Vergi planlamalarının ekonomik yararları

Yayın Tarihi: 13/04/13 07:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+
Bir devletin ekonomik plan ve programlarında amaçlanan hedeflere ulaşabilmesi ancak ekonomik değer ifade eden bir takım kaynaklar elde etmekle mümkündür. Bu kaynaklardan en önemlisi hiç şüphesiz sağlıklı gelir kaynağını oluşturan vergilerdir. Vergi devletin finansman gereksinimini karşılayan en sağlıklı kaynak olmasına rağmen vergiyi veren kişi veya kurumlarda vergiye karşı genelde bir direnç oluşmaktadır. Bunun başlıca nedeni uluslararası vergi hukuku terminolojisinde "Tax Morale" yani vergi morali diye tanımlanan duygunun zayıflığı, diğer bir anlatımla halkın ülkeyi yönetenlere olan güven duygusudur. Bu güven duygusunun mevcut olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir.

Vergi moralini ve hükümetlere güveni artırmak amacıyla hükümetler ülkelerinin sosyo-ekonomik gelişme özelliğini ve etkilerini gözönünde bulundurarak vergi sistemlerine ve yasalarında bazı düzenlemeler yapmak suretiyle yükümlülerin vergi yükünün azaltılması için bazı haklar sağlamakta, tahsil ettikleri vergilerin tümüne yakın miktarını da kamu yararına kullanmaktadır. Diğer bir anlatımla, bu kuralların vergi yasalarında yeralmasının amacı genellikle enflasyondan veya girdi maliyetlerinin yüksekliğinden kaynaklanabilecek kazançlara ilişkin vergi yükünün asgariye indirilmesi ve yatırımların gerçekleştirilmesini teşvik etmek için çeşitli planlar yapmaktadır. KKTC kamu maliyesinin temelini oluşturan vergilerin halka hizmet veya alt yatırım olarak geri döndüğünü görmek mümkün değildir. Bunun başlıca nedeni ise hükümetin vergi planlaması diye hiçbir ilmi çalışma yapmaması veya programının olmamasıdır.

Tahsil edilebilen vergiler popülizm uğruna gelişi güzel ve hiçbir kritere dayanmadan yapılan istihdamlara ve genellikle aile boyu yapılan fuzuli yurtdışı seyahatlere harcanmakta, bütçe açıkları ise borçlanma veya T.C yardımları ile kapatılmaya çalışılmaktadır. Durum böyle olunca da halkın ve işletmelerin büyük bir kısmı vergi gelirlerinin adaletli uygulanmasına yardımcı olmak için fatura ve benzeri belge almamayı, işletmeler de vergi ödememek için çeşitli gayri yasal işlemlere başvurma yönüne gitmektedir.

Çağdaş ekonomi prensiplerini benimsemiş hükümetler ülkelerindeki işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi, üretim kapasitelerinin artırılması ile rekabet edebilirliklerini güçlendirmek için en azından amortisman indirimlerinin güncelleştirilmesi, iştirak payı satış kazancı istisnası sağlanması, kurumlar vergisi sonrası tahakkuk eden dağıtılmamış kurum kazancının %15 oranında stopaja tabi tutulduktan sonraki kârın sermayeye eklenmesi dışında temettü olarak ikinci kez gelir vergisine tabi tutulmaması, yatırım malları alımlarında veya sabit kıymet kapsamındaki inşaatlar için ödenen KDV'nin üç yıl yerine bir defada indirim alarak kabul edilmesi yönünde önlemler almışlardır.

Bu önlemlerin alındığına veya bu konuda planlama yapıldığına ilişkin olarak yıllardan beri KKTC vergi hukukunda düzenlemeler yapıldığını görmek maalesef mümkün değildir. Bu düzenlemeler ve güncellemeler olmadığı için bazı kurumlar değişik yollardan sermaye katkılarını bilançolarına kaydetmeden güçlendirmenin yöntemlerini arama yönüne başvurmaktadır. Öteyandan, vergi kayıplarını asgariye indirmek, dolayısıyla bu tür girişimlere başvurmayı caydırmak için hükümetler vergi yasalarını güncelleştirmek ve uluslararası uygulamalara adapte etmek için çeşitli planlar yapmaktadırlar. Maliye Bakanının vergi kaybı endişesiyle benzeri düzenlemeleri yapmaktan kaçınması sosyo-ekonomik plansızlığın en belirgin örneğidir.

