Çifte vergilendirme hukuka aykırıdır (2)

Yayın Tarihi: 11/03/13 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz haftaki yazımda hükümet icraatlarının hatalı uygulamaları sonucunda her geçen gün yapılan çeşitli hataların arttığını ve halkın yönetime olan güven derecesinin neredeyse sıfırlandığını belirtmiştim. Hatalı uygulamaların başlıca nedenleri arasında hükümet edenlerin ve bunların bazı kılavuzlarının yeterli bilgiye, tecrübeye ve vizyona sahip olmadıkları için özellikle KKTC'nin sosyo-ekonomik durumunda sürekli olumsuzlukların oluştuğunu belirtmiş ve bu duruma son örnek olarak hükümetin kurultay stresi içinde yayımlamış olduğu "Elektrik Yasası Hakkında Yasa Gücünde Kararname'' ile Belediyeler Yasası kurallarına istinaden ödenen "Sokak Aydınlatma Resmi" yükümlülüklerinin çatışmasına neden oluşturmuş olduğumdan dolayı ve meydana gelen "çifte vergilendirme'' durumu hakkında bilgiler vermiştim.

Ayrıca, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde rastlanmayan bu durumun uluslararası vergi hukukunda da yeri olmadığını ifade etmiş ve ayni dönem için, ayni yükümlüden, ayni amaç için, adı ne olura olsun, vergi, resim, harç v.s. gibi kamu alacağı talep edilemeyeceğini belirtmiştim. Herhalde maliyeden ve ekonomiden sorumlu Bakanlar kendilerini ekonominin kalkınmışlığına ve bütçe açıklarının gerçek anlamda azaldığına o kadar inandırmışlardır ki artık halktan iki defa vergi toplanmasını da doğal bir yöntem olarak görmeye başlamışlardır. Yani, halk tabiri ile "bir koyundan iki post çıkarmanın mümkün olabileceğine"!! kendilerini inandırmışlardır.

Her ne hal ise son iki iktidar döneminde hükümet edenler KKTC'nin sosyo-ekonomik sorunlarına çözüm bulmada Yasa Gücünde Kararname yayımlamayı bir tiryakilik haline getirmişler ve gerekli gereksiz her amaç için bu yönteme başvurmayı çıkış yolu kabul etmişlerdir. Anayasamızın 112. maddesinin bu konudaki kurallarının hükümetlere bu kadar geniş yetkiler verdiğini zannetmiyorum. Bu yöntemin uygulanmasına da artık bir ciddiyet ve sınır getirilmelidir. İki kurum statüsünde olan Belediyeler ile KIBTEK arasındaki borç ve alacak ilişkilerine sözde çözüm bulmak için Bakanlar Kurulu'nun Yasa Gücünde Kararname yayımlamasının Anayasada öngörülen kurallarla hiçbir ilgisi yoktur ve ilgili kurumlar ile adli merciler bu tür yöntemlerin uygulanmasına son verilmesi için gerekli ikaz ve düzenlemeleri yapmalıdırlar. Bu kurumların borç-alacak ilişkilerinin Şirketler Yasası altında tescil edilen kurumlardan yasalar karşısında herhangi bir farkları yoktur.

KIBTEK ile Belediyeler arasındaki borç ve alacak durumuna çözüm aranırken, bu işlemlerin yürürlükteki mali mevzuat çerçevesinde ve zamanında yapılması gerekirken siyasi rant veya nemelazımcılık uğruna sözkonusu kusur ve ihmallerin bedelinin halka ödettirilmesinin hiçbir hukuki veya mantıki izahı olamaz. Bu ve benzeri durumlar dolayısıyla halkımız sadece hükümetlere olan güvenini kaybetmemiş ayni zamanda maddi ve manevi bakımdan bedel ödemekten bıkmıştır. Özetle, sokak aydınlatmalarına sözde çözüm aranırken ayni kamusal hizmet için halkın iki defa bedel ödeme yapma durumunda bırakılmasına kamu maliyesinde "çifte vergilendirme'' denir. Daha önce de vurguladığım gibi başka ülkelerde böyle bir uygulamaya rastlamak mümkün değildir. Hatta, bazı kaçınılmaz durumlarda alacaklı taraflardan biri, çifte vergilendirmeyi önleme amacıyla diğer taraf ile anlaşma yönüne gitmekte veya kendi mevzuatına tek taraflı feragat etme (unilateral relief) hakkı tanıma yönüne gitmektedir.

Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımın birinde devletin, belediyelerin, yasa ile kurulmuş kurum ve kuruluşların tarh ve tahakkuk ettirdikleri vergi, resim, harç ve ücretlerin birer kamu alacağı olduğu ve halk tanımı ile bunların tümüne "vergi'' denildiğini açıklamış, hatta bunların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının silinmesi yetkisinin herhangi bir Bakanda olmadığını ilgili yasalara atıfta bulunmak suretiyle belirtmiştim.

Gerek uluslararası vergi hukuku gerekse tüm demokratik ülkelerin hukuk ilkeleri böyle bir uygulamaya kesinlikle olanak vermemektedir. Nitekim, bu konuda OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün) bu konudaki kaynakları "çifte vergilendirmeyi" aşağıdaki esaslarla tanımlamakta ve buna olanak yaratılmaması için yöntemler ve kurallar öngörmektedir.

