Tedaviye nereden başlanması gerekir? (2)

Yayın Tarihi: 07/05/14 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Bir hafta önceki yazımda gelmiş geçmiş hükümetlerin ülke sorunlarını derinliğine inceleyip ciddi ve kalıcı çözümler üretmeleri yerine her konuya "gündelik çözüm anlayışı" içerisinde yaklaştıkları, sırf birşeyler yapılıyor diye "makyajlama" (window dressing) olarak anılan geçici ve etkin olmayan düzenlemeler yapmayı özel bir marifet saydıklarını açıklamıştım.

Hâlbuki esas yapılması gereken KKTC ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz ortamın iyileştirilmesi için ciddi ve kapsamlı düzenlemeler yapılması gerektiğini, bunun için de yıllardır akademisyenlerin, uzmanların ve sivil toplum örgütlerinin görüş ve raporlarına önem verilmesini vurgulamış ve son yapılan KDV (Değişiklik) Yasası'nın içeriğini örnekler vermek suretiyle eleştirmiştim.

Diğer vergi yasalarında olduğu gibi KDV Yasası'nın da günün koşullarına göre uyumlaştırılması için birçok değişikliğin yapılmasına acil ihtiyaç varken, konuya etkin olmayan ve bazı kurallara bağlı koşullarla sadece %5 indirim hakkının öngörülmüş olması durumunu ağır yaralı bir hastaya yapılması gereken müdahale yerine parmağına batmış olan bir tırnağın tedavisinden başlanmasına benzetiyorum.

Bahse konu %5 indirim hakkı tanınmasına ilişkin KDV Yasasında yapılan değişiklikleri anımsatmak amacıyla bu konudaki eleştirilerimin özetini bir kez daha aşağıda özetlemeyi uygun gördüm.

  1. Vergi yükümlülerinin sözkonusu indirimden yararlanma hakkı elde etmeleri için 2015 yılının Ocak ayından başlayıp 2018 yılı sonuna kadar her ay bir gün dahi gecikmesiz olmak üzere, aylık KDV Beyannamesi verilmesi gerekecek, bir gün dahi geç Beyanname verilmesi veya ödeme yapılması halinde gecikme zammı veya cezası ödenmiş olsa dahi bu hak kaybedilmiş olacaktır.

  2. Ayrıca, her ay tahakkuk edecek KDV'nin ödenmesi öngörülmüş olduğundan bazı aylarda ödenecek KDV tahakkuk etmemiş işletmelerin bu hakkının ne olacağı hakkında hiçbir düzenleme yapılmadığının gözlemlenmiş olması konuya ne kadar gayri ciddi bakıldığını göstermektedir.

  3. Herhangi bir zamanda Vergi Dairesinin re'sen, ikmalen veya idarece vergi tarhiyat hakkı devam ettiği sürece indirim hakkından yararlanabilmek için özen gösterecek işletmelerin bu haktan yararlanmaları hususunda güvensizlik oluşturmaktadır. Çünkü bugünkü şekliyle uygulama ile Vergi Dairesi özellikle de re'sen bir işlem dolayısıyla bu hakkı herhangi bir zamanda sonlandırabilecektir.

Son zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerdeki hatalar, eksiklikler veya hatalı atıflar bu konuda görevli bazı üstdüzey bürokratın mesleki bilgi, vizyon veya cesaretten yoksun oldukları ve yaptıkları düzenlemelerin nasıl uygulanacağı ile sonuçlarının ne olacağı hususunda hiç araştırma yapmadıkları açıkça görülmektedir. Bunun en açık göstergesi Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararlarının neredeyse bir hafta geçmeden düzeltilmesi işlemlerinin sürekli artış göstermeye devam etmesidir.

Yine de bu konuda görev almış olan bürokratların bilgilerini geliştirmek bakımından yukarda belirmiş olduğum %5 KDV indirimi elde edecek olan işletmelerin muhasebe kayıtları ve vergi hukuku karşısındaki durumu hakkında da bilgiler vereyim. Esasında, tüketicilerin işletmeler aracılığı ile devlete ödeyeceği KDV'den işletmeler de dolaylı pay alacağı için bu faaliyet dışı gelirler, yılsonunda işletmelerin geliri olarak Gelir Vergisi ve/veya Kurumlar Vergisine tabi olacaktır.

