Kamu gelirleri ve yönetiminde yeniden yapılanma

Yayın Tarihi: 09/09/13 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Günümüzde ekonominin gösterdiği gelişmeler nedeniyle demokrasi ile yönetilen ülkelerde "devlet" anlayışında köklü değişimler yaşanmaktadır. Gelişmiş ülke ekonomileri paralelinde gelişmeyi ve rekabet etmeyi sağlayabilmek amacıyla bu değişimler kaçınılmaz olmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında uygulanması gereken ekonomi ve maliye politikaları doğrultusunda devletin rolünün ne olması gerektiğinin tartışılması, daha sonra da kamu gelirleri ile yönetimi hakkında ve özellikle vergi sistemi ile yönetiminde yeniden yapılanmaya yönelik önlemler hakkında kararlar alınmalıdır.

KKTC'nin sosyo-ekonomik yapısına bakıldığı zaman işletmelerin çok büyük kısmının kurumsal altyapıdan yoksun olduğu, devlet olarak da asli görevlerini yerine getirmede yetersiz olduğunu görmekteyiz. Gerek KKTC'li gerekse yabancı yatırımcılar bu durumu güvenilir olarak kabul etmemekte, sonuçta ülkemizdeki yatırımlar ve büyüme yeterince gerçekleşmemektedir.

Yeniden yapılanma süresinde, verimsiz kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesinde ve iktisadi kamu kurumlarının üzerindeki siyasi bağımlılığı ortadan kaldırmak, idari ve kamusal reform uygulayarak, çalışma mekanizmalarını şeffaf, sade ve anlaşılır bir yapıya dönüştürülmesine, kamu kesiminde insan kaynakları ile eğitim kalitesinin geliştirilmesine, liyakata göre personel istihdamına önem verilmesi gerekir.

Diğer bir anlatımla, kamu kesiminde insan kaynaklarının planlanması, seçimi, geliştirilmesi, motivasyonu ile ilgili önlemlerin alınması, tüm kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının tek bir yasa altında ve liyakata dayalı olacak şekilde toplanması kaçınılmazdır. Ayni zamanda özel sektörde çalışanların çalışma koşullarının ve özlük haklarının gerektiği gibi düzenlenmesi suretiyle bu sektördeki istihdamının da teşvik edilmesi amacıyla gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Öteyandan, devletin her türlü rant yaratıcı ve rant sağlayıcı konumdan da sıyrılması artık kaçınılmazdır. Ekonomik akılla ve vicdanla bağdaşmayan muafiyet, istisna ve istismara açık teşvikler ile destekleme politikaları sürekli bir özellik durumuna dönüştürülürse, verimli çalışma yerine devletten rant kaynakları kaparak ve bazı siyasi güçleri de arkasına alarak ülkenin ekonomik faaliyetlerine yeterli katkılarda bulunması olanaksızdır.

Bu nedenler dolayısıyla gelişmiş ve birçok gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizin ekonomik hayatında üstleneceği asli görevlerin özeti aşağıdaki gibi olması gerekir:

  • Devlet, sağlık, eğitim, güvenlik konularında kamusal hizmet üretmelidir.

  • Devlet, düzenleyici, denetleyici ve tarafsızlık ilkesine bağlı hakemlik görevi yapmalıdır.

  • Devlet, özel sektörü desteklemek amacıyla, altyapı sağlama, piyasayı düzenleme ve gözetleme, tutarlı ve istikrarlı ekonomi politikaları üreterek geleceğin belirsizliği azalmalıdır. Bu amaçla, özellikle rekabet ortamının etkinleştirilmesi, tüketicinin korunması, hertürlü hakların korunması için gerekli düzenlemeleri yapar. Diğer bir anlatımla devlet, ekonomik istikrarı, kalkınmayı adil gelir dağılımını sağlamak amacıyla gerekli politikaları ülke koşullarına uygun olarak kısa, orta ve uzun vadeli olacak şekilde planlamalar düzenlemelidir.

  • Devlet, üstlendiği sosyal sorumlulukları hafifletmek ve bu konuda halka alternatifler sunmak amacıyla özel sigorta şirketlerinin yaygınlaşmasını teşvik eder, işsizlik, sakatlık, hastalık gibi durumlara ilişkin olarak vatandaşların bu konularda sigorta kapsamına alınması için çeşitli katkılarda bulunmalıdır.

