Vergi ödeme gücü ve vergi türleri (2)

Yayın Tarihi: 21/10/13 07:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
Geçen haftaki yazımda Anayasamızın 75(1) maddesinde "kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu" kuralındaki "mali gücün" uluslararası vergi hukukunda nasıl tanımlandığını ve uygulamada hangi esas ve kıstaslara dikkat gerektiğini açıklamaya çalıştım. Mali gücün sadece gelir unsuru olmadığı, bunun yanında servet ve tüketim unsurlarının da birer mali güç göstergesi olduğunu, ancak bu göstergeler dikkate alınarak vergilendirmeye ilişkin yasal düzenlemeler yapılırken bazı sosyal ve ekonomik içerikli durumlara da gerekli önemin verilmesinin zorunlu bir gereklilik olduğunu vurgulamıştım. Bu arada üç temel vergi göstergesinin içeriğini de özetlemeye çalışmıştım. Bu üç mali güç göstergesinden en önemli olan ve her zaman güncelliğini koruyan gelir üzerinden alınan vergileri düzenleyen Gelir Vergisi Yasası içeriği ile vergilendirme sistemleri hakkında ve bir tür vergi olan Fonları yasal durumuna ilişkin bazı özet bilgiler daha vermeyi yararlı gördüm.

Gelir Vergisinin özelliklerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

  • Gelir vergisi dolaysız vergi türünde kişisel bir vergidir.

  • Vergiye tabi gelire sahip gerçek ve tüzel kişiliğe sahip herkes vergi yükümlüsüdür. Ancak, vergiye tabi gelir elde etmek ile vergi ödemek her zaman ayni anlama gelmez.

  • Belli bir dönemde elde edilen gerçek ve safi gelir (kazanç) miktarı vergiye bağlı yükümlülüğü belirlemektedir. Bu miktardan yasal muafiyetler ve indirimler düşünüldükten sonra vergi matrahı veya vergi zararı saptanmaktadır. Matrah ise üzerinde vergi hesaplamasının yapıldığı parasal miktar veya unsurdur.

Gelir Vergisine tabi gelirler ise şunlardır:

  • Ticari Kazançlar

  • Tarımsal Kazançlar

  • Ücretler

  • Serbest Meslek Kazançları

  • Taşınmaz Mal satış Gelirleri

  • Taşınmaz Mal Sermaye İratları

  • Taşınır Mal Sermaye İratları

  • Gayri Maddi Hak Gelirleri ile Sair Kazançlar

Gelir üzerinden alınan vergilerin vergilendirme sistemleri ise şöyledir:

  • SEDÜLER Vergilendirme (Schedular Taxation): Gerçek veya tüzel kişilerin bir vergilendirme döneminde çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelir gruplarından her birinin ayrı ayrı ve bazı hallerde değişik matrah ve oranlara göre vergilendirilmesidir.

  • ÜNİTER Vergilendirme (Unitary Taxation): Gerçek veya tüzel kişilerin bir vergilendirme döneminde yukarıda belirtilen her türlü gelir kaynaklarından elde ettikleri irat ve kazançların toplamından, bu gelirlerin elde edilmesi için yapılan gerçek giderlerin indirilmesinden ve bir önceki dönemlerin zararları mahsup edildikten sonra bulunacak toplam safi gelirin vergilendirilmesi yöntemidir.

Her iki vergilendirme sistemi için de Artan Oranlı veya Tek Oranlı Vergi Tarifeler uygulanabilir. KKTC'nin dolaysız vergi hukuku, bazı gelir türlerinin bağımsız vergilendirilmesi hariç, üniter vergilendirme yöntemine dayandırılmış olup Artan Oranlı Vergi Tarifesi uygulanmaktadır.

Bu yazı dizisinde ödeme gücü kavramını açıklarken, hükümet programında öngörülen vergi reform çalışmalarına belki ilgililere, yetkililere ve uygulayıcılara yardımcı olur düşüncesiyle uluslararası vergi hukukuna ve KKTC vergi hukukuna olanaklar ölçüsünde değinmeye çalıştım.

Temennim, bu tür bilimsel içerikli görüşlere sözkonusu kişilerin gerekli ilgiyi göstermeleri ve geçmiş iktidar yetkililerinin yaptığı gibi bunları görmemezlikten gelmemeleridir. Zaten geçmiş iktidarın başına ne gelmişse hep "ben yaparım olur" ve "herşeyi en iyi bilen benim" düşüncesi ile hareket etmek suretiyle hiçbir konuda hiçbir görüş ve öneriyi dikkate almamaktan kaynaklanmıştır. BEN YAPARIM OLUR veya HERŞEYİ EN İYİ BEN BİLİRİM düşüncesi içinde hareket eder ve halkı bir tür ''bilinçsiz'' kabul etmek ve klişeleşmiş bazı ekonomik kelimelerle beyanatlarda bulunulması KKTC'nin sosyo-ekonomik gerçeklerini ortadan kaldırmaz. Unutulmamalıkır ki ''herkes ne ekerse onu biçer''. Hükümetlerde de bu gerçek her zaman geçerlidir. Ancak ne yazık ki olan hep KKTC ekonomisine oluyor ki tamiri yıllar alır.

