Ciddiyetten uzak mali düzenlemelere devam...

Yayın Tarihi: 07/04/14 08:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+
İktidar hangi siyasi parti olursa olsun, hükümete gelmeden önce söyledikleri, hatta hükümet programlarına aldıkları konuları maalesef unutmakta ve bunların yerine "cek-caklar" ile mantıksız gerekçeler üretmek suretiyle günlerini geçirmektedirler.

Öteyandan, birçok sivil toplum ve meslek örgütleri ile bazı akademisyenlerin de bu hükümetlere sundukları görüş ve önerilerle yardımcı olmaya çalışmalarına rağmen iktidara gelen ve hükümeti oluşturan siyasi partiler, bu olanaklardan yararlanma yönüne gitmemekte, " en iyi ben bilirim" ve "ben yaparım olur" inancı içerisinde akıllarınca kendilerini "en açıkgöz" kişiler kabul ederek bazı sektörlerin veya halkın gözünü boyamaya çalışmaktadırlar.

Tuhaf olan bir diğer husus ise sivil toplum örgütlerinin özellikle belli dönemlerde zirve yapan sosyo-ekonomik olumsuzluklara karşı gösterdikleri tepkiler ve yaptıkları önerilerin neredeyse hiçbirini zamanında dikkate almak suretiyle gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamasına karşı hiçbir zorlayıcı eylemlerde bulunmamaları ve hala daha hükümet edenlerin "cek-caklarına" anlayamadığım nedenlerden dolayı inanmış görünmeleridir.

Bildiğim kadarı ile sivil toplum örgütleri ile mesleki örgütler hükümetlere görüş ve önerilerde bulunurlarken ne kadar ciddi iseler, bu önerilerin ne kadarının yerine getirilip getirilmediğini de yakından izlemek zorundadırlar. Bu yakın izleme yapılmaz ise, hükümetler bu görüş ve önerileri dikkate alır gibi yaparlar ancak sonradan tabiri caizse "topu taca" değil sahanın dışına atarlar.

Son aylardan bir örnek verecek olursam o da şudur; herkesin malûmu olduğu üzere şimdiki hükümet göreve gelirken yayımlamış olduğu hükümet programında kendilerini bu göreve getiren halkımıza belirtmiş olduğu çeşitli "cekli-caklı" taahhütlerden bir tanesi de ekonominin önündeki tıkanıklıkların kaldırılacağı ve geniş kapsamlı vergi reformlarıyla sosyo-ekonominin geliştireceğini yıldızlı kelimelerle açıklamıştı.

Ayrıca, 17 Aralık 2013 tarihinde Türkiye'de meydana gelen olaylardan sonra Türk Lirasında meydana gelen devalüasyonun yarattığı olumsuzluklar dolayısıyla KKTC piyasasında daha da daralma meydana gelmiştir. Bu durum karşısında başta Ticaret ve Sanayi Odaları ile Esnaf ve Zanaatkâr Odası olmak üzere bu örgütler uzmanlara çeşitli çalışmalar yaptırmak suretiyle KKTC'deki ekonomik olumsuzlukların giderilmesi amacıyla yazılı görüş ve önerilerde bulunmuşlardır. Bu önerilerin büyük kısmının kamu maliyesi ile ilgili yapılması gereken vergi düzenlemeleri olduğunu herkes bilmektedir.

Aradan üç aylık bir süre geçmiş olmasına rağmen, ekonominin önünün açılması, yatırımların gelişmesi hususunda ilgili Bakanlıklar kapsamlı düzenlemeler maalesef yamamıştır. Hükümetin yapmış olduğu tek şey bazı hatalı, eksik ve genellikle şahıslara münhasır vergi yasa tasarılarını Meclise sevk etmiş olmasıdır.

Bu tasarıların büyük bir bölümü sadece ekonominin aktörlerini "ninliler söyleme" yöntemiyle oyalamak ve iş yapmış görülmektir. Diğer bir anlamla, ekonominin gerek duyduğu acil, süratli ve ciddi içerikli iyileştirmelerle ilgili yasal değişiklikler yapma yerine amaçlanan konularla hiç ilgisi ve aciliyeti olmayan değişikliklerin yapılması, hükümetin sosyo-ekonomiye verdiği önemin derecesini kanıtlamaktadır. Bu durum bir defa daha göstermiştir ki hangi hükümet gelirse gelsin yegâne düşünce ve amaçları "memur ülkesi" haline getirmiş oldukları KKTC'de her ay sonu maaş ödemeleri ve siyasi koltuklarını her ne pahasına olursa olsun korumaktadır.

