Keramet bina inşasında değil hizmet kalitesindedir (1)

Yayın Tarihi: 12/05/14 08:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+
Her ne hikmetse her seçim dönemi arifesinde iktidardaki siyasiler ile Belediye Başkanları kış uykularından uyanarak tekrar aday olanlar yıllardır unuttukları birçok hizmetleri yapmaya başlarlar, daha doğrusu başlamaya çalışırlar. Bu amaçla da her türlü vaatlerde bulunmaya başlarlar veya görevleri gereği yaptıkları veya o güne kadar yapmadıkları projelerini açıklamaya, daha doğrusu bunların reklamını yapmaya çalışırlar; çünkü onların anlayışında halk balık hafızalı, yani unutkan veya ahmaktır.

Bilmem fakındamısınız? Yıllardır hükümet edenler ile Belediye Başkanları bu reklamlarını iki konuya yönelik olarak gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunlardan birincisi geçmişte yaptıklarını, daha doğrusu görevleri gereği yapmak zorunda olduklarını bir lütuf gibi sunmaya çalışırlar, diğeri ise bunca zaman akıllarına dahi pek gelmemiş olan bazı projeler hakkında bol keseden vaatlerde bulunmaya başlarlar.

Konulardan bazı örnekleri şöyle özetlemek mümkündür.

  • Belediyelerin tartışılamayacak kadar en doğal ve asli görevleri olan çöp toplama, temiz su sağlama, herkesin kolayca görebileceği yerlere mevsimlik çiçek ektirmeleri ve yol bordürleri ile benzeri kamusal yerleri yıllar sonra boyattırmaları veya tamir ettirmeleri.

  • "Akıllı Bina, Yeşil Bina" ve benzeri dikkat çekici sloganlarla lüks binalar inşa etmek veya bunların inşaatı için projeler üretmek veya temeller atmak. (Tıpkı KKTC kamu maliyesinin bulunduğu zor koşullardan kurtulması ve kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması iddiasıyla T.C'den ve/veya AB'den sağlanan kaynaklarla Lefkoşa'da Vergi Dairesi binası inşa etmek gibi gerekçeler.)

  • Sağlık Merkezleri inşa etmek ve resmi açılışını yaptıktan sonra buralarını çalıştırmamak veya hastahaneler inşa edip veya mevcutların bakım ve onarımını yapmak.

Bu örnekler dikkate alındığında, hiçbir kimsenin yatırımlar hakkında olumsuz görüşler taşıdığını söylemek mümkün değildir. Önemli olan bu gibi yatırımların veya faaliyetlerin tüm ülke sathında halkın yararlanacağı şekilde olmak üzere gerçek anlamda ve amacına yönelik uygulanması, bunların maliyetinin aşırıya, yani israfa kaçmadan, gerçekleştirilmesi ve en etkin hizmetlerin halka sunulmasıdır. Diğer bir anlatımla, yapılan binanın "akıllı", "yeşil" veya başka cazip bir isim altında olması pek önemli değildir. Önemli olan vatandaşın devletten alacağı hizmetin kalitesi, etkinliği, pratikliği ve süresidir. Bu da bu binalarda çalışanların yetenekleri ve kamuya hizmet verme düşüncesi ile yakından ilgilidir.

Binanın "akıllı", "yeşil" gibi özellikler taşıması veya büyüklüğü vatandaşı hiç ilgilendirmez. Vatandaş bu binalara ancak gerekli olduğunda ve sadece çok kısa bir süre için gider. Kaldı ki, bugünkü iletişim teknolojisinin geldiği aşama dolayısıyla binaların çok büyük veya aşırı lüks özellik taşınması da pek gerekmez.

Özellikle, en önemli husus bu binalarda yetenekli, mesleki bilgi ve disipline sahip, vizyon sahibi ve halkla ilişkiler konusunda eğitime tabi tutulmuş, sınav sonucu istihdam edilmiş, terfi almış ve "kamu hizmetinin" (civil servant) ne olduğunu gerçekten benimsemiş kişilerin görev ifa etmeleridir. Aksi takdirde, bu binalar her türlü konfor ve en iyi altapı ekipmanları ile donatılmış olsa dahi, bu yerlerde görev yapanların yukarıdaki özelliklere sahip olmamaları ile bu kurumdaki hiyerarşik düzen kapsamındaki amirlerin ciddi ve cesur kararlar verememeleri bu binaların mevcudiyetini büyük ölçüde gereksiz kılar.

