusal hizmetlerden yaralanmak amacıyla mali güç unsurları üzerinden ödeyecekleri vergi yükümlülükleri ile ilgilidir. Mali güçten alınacak vergi miktarı, genellikle oranlarla saptanır ve çağdaş vergi hukukunda para olarak ödenir. Yeterli parası olmayanların kesinleşen vergi yükümlülükleri taşınır ve/veya taşınmaz malları haczedilerek paraya çevrilmek suretiyle tahsil edilir.

"Geriye Yürüyen Mali Yükümlülük"

Yasalar, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren hüküm ifade eder ve uygulanır. Ancak, Gelir ve Kurumlar Vergisi Yasaları gibi dolaysız vergiler 12 aylık vergilendirme dönemine bağlı olup vergilendirme yetkisi bu dönemin dolmasını müteakip "vergiyi doğuran olay" olarak gerçekleştirilir. Dolayısıyla, ilgili dönem içinde yapılan yasal değişiklikler, hangi tarihte yapılırsa yapılsın, o dönemin başından itibaren yürürlüğe girmiş sayılır. Dolaylı vergilerde ise, vergiyi doğuran olay malın veya hizmetin teslim tarihi olup aylık vergilendirme dönemleri itibarıyla hesaplanmaktadır.

Yukarıda belirtmiş olduğum ilkelerin tümü uluslararası vergi hukukunda yeraldığı gibi KKTC vergi hukukunda da yeralmıştır. Önemli olan bu ilkeleri düzenleyen kuralların çok iyi bilinmesi yanında bu kuralları uygulayanların mesleki eğitime, tecrübeye, vizyona ve sağlam karaktere sahip olmaları gerekir. Hiçbir sınava ve ehliyete bakılmaksızın siyasi rant uğruna diğer daireler de olduğu gibi Vergi Dairesi için de piyango çekilişine benzer yöntemlerle yapılan "geçici işçi" istihdamlarının sayısı kadrolu personeli geçmiş veya geçmek üzeredir. Özellikle bu geçici istihdamla alınan bir kısmının gerek eğitimleri gerekse bilgi ve yetenekleri kamu maliyesinde çok önemli bir yer tutan vergi hukuku uygulamalarına müsait olmadığı gibi bunlara herhangi bir sorumluluk vermek de yasal değildir. Ayrıca, bu kadrolar ile KKTC'de kayıtdışı ekonominin asgariye indirilmesi konusunda etkin olmak amacıyla vergi incelemeleri tarh tahakkuk ve tahsilât yapmak mümkün değildir. Bu düşünce kapsamında hareket edildiği sürece geçici personel istihdamlar ile KKTC'nin kamu hizmetlerine çare bulma düşüncesinde olan siyasiler maalesef yanılıyorlar. Bu düşünceye ek olarak birde yeni bina inşaatı ile kamu maliyesinin çözüleceği mümkün olmuş olsa idi dünyada kayıtdışılık olmazdı.

KKTC'nin kamu hizmetlerinin verimliliğini ve etkinliğini gerçekleştirmek için her türlü siyasi ranttan arınmış, adalet ilkelerine bağlı kişilerin oluşturacağı bir yönetime ve yukarıda belirtmiş olduğum özelliklere sahip yöneticiler ile kamu görevlilerine ihtiyaç vardır. Lefkoşa Belediyesinin ve özellikle günlerdir çöp, pislik ve altyapı sorununa kesin ve kalıcı çözüm bulamayan bir hükümetten devletin diğer sorunlarına çözüm bulmasını beklemek boşuna hayaldir. Zaten 2013-2015 döneminin Ekonomik Plan ve Programı sonuçlanmadan 2013 yılı Bütçesinin Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak KKTC Meclisine gönderilmesi devlet yönetiminin ne kadar gayri ciddi olduğunu göstermek bakımından önemli bir göstergedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.