Vergi kaybı endişesinin yaratabileceği gelir kaybıyla "acaba bu ay kamu görevlilerini nasıl öderim?" düşüncesi Maliye Bakanlığı çevrelerinde hâkim olunduğu sürece ekonominin kayıt altına alınması için mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, 1976 yılından beri yürürlükte olan Kurumlar Vergisi, 1977 yılından beri yürürlükte bulunan Vergi Usul ve 1982 yılından beri yürürlükte olan Gelir Vergisi gibi temel vergi yasalarımızın birçok maddelerinin çağımızın gereklerine göre kapsamlı şekilde uyumlaştırılmamış olması, teknolojiden yoksun, eğitimsiz ve hantal bürokrasi nedeniyle ülkemizin sosyo-ekonomisine yön vermenin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle KKTC vergi hukuku statükosuna neşter vurulması suretiyle yeniden düzenlenmesinin zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Bu konuda ve ülke gerçekleri paralelinde hazırlamak plan ve program doğrultusunda önlemler alınmazsa kayıtdışılığın önüne geçmek mümkün değildir.

Her ne kadar da mevcut vergi sistemimizde vergi yüklerini azaltmaları için yükümlülere bazı haklar öngörülmüş ise de günümüzün gereklerini karşılamaktan uzaktır. Günümüzün en önemli ekonomik gereklerinden bir tanesi de şirketlerin kayıtlı sermayelerinin güçlü olması, girdi maliyetleri, çeşitli vergi stopajları ile KDV olarak peşin ödemek zorunda kaldıkları ancak bazı hallerde bir defada KDV indirimi yapılmasının kısıtlanmış veya iade hakkı tanınmış olması nedeniyle işletmelerin yüklenmek zorunda bırakıldıkları bu durum ve benzeri diğer finansal yüklerdir. Bunlara çözüm getirilmediği takdirde, ne ülkenin ekonomik potansiyelini artırmak veya planlamasını yapmak ne de vergi kayıplarının önüne geçmek mümkündür.

İşletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesine olanak veren vergi düzenlemelerinin KKTC mevzuatında yeralmayışı yasal yollardan değil de, yasal olmayan yollardan vergi yükünü azaltma çabalarına gerekçe oluşturması elbette kabul edilemez. Ancak, hükümet kendisine düşen ödevleri yapmayınca ülkemizdeki işletmelerin vergi plânlaması yerine en kolay yol olarak genellikle fatura ve benzeri belge vermekten kaçınma şeklinde uygulanmaya çalışılmaktadır ki bu yöntem gelecekte işletmelerin çok zor durumlarla karşılaşmalarına sebebiyet vermektedir.

Vergi kaçırma girişimlerinin KKTC'de rağbet görmesinin başlıca nedeni bahse konu düzenlemelere ilişkin hükümetin kapsamlı bir planlanın olmayışı ile yürürlükteki vergi güvenlik önlemlerinin gerektiği gibi bir etkinlikte uygulanmamasıdır. Her ülkede olduğu gibi kayıtdışı ekonominin durumu tartışılırken zamanında gerekli düzenlemeler ve önlemler alınmazsa vergi kaçırma işlemleri daha da artış göstermektedir. Ülkemizdeki kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün neredeyse kayıtlı ekonomi kadar olduğu bilinmeyen bir husus değildir. Buradan da görüleceği gibi vergi kaçırma işlemlerinin asgariye indirilebilmesi için kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması zorunluluğu vardır. Bunu gerçekleştirmek için de yasalarda yapılacak çağdaş düzenlemelere ve ağır ceza uygulamalarına ek olarak çeşitli lojistik destekler yanında eğitimli, çağdaş vergi hukuku bilgi ve vizyonuna sahip, kendini mesleki konuda yetiştirmiş, çağdaş uygulamalara inanmış kişilere ihtiyaç vardır. Zaten bu ihtiyaca başvurulmamasının nedeni statüko diye adlandırılan konunun sadece yasalarda değil ayni zamanda uygulayıcıların beyninde olmasıdır. Bu konuda özellikle insan kaynakları ve kamu hizmetleri ile ilgili hiçbir düzenlemenin yapılmaması gerçekten çok düşündürücüdür.