Esas olan sadece vergi ödeme gücünün saptanması yanında ülke gerçeklerini ve unsurlarını da dikkate alarak ekonomik ve yatırımları olumsuz yönde etkilemeyecek vergi ve fon oranları ile vergi, resim ve harçların makul ve mantıklı düzeyde uygulanmasıdır. Hükümet edenlerin her parasal sıkıntı karşısında elinde bulundurduğu ve sınırsız yetkiler tanıdığı yasaların, özellikle de fon koyma veya Fon oranlarını artırma gibi yöntemlere başvurmak KKTC'nin genel ekonomik yapısı ile kısıtlı olan rekabet edebilirlik durumu da dikkate alınarak uygulamaya geçirilmelidir. Aksi takdirde konu altın yumurta doğuran tavuktan bir defa tavuk almak için tavuğu kesmeye benzemiş olur.

26/1978 sayılı Fiyat İstikrar Fonu Yasası'nın 3'cü maddesinde öngörülen esas amaç piyasada meydana gelecek artışların tüketiciye yansımasını önlemek, tüketim maddelerinin tüketiciye istikrarlı fiyatlarda arzını sağlamak ve KKTC ürünlerinin dünya piyasalarında geçerli fiyat düzeyinde pazarlanmasına istikrar getirilmesi olarak kurala bağlanmışır. Hâlbuki, Fon kaynaklarının çok büyük miktarının sözkonusu amaçlar doğrultusunda kullanılacağı yerde Bütçede bir vergi kaynağı olarak kullanılmasına devam edildiği ve esas amacından uzaklaşıldığı görülmektedir.

Bugünkü uygulamalara bakıldığı zaman çeşitli isimler ve amaçlar doğrultusunda en yaygın, yoğun ve hiçbir esas, kıstas ve sınırlamaya tabi tutulmadan Fon uygulayan ülkelerin başında KKTC geldiğini görmekteyiz. Yarın, hangi mal için Fon uygulamasına gidileceği veya oranının değiştirileceğini ilgili Bakanlardan başka kimse bilmemektedir. Herşey o günkü Bütçe açığını giderebilmek için Fon uygulaması yöntemine başvurmak suretiyle kaynak yaratmak düşüncesine dayanmakta ancak ekonomikde yaratılacak olumsuzluklar hiç dikkate alınmamaktadır.

Bu tür bir kamu maliyesi yönetimi ile ne ülkenin üretimine ne de diğer ekonomik faaliyetlerine çözüm bulunabilir. Ciddi kamu maliyesine sahip ülkeler, her türlü vergi resim, harç ve Fon oranları ile miktarlarında yapılacak değişiklikler, ülkenin ilgili ekonomik program, rekabet edebilirliği ve diğer gerçekleri de dikkate alarak Bütçe Yasası ile birlikte gerçekleştirirler. En basit ifade ile bunun nedeni, yatırımların ve işletmelerin yeni yıla ilişkin plan, program ve uygulama stratejilerinin saptanmasına olanak sağlanmasıdır. Hâlbuki, bugüne kadarki hükümetler reel sektörü ve diğer ekonomik aktörleri kendileri gibi plansız, programsız ve stratejisiz zannederek gelişi güzel vergi, resim, harç ve fon uygulama yöntemini benimsemişlerdir. Bu tür düşünce ve davranışlara süratle son verilmeli ve çağdaş bir kamu maliyesi anlayışı ile yönetimine başlanmalıdır.

Kamu maliyesinde her ne kadar Fonların vergilerden ayrı bir amacı ve anlamı varsa da özellikle ülkemizdeki uygulama ve bundan elde edilen kaynakların Bütçeye dâhil edilmesi ile kullanım şekli dikkate alındığında fonların gümrük vergisinden hiçbir farkı yoktur. Dolayısıyla, dolaylı birer vergi türü olan Banka ve Sigorta İşlemleri Vergisi (BSİV) ile Gümrük Vergisi gibi fon uygulama ve tahsilatı da bir tür dolaylı vergi olup mal ve hizmet üretiminde işletmelere ek bir maliyet unsuru oluşturan bir kamu alacağı kapsamındadır.