Her hâlükârda, bu konuda yapılan düzenlemede, diğer yasal düzenlemelerde olduğu gibi kesin olarak anlaşılabilmesi için mutlaka bir tercümana ihtiyaç vardır!!! Şöyle ki,

  1. İndirimden yararlanmak için 36 aylık dönemlere ilişkin KDV Beyannamesi verilmesi mi? yoksa 36 ay sürede her ay için ödemede bulunması mı gerekir?

  2. 36 ayda KDV ödemesi tahakkuk etmemiş ve sadece bir veya birkaç ay için vergi tahakkuk etmiş ve ödemiş ise bu haktan yaralanma yeterli olacak mı?

  3. 36 aylık süre tamamlandıktan sonra her aya ait KDV beyannamesi verilirken Tahakkuk Fişinde yapılan %5 indirim gösterilecek mi?

Bu sorulara esas teşkil eden konular hakkında, yasadaki ifade ediliş şekliyle değil, murat edilen amaç doğrultusunda açıklama yapılırsa kamuoyu aydınlatılmış olacaktır. Esas olan, yasa yapıcılarının en önemli özellikleri yaptıkları düzenlemelerin açık, anlaşılabilir ve pratik şekilde uygulanmasına özen göstermeleridir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım konuların daha iyi anlaşılması için bunu bir benzetme ile açıklayım. Araba kazası geçiren bir kişi acil servise kaldırıldığı zaman herhalde doktorlar bu yaralının tedavisine, parmağına batmış olan tırnağın veya çizilmiş olan elin tedavisinden başlamazlar. Aksine, yaralının hayatta kalmasını sağlamak amacıyla tedaviye kanamanın acilen durdurulmasından başlanır. KKTC hükümeti ise ekonominin tedavisine "batmış tırnak" düzeltilmesinden başlaması sizce garipsenecek bir uygulama değil mi? Hastayı sağlığına kavuşturmak için acil tedaviye hayati öneme haiz yaralardan başlanmalıdır. Aksi halde ufak tefek pansumanlar ve aspirinlerle hasta ölür.

Benzeri durumlar birçok milletvekilinde de görülmektedir. Hükümetin Meclise sunduğu yasaları enine, boyuna incelemeden ve gerekli uyarı ile önerileri yapmadan tasarıların Meclisin onayından olduğu gibi geçmesine maalesef parmak kaldırmak suretiyle yardımcı olmakta veya red oyu vermektedirler. Zaten hükümetin Meclise sunduğu yasaların milletvekillerinin birçoğu tarafından okunup incelenmeden yasalaştığı hususunda bazı milletvekillerinin itirafları vardır. Bu durum sadece muhalefet partilerinin milletvekillerine münhasır değildir. İktidar milletvekillerinin de Bakanlıklar tarafından sunulan yasa tasarılarını detaylı inceleyip görüş belirtmeden, sırf mensup oldukları hükümetten geldiği için tasarılara kayıtsız şartsız onay vermeleri de uygun bir davranış şekli olmayıp milletin vekili olmanın görev sorumluluğu ile bağdaşmamaktadır.

Özetle, sadece "makyajlama" olarak tanımlanabilecek olan bahse konu yasal düzenlemelerin mevcut ekonomik olumsuzlukların giderilmesine hiçbir katkı sağlamayacağı gibi bazı işletmelerin başka yollara başvurmalarına da neden oluşturabilecektir. Gerçek olan, KKTC ekonomisinin her gün kan kaybetmesi ve bu duruma acilen kapsamlı çözüm getirilmesidir. Bugünlerde belki TL'nin yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi yavaşlamış olduğundan, bundan birkaç ay önceki ekonomik olumsuzlukların seyri yavaşlamış olabilir ancak durmamıştır ve her an bu olumsuzlukların şiddeti hızlanabilir.