Herşeye rağmen her dönemde olduğu gibi Anavatanımız gerek KKTC'nin altyapı yatırımlarının, gerekse diğer yatırımların gerçekleştirilmesi amacıyla çeşitli katkılar yapmaya devam etmekte olup bu yardımların sadece fiziksel gerçekleştirilmesi değil, halkın yararlanacağı kamusal hizmetlerin en makul, verimli ve etkin bir şekilde halkımızın yararına olacak düzeyde yansımasına azami dikkat gösterilmesini gerektirmektedir.

Diğer bir husus ise halkımıza hizmetler sunmak için kurulmuş olan birçok Belediyenin içinde bulunduğu olumsuz mali durumudur. Bunların çok büyük bir kısmı maddi sorunlarla boğuşurken, birkaç tanesi de sanki para bolluğu içerisinde yüzüyorlarmış gibi kendilerine başarı payı çıkarmaya çalışıyorlar. Üç aşağı beş yukarı hepsi ayni geminin içerisinde bulunuyor ve ayaklarını yorganlarına göre uzatmalarına dikkat göstermeleri gerekiyor. Hâlbuki bu durumda olanların birçoğunun özellikle seçim arifesinde basılı ve görsel basına çeşitli reklamlar vermek veya benzeri tanıtımlar yapmak suretiyle halkın ödediği vergilerin hizmet olarak geri dönmesi yerine boşuna harcanmasına neden olmaktadırlar.

Bu arada bazı küçük Belediyeler dışındaki Belediyelerin gelir kaynaklarının hiç de küçümsenecek bir miktarda olmadığı ancak gösteriş ve popülizm uğruna devletten aldıkları katkı payı dışında sahip oldukları mali kaynakları gerektiği gibi tahsil etmedikleridir. Mali kaynakların en önemlisi Devlet Bütçesinden her ay almakta oldukları katkılar ile inşaat ruhsatları ve temizlik, su, sağlık ve daha birçok harçlar, emlak vergileri ile meslek vergileridir. Diğer bir anlatımla bugün itibarıyla birçok Belediye batma noktasına gelmişlerse, bunların siyasi v.s. popülist uygulamalar dolayısıyla Belediyeler Yasasında öngörülen mali kaynaklarının tahsilatını gerektiği gibi gerçekleştirmedikleri veya fuzuli ve gereksiz harcamalar neden olmuştur. Durum bu olunca da Belediyeler gelirlerine sadece tahsilatı kolay olan birkaç hizamet harcını ve ruhsatları yükseltmeye yöneltmeye yönelmektedir.

Bu duruma ilişkin diğer bir etken ise ülkemizdeki Belediyelerin fazlalığı ve gerekli önlemler alınmadan beş-altı yıl önce tüm köylerin de aniden Belediyelere bağlanmasını sağlayan yasal düzenleme olmuştur.

Konu, Belediyelerin durumundan açılmışken, lüks idari binası ve mali durumu iyi görünen ve sadece kentin girişindeki ana cadde ile buranın çevresini çiçeklerle "makyajlayan" bir Belediyede yaşadığım bir olayla ilgili halka hizmet sunmada kerametin lüks idari bina inşasında olmadığı gerçeğine ilişkin yukarıdaki iddiamı örnekle kanıtlayım.

Yıllar önce kızımın satın almış olduğu ve her yıl Gönyeli Belediyesine düzenli olarak emlak vergisini ödediği arsa üzerine herkes gibi en doğal hakkı olan bir konut inşa etmek amacıyla bir kısmı banka kredisine bağlı mali kaynak elde etmek suretiyle Mart 2013 yılında inşaat başlatmıştır.

İnşaat aşamasına gelebilmek amacıyla mimar ve mühendislik hizmetleri karşılığı gerekli bedeli ödedikten sonra inşaata başlama aşamasında sıra İnşaat Ruhsatının alınmasına gelindi. Bu amaçla yapılan başvuru sonucunda aşağıda ayrıntıları verilen toplam 13,596.66 TL tutarında İnşaat Ruhsatı ve Sığınak Fonu ödemekle karşılaşılmış ve daha kazmayı vurmadan herkes gibi bu bedelin ödenmesi zorunda kalınmıştır.

