Kanun, nizam ve düzen

Yayın Tarihi: 24/03/14 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Bir etkinlik nedeniyle geçtiğimiz hafta İngiltere'ye gitme durumum oldu. Bu nedenle en son otuz yıl önce Vergi Uzmanlığı eğitimi için altı ay süreyle bulunmuş olduğum bu ülkenin özel ve kamu yönetiminin erozyona uğrayıp uğramadığını çok merak ettiğim için boş zamanlarımda bu konu ile ilgilenmeye karar verdim. Malum ya aradan geçen bunca yıl sonra mutlaka ülkelerin sosyo-ekonomik durumlarını ve hizmet verme anlayışlarını değiştirebilmektedir.

Bu değişiklikler bazen iyi yönde ve daha etkin duruma getirilmekte, bazen de KKTC'de olduğu gibi gelmiş geçmiş hükümetlerin siyasi rant ve popülizm uğruna veya bilinçsizlikleri dolayısıyla yaratmış oldukları olumsuz durumlar meydana gelmektedir. İşte bu düşünceler içerisinde İngiltere ve İskoçya'da kaldığım sürede bu konu ile ilgilenmeye çalıştım.

İster özel sektörün, isterse kamu sektörünün hizmet kalitesinde veya yasal uygulamalarında ve insan haklarına verilen önemde olsun herhangi bir azalma olmadığını, aksine gelişen teknoloji olanaklarından da yararlanılarak bu konulara daha da etkinlik kazandırıldığını gözlemledim.

Gözlemlemiş olduğum hususlardan bazılarını şöyle özetleyebilirim.

  • Devlet otoritesi herşeyin üzerindedir ve ister siyasetçi, isterse üstkademe yönetici veya ülkenin en tanınmış kişisi veya yabancı uyruklu olsun kanun ve nizamlar herkes için eşit ve etkin uygulanmaktadır.

  • Herkesin hükümete de güveni olduğu için adalete de inancı tamdır. Bu nedenle herkes ödemiş olduğu vergilerin karşılığını hizmet olarak geri almaktadır.

  • Dürüstlük temel ilke olarak kabul edilmekte vatandaşın beyanları aksi kanıtlanıncaya kadar doğru ve geçerli kabul edilmekte ancak gerçek dışı beyanlar hakkında en ağır cezalar uygulanmaktadır. Aradan yıllar geçmiş olsa dahi saptanan her suç yargının huzuruna getirilmekte ve en seri şekilde sonuçlandırılmaktadır.

  • Her kademedeki ve statüdeki siyasiler de halka karşı dürüst davranmayı ve gerçek dışı beyan veya vaatlerde bulunmamayı kendilerine ilke edinmişlerdir. En ufak bir olumsuzluk karşısında da özür dilemeyi veya istifa etmeyi yaşam tarzı olarak kabul etmişlerdir.

  • Kamusal hizmetler ve yasal düzenlemeler en seri ve en iyi şekilde yerine getirilmektedir. Bizde olduğu gibi "bugün git, yarın gel" veya "sorayım da bilgi vereyim" gibi uygulamalar yoktur. Her görevli kendi görev alanı ile ilgili konulara vakıf olup kendisinin "halkın hizmetkârı" (civil servant) olduğu bilinci içerisinde, en nazik ve etik kurallara bağlı olarak davranmaktadır. Hâlbuki bizde birçok kamu görevlisi ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar kendilerini kamunun hizmetkârı değil, kamunun padişahı" olarak görmekte ve bazı hallerde vatandaşın bilinçsizliğinden yararlanmak suretiyle egolarını tatmin etme uğraşı içerisine de girmektedirler.

  • Ülkemizde kamuda ve kamu kurum ve kuruluşlarında ki temel anlayış gerekli en iyi hizmeti sunmak veya bunu sağlamak yerine her ay çalışanların maaşlarını ödemek iken İngiltere ve diğer ülkelerde öncelikle temel amaç halkın ödediği vergilerin hizmet olarak azami düzeyde geri dönüşünü sağlamak ve halkın şikâyetlerine süratle cevap vermektir. Bizde ise Anayasal kural olmasına rağmen vatandaşın bu hakkına itibar eden yoktur. Hiçbir makam veya kurum verilen hizmetlerin kalitesini değerlendirmediği gibi, hizmet verenlerinde aldıkları maaşları hak edip etmediklerini kapsamaktadır.

