Vergi hukuku düzenlemelerinde hatalara ve makyajlamaya devam... (2)

Yayın Tarihi: 18/08/14 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Geçen hafta bu köşemde yeralan ve 50/2014 sayılı Gelir Vergisi (Değişiklik) Yasasının içeriğini ve yapılan düzenlemelerdeki hataları irdelemek suretiyle gerek ilgilileri gerekse yetkilileri bilinçlendirmeye devam etmeyi uygun mütalaa ettim.

Bu konuda geçen haftaki yazımda 7 değişik konuyu ele almış yapmış olduğum eleştiriler yanında bunların nasıl olması veya olmaması gerektiği hususlarında da görüşler belirtmiştim. Bugünkü yazımda bahse konu Değişiklik Yasasında yapılan hatalar ve eksiklikler hakkında açıklamalara devam edeceğim.

8. Daha önce belirtmiş olduğum hatalı düzenlemelere ilaveten bir kısıtlama da Esas Yasa'nın 8(2)(c). maddesinde yapılmıştır. Şöyle ki, 150 metre kare konut satın alanların bu konutları herhangi bir nedenle 10 yıl içinde elden çıkarmaları halinde yararlanılan Gelir Vergisi uygulamaları bakımından yararlanılan faiz indirimi toplamının ilgili yılın ücret ve diğer gelirlerine eklenerek vergiye tabi tutulması, kişilerin acil ve/veya beklenmedik veya kaçınılmaz nedenler dolayısıyla düşebilecekleri mali zorluklar nedeniyle bu konutu satma ihtimalinin hiç dikkate alınmamış olması da yapılan yasal düzenlemenin ne kadar makyajlama olduğunu göstermektedir.

Bu konuda diğer bir büyük hata, daha doğrusu bilinçsizlik ise bu Değişiklik Yasası ile zamanaşımı 7 yıl ile sınırlanırken 10 yıllık geriye dönük vergilendirme işlemi yapılmasının öngörülmüş olması yasal açıdan mümkün olmadığı gibi böyle basit bir kuralı bilmemek de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Diğer bir anlatımla KKTC'de kural haline gelmiş olan "ben yaparım olur", "ben ne dersem doğru odur" yönetim anlayışı hızla devam etmektedir.

9. Ücretlilerin vergiye tabi matrahlarının hesaplanmasında uygulanan %17 oranındaki özel indirim oranının %10'na indirilmesi için Bakanlar Kurulu'nun yetkilendirilmesi tüm ücretlilerin vergilendirilmesi bakımından hiç de hayra delalet değildir. Kaldı ki Bakanlar Kuruluna bu yetki verilirken dikkate alınacak ekonomik esas ve kıstaslar veya ölçülerin belirlenmediği için bunun Anayasamızın 75. maddesi kurallarına ters düşülmüş olması bazı bürokratlarını ve yetkililerin daha doğrusu kılavuzların hukukun üstünlüğüne ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.

10. Esas Yasasının 19(2). maddesine getirilen yasal düzenlemenin içeriğinde atıfta bulunulan (2). fıkra yanlış verilmiş olup (2)'ci fıkra değil (3)'ci fıkra olması gerekirdi. Bu durum Vergi Dairesi'nin uyguladığı yasalara gerekli önemin verilmediğini bir kez daha göstermektedir.

  1. Bahse konu değişiklik yasası ile işletmelere ait tüm salon tipi motorlu araçlar için yapılan bakım, onarım v.s. kullanım amaçlı faturalı harcamalar %50 ile sınırlayan kural genişletilerek 1600 cc ve daha düşük motor gücündeki salon tipi motorlu araçlara ilişkin harcamaların (amortisman ve yatırım indirim hakkı dahil) tümünün indirilmesinin öngörülmüş olması iyi bir düşünce.

Ancak, KDV Yasası'nın 30(2). maddesinde işletmeler tarafından satın alınan salon tipi motorlu araçlar için ödenen KDV'nin yüklenilen KDV'den indirilmeyeceğine ilişkin kural ile ilgili herhangi bir yasal düzenleme veya uyumlaştırmanın yapılmamış olması bu düzenlemeleri yapan ve onaylayanların nasıl bir bilgi düzeyi içinde olduğunu göstermektedir. Diğer bir anlatımla, işletmelerin 1600 cc altındaki salon tipi araçlar için yapılan faturalı giderler ile bunların amortismanları gider olarak kabul edilirken bu araçların alımında ödenen KDV'nin bahse konu madde uyarınca "kabul edilmeyen indirim" kapsamında bırakılmasının nedenini anlamak mümkün değildir. Buna ancak, bilinçsizlik ve vizyonsuzluk denir.