İnşaat Ruhsatı 7,877.12 TL -

Depozit 787.71 TL -

Tabela 290.00 TL -

Kanalizasyon payı 2,715.97 TL -

Yağmur suyu drenaj hattı 1,925.86 TL - (Belediyenin koymadığı

Gönyeli Belediyesine ödenen 13,596.66 TL Büzlerin parası)

Sığınak Fonu Harcı 592.11 TL

Toplam : 14,188.77 TL

Yukarıdaki dökümden de görüleceği gibi Belediye veya Belediyelerin çok büyük bir kısmı henüz inşaata başlamadan önce proje ile ilgili zorunlu harcamalara ek olarak konut sahibi olmak ve bu ülkede kök salmak amacıyla sadece bir konut sahibi olmak isteyen bir gençten İnşaat Ruhsatı olarak 13,596.66 TL para talep etmekte ve bunu ödemeden başlatılan inşaatlara ceza uygulamaktadır. Öteyandan, ödemek zorunda bırakılan bu ruhsat, yani harç karşılığı bu konuda Belediyenin inşaat konusunda müteahhidi hiçbir şekilde inşaat sahibi adına denetlemediği de ayrı bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktadır. Nasıl oluyor da yaklaşık bir yılı aşkın bir süre devam eden bir inşaatın denetimi bir defa dahi yapılmaz? Ancak, bu hizmet karşılığı inşaat sahibinden inşaat Ruhsatı tahsil edilir. Unutulmamalıdır ki ruhsat veya harç bir hizmet karşılığı ödenir, aksi takdirde buna "haraç" denir. Üstelik bir de İnşaat Ruhsatına ek olarak ödenen 787.71 TL Depozitin de iadesi için ilgili Belediye hiç işlem yapmamakta ve bu miktarı da Ruhsat Parası olarak kabul etmekte imiş. Bu davranışa ise "gasp" ve "haksız kazanç" denir.

"Yağmur suyu drenaj hattı" yani konutun giriş cephesine ismi altında tahsil edilen miktarın karşılığı döşenmesi gereken büzlerin bedeli ise fiiliyatta döşenmemektedir. Bu bedel ödenmesine rağmen süresi ve yapılıp yapılmayacağı hiç belli olmayan ileriye dönük bir hizmet için tahsil edilebilir mi? Bu verilen hizmet için ödenen "hizmet karşılığı harç değil" hizmetin ne zaman gerçekleştirileceği belli olmayan bir hizmet karşılığı inşaat sahibinden alınan bir "haraçtır". Benzeri durum, bazı küçük Belediyeler hariç diğer Belediyelerde de yaklaşık aynıdır.

Bu durum sadece Gönyeli Belediyesine yukarıda ödenen İnşaat Ruhsatı ile Sivil Savunma Fonu için ödenen toplam 14,188.77 TL ile kalmıyor. Ayrıca bir de "Nihai Tasvip" Belgesi öncesi ödenen harçlar daha vardır ki bunlar hakkındaki görüşlerimi gelecek haftaki yazımda belirtmeye çalışacağım.

Özetle bir yandan gençlerimizin yurtdışına gidişlerini ve o ülkelerde yerleşmelerini önlemek için gerekli teşvik edici yasal düzenlemeler yapılmazken, diğer yandan da bu ülkede kalmayı düşünenlerin bir konut sahibi olmaları, yani kendilerini bu ülkeye bağlayacak olan bir konutu ilk defa inşa edecekler için herhangi bir teşvikin olmaması, bizi yönetenlerin bu konuya ne kadar duyarsız olduklarını en açık şekilde göstermektedir.

Halbuki Anayasamızın 44'üncü maddesi şöyle demektedir.

"Devlet, konut sahibi olmayan veya sağlık ve insanca yaşama koşullarına uygun konutu bulunmayan ailelerin konut gereksinimlerini karşılayacak önlemleri Yasa ile düzenler."

Şimdiye kadar gelmiş geçmiş iktidarlar ve Belediye Başkanları bu konuda acaba ne yapmışlardır? Bugüne kadar yapılan tek şey, zaman zaman yap-satçıların ülkedeki konut stoklarının satışı için tapu kayıt harçlarında ve KDV oranlarında ufak tefek sürekli indirimler yapılmasıdır. Kendi konutunun maddi olanakları oranında ilk defa inşa etmek isteyenlere teşvik amaçlı neden hiçbir muafiyet veya indirim hakkı tanınmamaktadır?

(Devam Edecek)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.