  • Trafik konusuna bakıldığı zaman, yayalara, bisiklet ve araç sürücülerine rahat hareket etmeleri amacıyla her türlü uyarı levhaları, trafik sinyalizasyonları, altyapı düzenlemeleri sürekli sağlanmış ve sağlanmaya devam edilmektedir. Herkes tüm bu düzenlemelere uymakta, uymayanlara ise en etkin cezalar uygulanmaktadır. Bu konular hakkında birçok örnekler gözlemledim, ancak ilgililerin ve yetkililerin bilgilendirilmesi bakımından aşağıdaki örneği vermeyi uygun gördüm.

Herkesin malumu olduğu üzere Kıbrıs'daki "Seyrüsefer Ruhsatları" (Road Tax) mevzuatı uygulaması İngiliz Koloni İdaresi zamanında yürürlüğe girmiş ve bu mevzuat halen de uygulanmaktadır. Her ne hal ise bu uygulama da diğer yasalarda olduğu gibi erozyona uğratılarak bu ruhsatların zamanında ödenmemesi için bilerek veya bilmeyerek istismara açık bazı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu konuda teknolojik olanaklardan da yararlanılarak daha etkin bir tahsilat uygulaması getirileceği yerde maalesef buna ilişkin düzenleme yapılmamasında ısrar edilmektedir. Nitekim, KKTC'de de eskiden uygulandığı gibi İngiltere "Road Tax", yani yol vergisi (seyrüsefer ruhsatı) mevzuatında araçların ön camının sol alt köşesinde "yuvarlak" olarak tanımladığımız renkli ödeme makbuzunun bulundurulmasını hala daha yasal bir zorunluluk olarak devam ettirmekte olup bu uygulama denetimin en önemli unsurlarından birini oluşturmaktadır. Diğer önemli bir denetim unsuru ise bilgisayar bilgilerinden yararlanılarak yaptırım uygulamasıdır. Seyrüsefer ruhsatı (Road Tax) ödemesini zamanında yapmayan araç sahiplerinden bu ruhsatı sadece polisin trafik denetimi yönetimiyle saptanmasını beklemeden ve ödemenin gecikme zamanı veya faizi ile yapılması için beklemeyi İngiliz Yönetimi yeterli görmemektedir. Buna ilaveten, özel trafik birimlerindeki görevliler motorlu araçlarla ilgili ellerindeki bilgilere dayanarak ruhsatı ödenmemiş veya başka trafik suçunun işlenmesinde kullanılan araçları bulmakta ve özel bir yöntemle kilitlemek suretiyle bu araçların yollarda kullanılmalarını engellemektedir.

Bu tür uygulamanın temel felsefesine göre yolları kullanmak ancak seyrüsefer ruhsatını, yani kullanım vergisini ödeyenlere ve diğer trafik kurallarına uyanlara aittir. Bu ruhsatı veya trafik cezalarını ödemeyen motorlu araç sahiplerinin araçlarını kamu yollarında kullanması mümkün değildir. Kilitlenen, yani bir tür kelepçelenen araçların kullanılması amacıyla bu kilitlerin açılmasına da ek bedel ödemeleri gerekmektedir. İşte bu etkin uygulamalar dolayısıyladır ki motorlu araçların seyrüsefer ruhsatlarının ve diğer trafik suçlarının neredeyse tümünün ödemiş olduğunu gözlemledim. Bizde ise hız sınırını ihlal edenlere bile cezaların tebliği aylar almaktadır. Bu da ülkemizin çağdaş uygulamalardan ne kadar uzak olduğunu gösterir.

Özetle, bir ülkede yasaların bulunması yeterli değildir. Önemli olan bu yasalardaki kuralların uygulanması, bunlara uymayanlar hakkında en etkin denetimlerin yapılması ve gerekli yaptırımların uygulanmasıdır. Bunun için de her türlü siyasi rant beklentisinden ve popülist uygulamalardan uzak, ciddi, mesleki eğitimle donatılmış bir kamusal yapıya sahip olmaktır. Böyle bir yapı maalesef KKTC'de yoktur. Bu yapı Kıbrıs Cumhuriyeti döneminden kalma uygun vasıflara sahip bürokratların mevcudiyeti nedeniyle 1980'li yılların sonlarına kadar makul düzeyde devam etmiştir. Ancak, daha sonra hızla kamudaki tayin, terfi ve atamalar politize edilmeye başlanınca kamu yöntemi kötüden daha kötüye gitmiştir.