Bugünkü bahse konu uygulamaların işletmeler üzerindeki menfi etkilerini asgariye indirmek ve vergi yükünü azaltmak özellikle Maliye Bakanlığının vergi plânlaması yapması ve buna paralel yasal düzenlemeler gerçekleştirmesi kaçınılmaz olmaktadır. Öteyandan, yapılacak düzenlemeler paralelinde işletmeler de ekonomik planlamalarını yapmaları gerekir. Bu planlama kapsamında yapılacak işlemler vergi yasalarına aykırılık oluşturan işlemler değildir. Vergi plânlamasının önemi ise vergi mevzuatı kuralları dışına çıkılmadan işletmenin öngördüğü sonuçlara ulaşmaktır. Uygulama vergi planlama yöntemleri Vergi yasalarında yer alan bir kısım genel haklardan veya diğer yasalarda öngörülen düzenlemelerden yararlanarak gerçekleştirilmektedir ki bu da onların doğal hakkıdır.

Vergi konusu dinamik bir konu olup gerek vergi yasalarında gerekse diğer mevzuatta öngörülen teşviklerin sürekli araştırılması, planlanmasının yapılması ve ülkemizin ekonomik gereksinimleri paralelinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, sağlanan vergi teşviklerin istismarının önlenmesi için etkin önlemlerin alınmasına da gerekli özen gösterilmelidir. Etkinliğini kaybeden teşvik mevzuatı ise uygulamadan kaldırılmalıdır. Örneğin, bugünkü uygulamada vergi teşvikleri sadece bir kısım büyük yatırımlar için öngörülürken, KKTC'deki işsizliğin devamlı süratte artması ve ihracatın gerilemesi karşısında gerekli vergisel teşvik önlemlerinin halen düzenlenmiş olmaması ekonominin bütünsellik ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

Her geçen gün ülkemizin mali kaynak ihtiyacı artmakta olduğu bir gerçektir. Öteyandan yerel gelirlere ilişkin yaşadığımız bütçe yetersizliğinin veya açıklarının en büyük sebebi devletin birçok gereksiz harcamalarının vergilerle finanse edilmesidir. Bütçe disiplininden bahseden Bakanlar ve diğer ilgililere rağmen bu konuda gerekli etkin tasarruf önlemlerinin alınmadığına her gün şahit olmaktayız. Resmi Gazetelerde yayımlanan Bakanlar Kurulu kararlarının büyük bir kısmı kişisel veya siyasi popülizm amaçlı gereksiz veya fuzuli harcamalara ilişkin olduğu görülmektedir. Bu nedenle, vergi konusu yanında gerçek anlamdaki tasarruflara duyulan ihtiyaç da her geçen gün önemini artırmaktadır.

Elde edilecek vergi gelirlerinin artırılabilmesi ise tasarruf önlemlerine ilâveten kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması ve ülkenin vergi verme psikolojisi ile kültürünün yani "vergi moralinin" çeşitli yöntemlerle yükseltilmesi ve yaygınlaştırılması ile mümkündür. Bu konuda yapılacak yasal düzenleme çalışmalarında siyasi kararlılık gereğine ilaveten profesyonel uzmanların görüşlerine de mutlak ihtiyaç vardır. Ayrıca, amaçlanan hedefe ulaşılması bakımından vergi hukukumuzda yapılması gereken düzenlemeler bir paket halinde ve eşzamanlı yapılmasının önemini de ilgililerin ve yetkililerin bilgisine getirmeyi gerekli görmekteyim.

İşletmelerin amaçladıkları azami kazancı elde etmede vergi kaybına sebebiyet verme yöntemi yerine gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerek hükümet edenlerin gerekse işletmelerin vergi plânlaması yöntemine önem verilmeleri devlet olmanın ve kurumlaşmanın gerekli ilkelerinden olduğu gerçeği her zaman gözönünde bulundurulmalıdır. Özetle, vergi planlaması konusunda hem hükümet hem de işletmeler gerçek anlamda kurumlaşmalıdırlar. Bu temel prensibi yapamayanlar hiçbir zaman başarı elde edemezler.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.