Yazımın başlığına konu olan "Ciddiyetten Uzak Mali Düzenlemelere Devam" için geçen hafta yapılan bazı harçlara ilişkin yasal değişiklikler hakkındaki görüşlerimi özetlemeyi ve yukarıda iddia etiğim ciddiyetsizliği veya bilinçsizliği sizlerin takdirine sunmayı yararlı gördüm. Bu değişikliklerden bir tanesi KKTC Meclisinin 17 Mart 2014 tarihli birleşiminde oybirliği ile kabul edilen ve 1 Nisan 2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 36/2014 sayılı Tapu ve Kadastro Dairesi (Harçlar ve Ücretler) (Geçici Kurallar) Yasası'dır.

Bu değişiklik yasasının amacı şu şekilde belirtilmiştir. "Bu Yasa'nın amacı; ekonominin önünü açmak amacıyla ilk kez kaydı yapılacak olan konut veya işyerleri için ödenecek harç oranını (indirmek suretiyle) belirlemektir." Yani, bu düzenleme ile taşınmaz mal sektörüne bir tür canlılık getirmektir. Bu sektör sadece konut ve işyeri satmamakta, arsa ve arsadan daha büyük araziler de satmaktadır. Bir yandan bu sektöre canlılık getirilmesi amaçlanırken bir taraftan da arsa arazi satışlarının indirimli kayıt harcamalarından yararlanılması kapsam dışı bırakılıyor. Emlak sektörü denildiği zaman sadece "yap-satcıları" içermemesi gerekir. Bir yandan ekonominin önünün açılması için konut ve işyerlerinin tapu kayıtları harçlarında (yani devir harçlarında) indirim öngörülüyorken aşağıdaki konulara hiç yer verilmemesinin nedenini anlamak maalesef mümkün olmamıştır:

  1. İşyerlerinin bu indirimlerden yararlanmaları 300 metre kare ile sınırlandırılıyor. Diğer bir anlatımla, hem ekonominin önünü açmak amacıyla, yani ekonominin olmazsa olmazlarından olan işyerlerinin tapu kayıt harçlarında indirimi öngöreceksiniz, ancak bu indirim hakkını 300 metre kare ile sınırlandıracaksınız. O zaman bu yasal düzenlemeyi hazırlayan Bakana, bunu onaylayan Bakanlar Kurulu üyeleri ile Mecliste bu Yasanın kabul edilmesine onay veren, muhalefet milletvekilleri dâhil, tüm milletvekillerine sorarım. "Pekâlâ, 301 ve daha büyük metre kare alanı olan işyeri alanların veya ev inşa etmek için arsa alanların suçları nedir?" Şayet, cevap olarak "hükümetin hedefi KKTC'deki işyerlerini 300 metre kare ile sınırlamak ise, o zaman bu konuda imar izni mevzuatında bir sınırlama getirilmesi daha iyi ve pratik bir yöntem olmaz mıydı?


  1. Bu indirim neden konut ve işyeri dışındaki taşınmaz malları da kapsayacak şekilde düzenlenmemiştir? Örneğin, arsa ve tarımsal araziler gibi. Bir kişinin mali gücüne göre bir arsa alma ve zaman süreci içinde bu arsaya bir konut inşa etme hakkı yok mu? Veya tarımsal faaliyetlerde bulunmak için bir arazi satın alma ve üzerine bir tesis inşa etme hakkı yok mu? Bu tür işlemler acaba ekonomiye katkı sağlamaz mı? Mecliste oybirliği ile onaylanan ve anomalilerle dolu bu Yasa tasarısını özellikle muhalefet milletvekilleri okuma zahmetinde buldular mı? ve bu yasanın içeriğini toplumsal menfaatler bakımından araştırdılar mı? Zannedersem bu yasa da birçok milletvekili tarafından okunmadan Mecliste onaylanmıştır.


Kaldı ki, yürürlükteki Tapu ve Kadastro Dairesi (Harçlar ve Ücretler) Yasası'nın 3'üncü maddesi altında yapılan Tüzüğün (Resmi Gazete, Tarih 11.02.2014, Sayı 30 Ek III) Taşınmaz Malların Kayıt Harçlarını düzenleyen 3'üncü maddesi "Taşınmaz Malların Kayıt Harçları düzenlenmiş olup, bu harçlar sadece konut ve işyerlerini kapsamamakta, arsa, arazi ve diğer tüm taşınmazları da kapsamaktadır. Nasıl olur da bu düzenlemede bu taşınmaz mallar kapsama alınmamıştır?

