Vergi ödeme gücü ve vergi türleri (1)

Yayın Tarihi: 14/10/13 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Anayasamızın "Vergi Ödevi" başlıklı 75(1). maddesi "HERKES, KAMU GİDERLERİNİ KARŞILAMAK ÜZERE MALİ GÜCÜNE GÖRE VERGİ ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜDÜR" kuralını öngörmüştür. Bu kuralın benzeri tüm demokratik ülkelerin Anayasalarında mevcuttur. Önemli olan vergi uygulama safhasında "mali gücün" ne olduğunun içeriğinin ve kapsamının çok iyi bilinmesidir.

Herkesin mali gücüne göre vergilendirilmesinde gelir ve servet düzeyleri birbirinden farklı olan yükümlülerin gelir ve servet düzeylerinin farklılığının dikkate alınmasında önemli bir husus vergide adaletin temel unsur olduğu gerçeğidir. Bu nedenle, vergilendirmede eşit bir uygulamanın gerçekleştirilebilmesi bakımından, fedakârlık yaklaşımının güçlükler taşıması, daha uygulanabilir ve objektif ölçülerin araştırılmasını gerekli kılmaktadır.

Mali güç denildiğinde ne anlaşılması gerekir? Elde edilen para miktarı mı? Edinilen servet değeri mi? Yapılan harcamaların miktarı mı? esas alınmalıdır? Yoksa bunların tümü mü? Bu konuya çözüm aranırken sözkonusu tüm göstergelerin birer mali güç olduğu ancak bunların ayrı tür vergi düzenlemeler altında vergiye tabi tutulması genel kabul görmüştür.

Bu hususta dikkate alınacak olan ölçülerden bir tanesi olan gelir göstergesi esas alındığında bir kişinin, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin yaşamını asgari düzeyde idame ettirmeye yetecek bir gelirin üzerindeki gelir kısmının bir tür mali güç gösterisi olabileceği bakımından makul olmasına karşın yine de saptanmasının güç bir özelliğe sahip olmasıdır. Dünyaca tanınmış bazı ekonomistlere göre kişilerin farklı mali güç göstergelerine ve vergi ödeme kapasitesine sahip olmaları nedeniyle vergi konusunun bir bölümünün korunması, bir kısmının da vergi dışı bırakılması gerektiği görüşüdür.

Mali güç göstergesinde dikkate alınan gelir, servet veya tüketim unsurlarından hangisinin esas alınması gerektiğinin büyük önemi vardır. Bu göstergelerden en iyisi hangisidir? Yoksa tümü de mi birer gösterge olarak dikkate alacak mı? Vergi ödeme gücünün belirlenmesi bakımından günümüzde en önemli göstergelerin başında gelir unsuru kabul edilmektedir.

Vergi ödeme gücü açısından konu ve matrahın seçiminde gelir, bütün ülkelerde vergi ödeme gücünün önemli bir göstergesi olarak esas alınmakla birlikte, bilimsel çevreler tarafından kişinin vergi ödeme gücünün belirlenmesinde tüketimin esas alınması gerektiği konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerin dayandırıldığı hususlardan birtanesi vergilendirme açısından kişilerin konuya direkt vergiler ile katkılarda bulunmak yerine, yaptığı mal ve hizmet tüketimi üzerinden dolaylı vergilendirilme yöntemiyle vergilendirilmesinin daha doğru olacağıdır.

Vergi adı altında uygulanan vergisel yükün adaletli bir şekilde dağılım göstermesi ve kişilerin hayatlarını insanca idame ettirebilmeleri bakımından kendilerine ancak yetecek finansal kaynağın vergi yöntemiyle azaltılmaması gerektiği kabul edilen uluslararası genel bir ilkedir. Özellikle gelir vergisi uygulamasında vergi yükünü tamamen ve kısmen azaltılmasında etkili olan bu yöntemler şunlardır:

  • Vergi matrahından en az geçim indirimi muafiyeti verilme yöntemi,

  • Sosyal amaçlı diğer muafiyet ve istisnalar verilmesi yöntemi,

  • Vergiden en az geçim indirimi vergisinin indirilmesi sistemi.

Dolaysız vergi ödeme gücüne ulaşılabilmesinde en önemli unsur "en az geçim indirimi" diye anılan ancak ülkemizde "Asgari Ücret" olarak tanımlamış olan ve bir kişi ile bakmakla yükümlü olduğu ailesinin yaşamını asgari düzeyde sürdürebilmesi için gerekli gelirin vergilendirilmemesini ifade etmektedir.

Bu uygulamada vergiye tabi gelirden en az geçim indirimi tutarının düşürülmesinden sonra kalan kısmı vergilendirilmektedir. Sözkonusu uygulama, taşınır ve taşınmaz mal sermaye iratları dışında gelir elde eden tüm vergi yükümlülerine uygulanmaktadır. İrat türü gelirler ise belli oranlarda stopaj yöntemi ile brüt miktar üzerinden vergilendirilmektedir. Bahse konu vergilendirme işlemlerinde bu yöntemin uygulanması nedenlerinden en önemlisi sözkonusu iratların elde edilmesinde emek unsurunun olmayışı ve risk taşımamasıdır.