İngiltere ve İskoçya'da bulunduğum yaklaşık on yedi günlük sürede saptamış olduğum diğer önemli bir husus da çevreye ve tarihsel yapılar ile eserlere verilen kamusal ve toplumsal önem ve hassasiyetlerdir. 1800'lü yıllardan günümüze kadar restore edilerek ayakta duran, ikamet edilen veya başka amaçlarla kullanılan binlerce bina görmek mümkündür. Özellikle yerel kuruluşlar bu konuda çok hassas ve etkindirler. Hiçbir kişi veya kuruluş bir taşı dahi izin almadan yerinden kullanamaz. Kullanması halinde en ağır cezalara çarptırılır.

Her türlü kamusal işlemlere yönelik ödül ve ceza uygulamaları yanında sürekli mesleki eğitim ve bireylerin kendilerini geliştirmelerini teşvik için birçok olanaklar ile yasal mevzuat mevcut olup, gerek kamuda gerekse özel sektörde personel rejimi liyakat ve performansa dayalı yürütülmektedir. Diğer bir anlatımla, KKTC'de olduğu gibi "göreve er girer general rütbesiyle veya ödeneği ile ayrılma" gibi bir uygulama yoktur. Daha doğrusu dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yoktur.

Keza, siyasi veya ahbap-çavuş ilişkilerine dayalı, sınavsız ve kritersiz istihdam uygulamalarına KKTC haricinde hiçbir ülkede de yer yoktur. Geçici istihdam amaçlı olsa dahi bu ülkedeki her türlü istihdamlar sınavla ve ehliyete bakılarak yapılmakta, çalışma süresi sonunda ise bu kapsamda istihdam edilenler işten durmaktadır. Bunların işverenleri devlet veya kamu kurum ve kuruluşu olmaları belirtmiş olduğum gerçeği hiçbir şekilde değiştirmemektedir. İstihdam edilenler de bu gerçeği bildikleri için ülkelerindeki İş Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasalarında öngörülen kurallar kapsamındaki haklarını talep etme dışında başka herhangi bir hak talebinde bulunmamaktadırlar.

Ben İngiliz hayranı bir kişi değilim. Ben kamunun, nizamın ve adalet ilkelerine bağlı, insan haklarına saygılı ve insanın yaşamını kolaylaştıran sistemleri uygulayan ülkelerin hayranıyım. Böyle bir sistemin doğup büyüdüğüm ve uğrunda mücadele verdiğim ülkemde de gerçekleştirilmesi için mücadele vermekteyim. Önemli olan devlet yönetiminin ve sisteminin sağlam temeller üzerine kurulmasıdır. Bu da ancak yukarıda ifade etmeye çalıştığım ilkelere dayanması gerekir. Sistem bir defa sağlam temel ve ilkeler üzerine kurulursa meydana gelebilecek sosyo-ekonomik olumsuzlukların giderilmesi süratli ve etkin olmaktadır.

Özetle, bir etkinlik dolayısıyla ziyaret etme olanağı bulduğum ve Beşparmak Dağları ötesinde yazılı Anayasası da bulunmayan bir ülke olan İngiltere ve İskoçya'daki bazı gözlemlerimi aktarmak suretiyle özellikle de "Kanun ve Nizam" (Law and Order) kapsamında oluşturulan ve sürekli geliştirilen sistemlerle insan haklarına ve yaşamına gösterilen hassasiyetin ne kadar önemli olduğunu örnekleriyle açıklamaya çalıştım. Bahse konu düzeni ve sistemi sağlayan yönetimler herhalde uzaylılardan veya insanüstü özelliklere sahip kişilerden oluşmadığı gerçeğini dikkate alarak bizlerin de bu düzeni, sistemi ve uygulamaları KKTC'de neden sağlamayalım?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.