  1. Esas Yasa'nın 31(5)(B) bendinin (b) alt bendi uyarınca stopaj yöntemiyle özel vergilendirme rejimi kapsamında vergilendirilen bazı gelir türleri ile ilgili olarak fazla ödenen vergi farkları iade edilmeyip sonraki yıllara devredilmekteydi. Bu konuda yapılan bir değişiklikle fazla ödenen vergilerin sonraki yıllara devredilmesi hakkı da kaldırılmıştır. Ancak, bugüne kadar ilgili işletmelerin bilançolarında yeralan bu vergi, alacak bakiyelerinin muhasebe kayıtlarında nasıl düzeltileceğine ilişkin hiçbir kuralın yeralmamış olması, ülkenin ne kadar keyfi ve "iki dudak arası" kararlarla ve hukuka saygılı olmayanlar tarafından yönetildiğini bir kez daha açıkça göstermektedir.

  2. Geçtiğimiz ay içinde Kurumlar Vergisinde yapılan yasal ve Katma Değer Vergisinde düzenlemede olduğu gibi Gelir Vergisi Yasası uygulamasına da 7 yıllık zamanaşımı sınırlaması getirilmiş ancak adı edilen yasalarda olduğu gibi vergi güvenliği amacıyla hileli vergi suçu işleyenlerin bu sınırlamadan yararlanmamaları için hiçbir kural getirilmemiştir.

Ne yazık ki bu düzenleme bazı anomalilerin oluşmasını gündeme getirmiştir. Şöyle ki, 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve 04.07.2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan bahse konu değişiklik yasasıyla 01.01.2014 ile 03.07.2014 tarihleri arasında yaklaşık 6 aylık dönemde emekliye ayrılan kamu görelilerinin 12 yıllık ücret veya maaşların vergilendirilmesi hesaplamalarında Vergi Dairesi tarafından saptanan eksik vergi farkları almaya hak kazandıkları ikramiyelerinden kesilmiştir. Ancak, bu değişiklik yasasının 01.01.2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi ile bahse konu vergi hesaplamalarının son 7 yıllık dönem ile sınırlandırılmış olmasının kamu görevlileri leyhine yaratmış olduğu vergi avantajının sözkonusu dönemde emekliye ayrılanlar için nasıl telafi edileceği neden dikkate alınmamış? veya bu durumla ilgili bu Yasa'da özel bir düzenleme neden yapılmamıştır? Herhâlde iki dudak arası uygulamalar dururken kılavuzlar buna gerek görmemişlerdir. Nasıl olsa diğer kamu yönetimlerinde de olduğu gibi vergi hukuku uygulamaları da onlar için çok basit!! ve kolay!! Ver fetvayı işler padişah yönetimiyle yürüsün.

  1. Gelir Vergisi yükümlüleri için öngörülmüş olan %5 vergi indirimine ilişkin düzenleme de KDV ve Kurumlar Vergisi Yasalarında olduğu gibi tamamen makyajlama ve "ben yaparım olur mantalitesini" yansıtan bir düzenlemeden başka bir şey değildir. Kaldı ki bu konuda geçmiş yazılarımda açıkladığım gibi yapılacak bu indirim bir yıl sonra vergilendirileceği için işletmelere veya kişilere sağlayacağı yararın nedenini anlamak mümkün değildir. Öteyandan, tüketicilerin devlete işletmeler vasıtasıyla ödediği KDV'nin sözkonusu indirim mekanizması yöntemiyle işletmelere bırakılması yasa tanımazlık ve dolaylı ile dolaysız vergilerin özelliğini bilmemek demektir. KDV devletin bir alacağıdır ve bu vergi "bonus" (ikramiye) olarak işletmelere verilemez. Esas olan, bu indirim yerine vergi yükümlülüklerine ilişkin beyanname vermeyen ve vergilerini ödemeyenlere ağır cezalar getirilmesi çok daha uygun yöntem olurdu.