  • Çifte Vergilendirme, "AYNİ YÜKÜMLÜDEN, AYNİ KONUDA VE AYNİ DÖNEM İÇİN BİRDEN FAZLA ÖDEME YAPILMASIDIR.'' Diğer bir anlatımla:

  • Yükümlü ayni kişi ise,

  • Üzerinden vergi alınan şey, yani verginin konusu ayni ise

  • Verginin tarh ve tahakkuk ettiği dönem ayni vergilendirme dönemine denk geliyorsa,

Özetle, birden fazla kamu idaresinin ayni kişiden, ayni konudaki ve ayni dönemdeki hizmetlerden vergi talep etmesi çifte vergilendirmenin en açık göstergesidir.

Bu şekilde vergi talep etmek ve almak vergi adaleti ile eşitliğini sadece bozmakla kalmamakta çağdaş kamu maliyesi ve vatandaşlık haklarına da tecavüz etmektir. En basit bir ifadeyle asırlar önce ne demiş atalarımız "BİR KOYUNDAN SADECE BİR POST ÇIKAR." Bir başka ifade ile halk lisanında buna "Deli Dumrul" örneği de denir. Herhalde bugünkü iktidar ve onun "herşeyi bilir" geçinen veya geçindiğini ve "ben yaparım olur" zanneden bazı Bakanları ile bunların kılavuzları bir koyundan birden fazla post çıktığına inanıyorlardır ki Belediyeler Yasasında Belediyelere yetki veren sokak aydınlatma resmi tahsil etme hakkına ilişkin 85(2). maddesini unutmuşlardır. Bu konuda düzenleme yapılacağı yerde 31 Aralık 2012 tarihinde "Belediyelerin Sokak Işıklandırmalarına ait Elektrik Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Gücünde Kararname" yayımlanmış ve hesaplaşmayı askıya almak suretiyle sadece bunun ertelemesi yapılmıştır.

Sözkonusu Kararname ile Belediyelerin KIBTEK'in ürettiği ve Belediyelere sattığı elektriğin sokak aydınlatmalarına yansıtılmış olan kısmının oluşturduğu borçların ve bunların gecikme zamlarının 31/12/2012 tarihinden itibarıyla dondurulması, bu tarihten sonra kamu alacağı türünde olan bu alacaklara gecikme zammı uygulanmaması hususunda kural getirilmiştir. Geçmiş yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi 47/1977 sayılı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Yasası kurallarına istinaden tahakkuk etmiş veya edecek olan gecikme zamlarının dondurulması veya silinmesi yönünde Bakanlar Kurulu'nun yetkisi yoktur. Bu yetki meclisin yapacağı yasalarla veya yasa değişiklikleri ile mümkündür. Aksi takdirde bu yöntemlerle hükümetçilik yapılacaksa meclisin işlevine dolayısıyla da KKTC Meclisine gerek yoktur.

Bu Kararnamede dikkat çeken bir diğer husus, Kararnamenin isminde ve amaçlarını düzenleyen 4'cü maddesinde açıkça vurgulanan "KIBTEK'e Ait Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına" yönelik herhangi bir düzenlemenin hiçbir şekilde yeralmadığı gerçeğidir. Sormak gerekir, mademki bu konuda Belediyelerin KIBTEK'e olan sokak aydınlatma borçlarının ödenmesi için yeniden yapılandırması gerçekleştirilmeyecek ve sadece dondurulacaktı bu Kararname'de neden tahsilat usulleri hakkında bir kuralın yeralmasına gerek duyulmuştur? Yani, olmayacak duaya neden peşinen "amin" denmiştir.

Yukarıda değinmiş olduğum uygulamalar ve düzenlemeler, hükümet edenlerin KKTC'nin sosyo-ekonomik durumunda oluşturduğu olumsuz etkilerinin nereden ve nasıl kaynaklandığını gösterme bakımından mevcut örneklerden sadece bir tanesidir. Bu ve daha birçok benzeri konulardaki acemi ve hukuku dikkate almayan uygulamalara bir an önce son verilmesidir. Devlet yönetmek dernek yönetmeye benzemez. Kaldı ki dernek yönetmeyi bile acaba kaç hükümet yetkilisi veya kılavuzu becerebilir?

Hükümet edenler her konuda olduğu gibi sorunlara kapsamlı ve kalıcı çözümler üretecekleri yerde tamamen geçici ve palyatif yöntemlere başvurma yoluna gitmektedirler. Faizlere ve faiz mağdurları ile Belediyelerin, hayvancıların, narenciyecilerin ve daha birçok kesimlerin sorunlarına günübirlik bulunan geçici çözümleri örnek olarak gösterebilirim. Her ne hal ise hükümet yetkilileri herşeyi geçici önlemlerle çözmeye çalışmaktadır ki bu da onların politik yeteneklerinin ve kararlılıklarının zaafiyetini göstermektedir. Diğer bir anlatımla, KKTC'ni yönetenler hastalıklara gerçekçi teşhislerde bulunmak suretiyle kesin tedavi yöntemleri uygulamak yerine morfin kullanmak suretiyle hastaların acısını gidermeye çalışmaktadırlar. Bu yöntemle hastanın, yani ülkemizin hiçbir sorununa çözüm bulunması mümkün değildir. Morfin kullanmaktan başka ilaç kullanmayı bilmeyen doktorların meslek icra etmeleri için mümkün olmadığına göre ülkenin sorunlarına hiçbir plan ve programa dayanmayan ve tamamen geçici yöntemlerle çözüm bulanların da devlet yönetmeye yetenekleri olduğu iddia edilemez.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.