  • Bakıma muhtaç çocukların ve yetişkinlerin güvenliğinin ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için, vakıflar veya sivil topum örgütlerinin güçlendirilmesi ve gelişmesine yönelik gerekli teşvik sağlamalı ve denetlemelidir.

  • Devlet, nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve araştırma-geliştirme konularında gerekli önlemleri almak suretiyle özel sektörün faaliyetlerini desteklemeleridir.

Yukarıda üstlenmesi gereken sözkonusu görevleri gerçekleştirmede devletin yüksek ve etkili bir performans göstermesi, mali konularda yeniden yapılandırma ve bu hedeflere ulaşmak için öncelikle kamu reformunu süratle gerçekleştirmesi kaçınılmazdır. Her konuda olduğu gibi devletin yeniden yapılandırılmasında halkın ve sivil toplum örgütlerinin desteği önemli bir unsurdur. Desteğin sağlanmasında ise hükümetin ciddiyet, kararlılık ve adalet ilkeleri çerçevesinde icraatlar yapmak suretiyle halkın güvenini kazanması temel unsurdur. Güvenin yani halkın desteğinin olmadığı yerde hiçbir olumlu icraatın başarılı olması olanağı yoktur.

Her mali gücün ve kaynağın mutlaka bir sınırı vardır. Bu nedenle, devletin üstleneceği görev ile sahip olduğu mali güç ve kaynaklar arasında bir denge olmalıdır. KKTC'de devletin temel olarak üstlenmesi gereken görevlerin etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için vergilendirme alanında da yeni bir yapılmaya gitmesi şarttır. Bu nedenle hükümetlerin görevi, halkının refahını yükseltmek ve adalet ilkeleri kapsamında yaşamını kolaylaştırmak için lafla veya şovlarla değil adil ve mantıklı olanı yapmaktır.

Gelmiş geçmiş iktidarların özellikle Bakanlar Kurulunda görev almış siyasilerin sürekli olarak ağızlarından düşürmedikleri sözlerden iki tanesi "bütçe disiplini" ve "mali disiplin" ilkeleri olmuştur. Zannedersem yıllarca bu sözleri kullananlar bu ilkelerin gerçek anlamını bilmedikleri veya bunları istismar ettikleri için halkın nazarında gerekli inandırıcılığı sağlayamamışlardır. Bunun en belirgin örneği Maliye ve Ekonomi Bakanları bir yandan bütçe disiplini veya mali disipline ilişkin beyanatlarda bulunurken diğer yandan da devletin bankalardan borçlanması, elektrik ve diğer borç, stoklarının artması ile piyasadaki durgunluk bu konuda gösterilecek örneklerden bazılarıdır.

"Bütçe disiplini" ilkesi sadece bütçede öngörülmüş olan tahsisatları sırf bütçede yeralmış olduğu için pervasızca harcama anlamına gelmez. "Mali disiplin" ilkesi ise çok daha geniş anlamlı olup ülkenin tüm kamu kurum ve kuruluşlarının finansal durumlarını da kapsamaktadır. Diğer bir anlatımla, "mali disiplin" tanımı devlete ait tüm kamu kurum ve kuruluşlarının gelir ve giderleri arasındaki pozitif dengenin oluşması ile hükümet edenlerin öngördükleri esas ve kıstaslara istinaden kurum yönetimlerinin mali konularında elde ettikleri olumlu sonuçlarını anlatır. Böyle bir mali disiplini maalesef kamu kurum ve kuruluşlarında görmek mümkün değildir. Örnek mi gerek? Çok basit. Lefkoşa, Lefke ve birçok Belediye, KIBTEK, sosyal güvenlik ve diğer kurumların mali durumları meydanda!!

Özetle, ister "bütçe disiplini" isterse "mali disiplin" ilkelerinden bahsedilmiş olsun önemli olan yeni hükümetin mevcut gerçekleri de gözönünde bulundurarak, çeşitli tasarruf ile yatırımları genellik ve eşitlik ilkeleri kapsamında teşvik ederek ülkemizin sürdürülebilir ekonomik bir yapıya kavuşturulması suretiyle işletmelerimizin üretim ile rekabet edebilirlik kapasitesinin artırılması ve vergi gelirlerinin artırılması için kayıtdışı ekonomi ile etkin mücadele vermesidir. Bunu yaparken de halkın satın alma gücünün azalmamasına özen gösterilmeli ve adalet ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınmalı, bütün bunlar yapılırken de hükümet edenler "ben" değil "biz" odaklı icraatlar yapmaya özen göstermelidirler.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.