Bahse konu 36/2014 sayılı Değişiklik Yasası taşınmaz malların kayıt harçları arasında ayırım yapmak suretiyle sadece ekonominin önünün gerektiği gibi açılmasına engeller oluşturmakla kalmamakta aynı zamanda Anayasanın eşitlik ilkesi ile de ters düşmektedir. Diğer bir anlatımla bir konut, işyeri veya inşaat amaçlı arsa veya yatırım amaçlı arazi olsun neden bu malların da kayıt harçları oranlarında çok büyük farklılıklar öngörülsün? Bunu anlamak mümkün değildir.

Esasında bunu ben gayet iyi anlıyorum. Bunun anlamı şudur. Ekonominin önünün açılması için birşeyler yapıyor olalım ancak bu indirimden de bütçe gelir kaybım da olmasındır. Zaten bu düşünce tarzıdır ki tüm hükümetlerin sosyo-ekonominin geliştirilmesinde kapsamlı ve kalıcı hiçbir düzenleme yapılmamaktadır. Tek yaptıkları şey bazı sektörlere sizin için sözde "birşeyler yaptık" deme hakkını elde etmektir.

Ayrıca, defalarca yazılı ve görsel basında yasal düzenlemeler yapılırken dikkatli davranılması hususunda ilgililerin dikkatini çekmeye çalıştım. Bir yasal düzenleme yapılırken yoruma veya istismara açık hususlar bırakılmamalıdır. Örneğin, 36/2014 sayılı Değişiklik Yasası'nın 3(1)(A) maddesinde "bir defaya mahsus" kelime dizisinden veya 3(1)(B) maddesinde "ikinci veya daha fazla olanlarda" kelimelerinden ne amaçlanmıştır? Şöyle ki;

  1. "Bir defaya mahsus" tabirinden amaç bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Nisan 2014 tarihinden itibaren mi bir defaya mahsus olacak? Yoksa bu tarihten önce konut veya işyeri alanlar bu indirimli tapu kayıt harcı hakkından yararlanamayacaklar mı? Bu konuda Yasada açık bir tanımlama olmadığına göre uygulama acaba ilgili kamu görevlilerinin yorumuna mı bırakıldık?

  2. Aynı durum, "ikinci veya daha fazla olan" tabi de muallak bir durum arzetmektedir. Yani, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra iki veya daha fazla konut ve işyeri alımları için mi uygulanacak? Yoksa bu yasa yürürlüğe girdikten itibaren altı aylık süre için mi ikinci veya daha fazla mal alımı nedeniyle bu indirimli tapu kayıt harcı haklarından yararlanılacak mı?

Her ne hal ise bu ülkede her yapılan yasal düzenleme her zaman yoruma bağlı kalmaya mı mahkûm edilecek?


Bu gibi düşüncelerle yapılan icraatlara ve düzenlemelere tek kelimeyle ancak "şart kurnazlığı" denir. İlgili Bakanlıkların ve hükümetin esas görevi halklarını refaha kavuşturmak amacıyla ekonominin önünü açmak için konulara anayasal ilkeler kapsamında, ayırım yapmadan ekonominin tüm sektörlerini kapsayacak şekilde ve etkisini en erken zamanda gösterecek vergi düzenlemelerine gereksinim vardır. Bunun başlıca nedeni de Kıbrıs meselesinin muhtemel bir çözümde KKTC ekonomisinin güçlü ve hazırlıklı olmasının gerekliliğidir. Unutulmamalıdır ki bütün dünya tarafından kabul edilen "Siyasi başarıların elde edilmesi için ülke ekonomisinin yeterince güçlü ve rekabet edebilir potansiyele sahip olması" gerçeğidir. Yıllardan beri klasik hükümet etme ve Bakanlık yönetme yöntemleriyle ve sadece kamu görevlilerinin maaşlarını ödemeyi başarı kabul eden anlayışla başarı sağlamak artık mümkün değildir. Bu yöntemlerin modası çoktan geçmiştir.

Kimse kusura bakmasın, özellikle vergi, resim ve harç düzenlemelerinde yapılan hataları ve eksikleri halkın bilgisine getirmeye devam edeceğim çünkü bunları hazırlayan kılavuzlar ile onaylayan siyasilerin yeteneklerini artık herkesin bilmesi gerekir.

Gözardı edilemeyecek bir diğer gerçek ise hükümet icraatlarında büyük etkisi olan kamu görevlilerinin nitelikleri, bilgi, mesleki eğitim ve tecrübeleri ile vizyonlarının da çok büyük etkisi vardır. Kıbrıs meselesinin çözümüne yaklaşıldığı bu günlerde bu konuda hükümet kamu görevlilerinin sözkonusu mesleki verimlilik ve karar verme standartlarını yükseltme amacıyla ne gibi önlemler almış olduğunu herkes gibi ben de merak ediyor ve büyük endişe duyuyorum. Yoksa acaba bu konuda da Türkiye'den yardım yapılmasını da mı bekliyorlar?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.