Bu indirim hakkının ilerleyen yıllarda re'sen, ikmalen veya idarece tarhiyat dolayısıyla her an kaybedilmesine ilişkin sınırsız yetkinin Vergi Dairesinde olması, öngörülmüş olan sözkonusu indirimlere ilişkin güvenin oluşmasını engellemektedir.

  1. Esas Yasanın 52 (5). maddesine getirilen yasal düzenlemenin içeriğinde atıfta bulunulan 4'üncü madde yanlış saptanmış olup bunun 42'ci madde olması gerekirdi. Bu kadar basit bir hatanın vergi hukukunda yapılmış olmasının hiçbir geçerli mazereti olamaz.

  2. Vergi ödeme tarihleri hususunda Esas Yasa'nın 53(1). maddesinde yapılan yasal değişiklikle yıllık beyana bağlı gelir vergisi yükümlülüğünün ödemesi ilgili vergilendirme dönemini izleyen yılın Temmuz ve Kasım ayları sonuna kadar iki eşit taksite bağlanırken, herhangi bir vergilendirme dönemine ilişkin re'sen, ikmalen veya idarece yapılacak vergi tarhiyatlarının ödeme tarihlerini takip eden ayın sonunu takip eden ikinci ayın sonuna bağlanmış olması olumlu bir düzenleme olmasına rağmen bu konudaki yasal düzenlemenin 01.01.2014 den itibaren yürürlüğe girmiş olması ve bu hususta yasaya geçici kurallar konmak suretiyle herhangi bir uygulama yöntemi öngörülmemiş olması büyük bir hatadır. 2014 vergilendirme dönemi ile ilgili olarak aradan geçen yaklaşık 6 aylık sürede vergi ödeme tarihleri bir aylık ödeme süresine bağlanmış olan yükümlülerin durumu ne olacaktır? Yoksa yine mi "iki dudak arası ve uygun!!" kişiler için mi uygulanacaktır?

Bu konuda ilgili yasada neden düzenleme yetkisi konmamıştır? Bahse konu Yasanın yürürlük tarihleri zaman dilimlerine ayrılacağı yerde neden bu yasanın tümünün uygulama tarihi 1 Ocak 2015 olarak öngörülmemiştir. Söylenecek yegâne şey "ARTIK EL İNSAF".

Özetle, 50/2014 sayılı Gelir Vergisi Yasası ile vergi hukukumuza getirilen birkaç olumlu düzenleme yanında birçok gereksiz veya pratikte çalışmayacak veya iki dudak arası çözüm yöntemlerine bırakılmış olan düzenlemelerin gerek çokluğu gerekse fazlalığı hataların özellikleri dikkate alındığında KKTC'nin sosyo-ekonomik geleceğine ümitle bakmanın pek mümkün olmadığı gerçeği ile karşılaşmaktayız. Yapmış olduğum eleştiriler sadece Gelir Vergisi Yasasında yapılmış olan hatalara ve eksikliklere ilişkin hususlardır. Diğer yasal düzenlemelerde ve uygulamalardaki hususlar ele alınacak olursa halkımızın işi Gönyeli'deki anıt çember yakınındaki borulara benzer. KKTC hükümetleri ülkemizi gerçek anlamda sahiplenmedikleri ve herşeyi bilimsel veriler ile hukuksal dayanaklara istinaden adalet ilkeleri doğrultusunda yapmamaya ve siyasi rant amaçlı uygulamalardan vazgeçmedikleri sürece halkımızın başına daha çok şeyler gelecektir. Ne demişler atalarımız "kılavuzu garga olanların burnu (Sn. Serhat İncirli'nin dediği gibi) Bursa Ordu Kastamonu'dan Kalkmaz".

Birçok önemsiz, dar kapsamlı, etkisiz ve hatalarla dolu makyajlama türü yasal düzenlemelerle kamu maliyesinin güçlenmesi ve kayıtdışı ekonomi ile mücadele edilmesi mümkün değildir. Ayrıca, hukukun üstünlüğüne inanılıyorsa bu hataların çözümü "idari tasarruflarla" gerçekleştirilemez. Bunun için yasa değişikliği gerekir. Bizim sonraki kuşaklar bu ve benzeri hataları hukuk arşivinde okudukları zaman acaba bugünkü hükümetler ve yöneticiler hakkında neler düşüneceklerdir?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.