Muafiyet yönteminin diğer bir uygulaması ise yükümlünün indirim yapılmadan önceki vergi tarifelerine göre hesaplanan gelirinin toplam vergisinden, en az geçim indiriminin ayni vergi tarifesine göre hesaplanan verginin indirilmesi ile bulunacak olan ödenmesi gereken vergi miktarıdır. Bu yönteme "En Az Geçim İndirimi Vergisi" Sistemi denir. Bu sistem, Tek Oranlı Vergi Tarifeleri uygulayan vergi idarelerinde uygulanmamaktadır.

Vergi ödeme gücüne ulaşma ticari, sınai, tarımsal faaliyet, emek geliri ve sermaye iradı (geliri) türleri değişik boyutlardaki birleşiminde sağlandığına göre bu konu üç grupta ele alınabilir. Sözkonusu gelirler kapsamına giren türlerini sosyo-ekonomiye katkısının planlanmasında ve yönlendirilmesinde bu gelir türlerinin önemi birbiri ile kıyaslandığında ve düşük oranlarda vergi alınmasına "ayırma ilkesi" denilmekte olup uygulama yöntemleri şöyle özetlenebilir:

  • Gelir kaynaklarının sınıflandırılması ve net gelir üzerinden vergi alınması;

  • Sermaye gelirlerinden stopaj yöntemiyle farklı oranlarda ve brüt gelir üzerinden sabit oranlarda vergi alınması;

  • Emek gelirlerinden en az geçim indirimi uygulanması sonucu vergi alınması.

Vergi ödeme gücüne esas teşkil eden unsurlar aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır:

  1. Gelir Üzerinden Alınan Vergiler (Gelir Vergisi Ve Kurumlar Vergisi):

Dar anlamda gelir vergisi, gerçek kişilerin genellikle bir yılda elde ettikleri gelir irat ve kazançların toplamı üzerinden gelir türlerine göre kişisel ve ailevi durumlarını dikkate almak suretiyle aşağıdaki ilkelere göre alınan dolaysız bir vergidir.

  • Kaynak İlkesi: Üretim faktörlerinin üretim sürecine iştirak edilmesinden dolayı elde edilen gelir payının vergilendirilmesidir.

  • Kazanç İlkesi: Bir kişinin dönem sonu servet toplamından dönembaşı servetinin toplamı düşüldükten, kişisel ve ailevi tüketim harcamaları eklendikten sonra hesaplanacak pozitif parasal toplam o kişinin bir vergilendirme dönemi sonunda oluşturduğu kazancın vergilendirilmesidir. Bu ilkel kapsamındaki gelir, irat ve kazançların vergilendirilmesinde bunların yasal veya gayri yasal yollardan elde edilmesinin önemi yoktur. Ayrıca, bu ilke kaynak ilkesi uyarınca vergilendirilen gelir kaynaklarının bir tür çapraz denetimini de sağlama özelliği taşır.

  1. Servet Üzerinden Alınan Vergiler (Taşınır Ve Taşınmaz Mal Vergileri):

Bu vergiler taşınır ve taşınmaz malların rayiç bedelleri, kullanım kapasiteleri, hacimleri veya alanları dikkate alınarak belli oran veya miktarlar esas alınmak suretiyle tarh, tahakkuk ve tahsil edebilir. KKTC'nin mevcut politik durumu dolaysıyla taşınmaz mal vergilerinin matrahı rayiç bedel yerine alanları ve kullanım türleri ile yöreleri dikkate alınarak hesaplanmaktadır.

Bu vergi türü kapsamındaki malların vergilendirilmesinde genellikle muafiyet uygulanmamaktadır. Bazı ülkeler asgari ücret miktarı altında geliri olan kişilerin sahip oldukları sosyal konut türü veya özellikli konutların taşınmaz mal vergisini kısmen veya tamamen muaf tutmaktadır.

  1. Tüketim Üzerinden Alınan Vergiler (Katma Değer Vergisi, Banka Ve Sigorta İşlemleri Vergisi ve Fonlar):

Bu vergiler her türlü mal ve hizmet alımları için satış üzerinden ödenen vergilerdir. Genellikle eğitim, sağlık ve temel gıda maddelerinin KDV oranları sosyal özellikleri bakımından sıfır veya düşük rakamlarda tutulmaktadır.

Banka ve Sigorta İşlemleri Vergisi (BSİV) de finansal işlemler nedeniyle alınan hizmetler karşılığında hizmeti sunan tarafından devlet adına nakden veya hesaben alınan bir vergidir. Bu vergi uygulamasında da hizmetin vergilendirilmesinde hizmet türüne göre değişik oranlarda vergi hesaplanması yapılmaktadır. Fon uygulamaları ise belli amaçların gerçekleştirilmesi için özellikle bazı mal ithalatlarında diğer vergilere ek olarak alınan bir tür vergidir.

Geniş anlamda gerçek kişilerin gelirlerine uygulanan Gelir Vergisi'ne paralel olarak tüzel kişilerin kazançları (net karları) da Kurumlar Vergisi Yasası altında vergilendirilmekte ancak verginin hesaplanmasına en az geçim indirimi yerine değişik türde muafiyet ve istisnalar uygulanmaktadır.

(DEVAMI GELECEK HAFTA)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.