Unutulmamalıdır ki Türkiye'de meydana gelecek enflasyonun etkileri KKTC'de iki katından fazla olumsuzluklara neden olmaktadır. Nitekim, Devlet Planlama Örgütünün hesaplamasına göre bu yılın ilk üç aylık döneminde %5.02 olarak saptanırken Türkiye'de bu oran %3 civarında olmuştur. Özellikle de halkın en temel ihtiyacı olan gıda fiyatlarında da ilk üç aylık dönemde %9.61 oranında bir artışın olduğu da DPÖ tarafından saptanmış olup içinde bulunduğumuz ekonomik durumun hiç de iç açıcı olmadığını göstermektedir. Buna bir de ulaştırmada %7.17, eğitimde de %6.45 oranındaki artışlar da gözönünde bulundurulduğunda hayatın ucuzlatılmasında hükümetin kapsamlı önlemler almasının artık zorunlu olduğu gerçeği gözardı edilemez. Kaldı ki geçtiğimiz Aralık-Şubat aylarında Türk Lirasında meydana gelen %25 değer kaybının yarattığı olumsuzluklar da halen ortadadır.

Hükümetin bu durum karşısında gerekli önlemleri çok önceden alması gerekirdi ki KKTC ekonomisine gelebilecek ek olumsuzluklar karşısında güçlü olabilsin. Kıbrıs meselesinin çözüm umutlarının çoğaldığı bu günlerde muhtemel bir çözüm karşısında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ekonomisi ile KKTC ekonomisinin rekabet edebilecek düzeyde olacak ekonomik bir yapıya süratle kavuşturulması gerekir. Hiçbir ülkenin ekonomisi "makyajlama" yöntemleriyle bir yere varamamıştır. Esas olan sosyo-ekonominin önündeki engellerin, yapılacak kapsamlı, ciddi ve eşzamanlı düzenlemelerle aşılmasıdır. Bu engellerin neler olduğu ve bunların aşılması yöntemleri de yıllardan beri akademisyenler, uzmanlar ile sivil toplum örgütleri tarafından saptanarak tüm siyasilere defalarca verilmiştir.

Ayrıca, şirketlerimizin de süratle kurumlaşmalarının, hatta sermaye, bilgi ve tecrübelerini birleştirmeleri için gerekli vergisel teşviklere de acilen ihtiyaç vardır. Bunların yanında kamuda görevli personelin Rum Yönetimi kamu görevlileri ile başabaş mücadele edebilecek mesleki bilgi ve standartlara kavuşturulmaları içinde etkin önlemler alınmalıdır. Bugünkü duruma bakıldığı zaman birçok kamu görevlisinin AB ve çağdaş normlarda etkin çalışması mümkün değildir. Artık Beşparmak dağlarının ötesinde hizmet üretimi ile ilgili başka esaslar, kıstaslar, ilkeler ve mesleki disiplinin varolduğunun artık herkes tarafından iyice anlaşılması ve bilinmesi gerekir.

Bu konularda özellikle birbuçuk yıl içinde hükümetten herhangi kapsamlı bir sosyo-ekonomik düzenleme yapacağını beklemiyorum; çünkü siyasi ranta dayalı düşünce gözönünde bulundurulduğu sürece gerek 2013 Lefkoşa Belediye Başkanı seçimi ile başlayan, daha sonra milletvekilliği genel seçimleriyle devam eden, 29 Haziran 2014'de yapılacak yerel yönetimler seçimleri ve gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemde olduğu sürece, hükümet edenlerin kamu çalışanlarının maaşlarını ödeme dışında başka bir şey yapması beklenmemelidir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım acil düzenlemelerin en erken zamanda yapılmaması halinde Kıbrıs konusunun çözümünden sonra KKTC halkı geriye dönüşü olamayan büyük bir hayal kırıklığına uğramakla karşı karşıya kalacaktır. Esasında belirtmiş olduğum bütün bu hususlar bilinmeyen veya yapılamayacak konular değildir. Ancak, hükümet edenlere sormak istiyorum. Bu "vurdumduymazlık", "nemelazımcılık" veya etkin ve acil olmayan yasal düzenlemelerle zaman geçirilmesi acaba sosyo-ekonomik durumun v.s. yaşam koşullarının daha da kötüleşmesine zemin hazırlamak suretiyle KKTC halkının gözünü kapayarak "artık başka çıkış yolumuz kalmadı" düşüncesine sürüklenip önlerine konulacak olan bir anlaşmaya "evet" dedirtmek mi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.