Bu gerçekten hareketle Fon uygulamalarının bahse konu vergi ve diğer özellikleri ile tamamen örtüşmesi sonucu konunun Anayasal kurallar kapsamında ele alınması gerekmektedir. Anayasamızda "Vergi Ödevi"ni düzenleyen 75(3). maddesi incelendiği zaman:

  • Yasanın belli ettiği yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak,

  • Ölçü ve ilkelere uygun olmak koşuluyla, vergi, resim ve harçların, bağışıklık ve istisnalarıyla oran ve hadlerine ilişkin kurallarda değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınabilir kuralları ile karşılaşılmaktadır.

48/1977 sayılı Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Yasası'nın Birinci Kısmı da incelendiğinde vergi tanımına Fon, Ceza, Gecikme Zamları ile devlet ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının alacaklarının birer kamu alacağı olduğunun kurala bağlandığını görmekteyiz. Diğer bir anlatımla, Fonlar da birer vergi niteliğindedir. Durum bu olduğuna göre iktidarların elinde bulunan Fon Yasalarına ilişkin uygulamalarda Anayasamızın 75(3). maddesi kuralları kapsamında düzenlenmesine ilişkin ilkeler, ölçüler, aşağı ve yukarı hadlerin belirlenmesi suretiyle Bakanlar Kuruluna tanınan sınırsız ve ölçüsüz yetkilere çerçeve getirilmelidir. Yani Bakanlar Kurulna sınırsız ve ölçüsüz Fon uygulama yetkisi Anayasamızın yukarıda belirtmiş olduğu sınırlamalar getirilmelidir. Dileyen dilediği zamanda ve miktarda Fon uygulaması yasalarına Anayasamızda öngörülen disiplin kuralları getirilmesi için gerekli yasal değişiklikler süratle yapılmalıdır.

Bazı iktidarlar iyi niyetli ve anlayışlı olabilir ve Fon koyma yetkisini ekonomik akıl paralelinde kullanabilir. Ancak, her zaman iyi niyetli iktidarlar olmayabilir ve bu yetki vasıtasıyla genelde ülke ekonomisine, özelde bazı sektörlere sırf Bütçenin günübirlik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bilerek veya bilmeyerek maddi zararlar verebilirler. Dolaylı vergiler dolaysız vergileri geçtiği zaman VERGİ ADALETİ BOZULMUŞ DEMEKTİR. Gelir dağılımının adaletli gerçekleşmesi için dolaysız vergilerin artırılması ile mümkündür. Diğer bir anlatımla, dolaylı vergiler ve dolaylı bir vergi türü olan fonların yüksekliği her zaman işletmelerin maliyetlerini artırdığı için işletmelerin karlarını olumsuz yönde etkilediğinden, bu işletmelerin ödemekle yükümlü oldukları dolaysız vergileri, yani Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisini azaltmaktadır. Ayrıca, fonların yarattığı pahalılık dolayısıyla da kişilerin alım gücü azalmaktadır. Önemli olan günü kurtarmak değil, KKTC'nin ekonomisini kurtarmaktır.

Maalesef bugüne kadar tüm Maliye Bakanlarının öncelikleri ve yoğunlaştıkları en önemli konu kamu görevlilerinin maaşlarını ve devletten alacakları olanları ödemek olarak kabul etmişlerdir. Hâlbuki başka ülkelerde bu tür ödemeler rutin ve olağan işlemler olduğu için hiçbir zaman konu dahi edilmemektedir. Birçok ülkenin Anayasası incelendiği zaman herhangi bir verginin yıkıcı (destructive) veya yasaklayıcı (prohibitive) olamayacağı kuralına rastlanmaktadır. Bu konuda benzeri kural Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın 24(4) maddesinde aşağıdaki gibi yer almıştır.

''Gümrük resimleri dışında herhangi bir vergi, resim veya mülk vergisi yıkıcı veya yasak edici olamaz.'' (NO TAX, DUTY OR RATE OF ANY KIND WHATSOEVER, OTHER THAN CUSTOMS DUTIES SHALL BE OF A DESTRUCTIVE OR PROHIBITIVE NATURE.)

Esas olan, ekonominin büyümesi için gerekli plan, program ve uygulamalar için gerekli önlemleri almak suretiyle özellikle özel sektörün güçlendirilmesini sağlamak suretiyle istihdam olanaklarını artırmaktır. Temennim, bugünkü iktidar bu konuya gerekli hassasiyeti gösterir ve hukukun üstünlüğü ilkesi kapsamında gerekli işlem ile sözkonusu yasal düzenlemeleri yapar. Aksi takdirde ülkenin genel ekonomik durumunu dikkate almadan sırf kamuya yapılan gereksiz ve mesnetsiz istihdamların bütce giderlerini karşılamak için yapılacak anlamsız vergi ve fon düzenlemeleri sadece halkın hükümete olan güvensizliğini daha da artırır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.