Hükümet ve belediyelerin zam uygulamaları ne kadar yasaldır?

Yayın Tarihi: 12/01/15 08:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
Yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde hükümetin ve Belediyelerin temel iştigal konusu bütçelerine ve bir yıl öncesinden daha fazla kaynak yaratmak için yetkileri kapsamındaki vergi, resim ile harçlara artış yapmanın yollarını aramak ve azami artışları tüzük değişiklikleri yapmak suretiyle yürürlüğe koymaktır.
Ne yazık ki bu makamlar bu artışları hesaplarken birçok durumda bunların genel ekonomi üzerinde yapacağı olumsuz etkileri ve Anayasamızın 75'inci maddesinin (3)'üncü fıkrasındaki amir kuralları dikkate almadan gerçekleştirmektedir. Durum böyle olunca da her geçen gün halkın alım gücü zayıflamakta, dolayısıyla da ekonominin ana enstrümanlarını oluşturan mal ve hizmet alım-satımları olumsuz yönde etkilendiği için ekonomi çarkları çalışamaz duruma gelmektedir.
Gelmiş geçmiş hükümetlerin ve Belediyelerin sırf bütçe açıklarını kapatmak amacıyla hiçbir yasal ölçüye, vergiye ve mantıklı gerekçeye dayandırılmayan vergi, resim ve harç artışlarına ilişkin uygulamalarının büyük bir kısmı maalesef Anayasamızın sözkonusu kuralına aykırı olarak gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirmeye devam edilmektedir.
Anayasamızın "VERGİ ÖDEVİ" başlıklı 75'inci maddesi aşağıda belirtilmiş olup bu konuda dikkatinizi 3'üncü fıkra kuralına çekmek istiyorum.
Madde 75.
  1. Herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.

  2. Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak yasa ile konulur.

  3. Yasanın belli ettiği yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak, ölçü ve ilkelere uygun olmak koşuluyla, vergi, resim ve harçların bağışıklık ve istisnalarıyla oran ve hadlerine ilişkin kurallarda değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınabilir.

  4. Geriye yürüyen mali yükümlülükler konulamaz.

Yukarıdaki kurallardan da görüleceği gibi mali yükümlülüklerin ancak yasa ile konulacağı kurala bağlanırken, sözkonusu maddenin 3'üncü fıkrası bu yükümlülüklerin Bakanlar Kurulu tarafından düzenlenebilmesi için bu konuda ilgili yasalara yukarı ve aşağı sınırlar koymak, ölçü ve ilkeler belirlenmesi için kural konması koşuluyla ancak mümkün olacağı açıkça belirtilmiştir.
Birçok yasalarımız incelendiği zaman gerek hükümetlerin gerekse Belediyelerin uyguladığı vergi, resim ve harçlara getirilen artışların Anayasamızda açıkça yeralan hiçbir alt ve üst sınırları olmadığı gibi bu artışlara ilişkin hangi esas ve kıstasları ile artış sürelerinin de dikkate alınmasını öngören kurallar maalesef olmadığı görülmektedir.
Bunun anlamı şudur. Hükümet ve Belediyeler diledikleri zaman ve miktarda tüzük değişiklikleri yapma yöntemiyle bahse konu kamu alacaklarına artış yapmakta kendilerini serbest kabul etmekle yasaların üstüne çıkmaktadırlar. Bu tür uygulamalar Anayasamızın ilgili maddesine aykırı işlemler yapma anlamına gelmektedir ki bu davranış da siyasilerin hukukun üstünlüğüne önem vermediklerini göstermektedir.
Maalesef, bugüne kadar vergi, resim ve harç artışlarının büyük bir kısmı belirtmiş olduğum esas ve kıstasların ilgili yasalarda yeralmamış olmasından cesaret alan iktidarlar her yıl, hatta yılda birden fazla sürelerde diledikleri miktarlarda artış yapmayı kendilerine bulunmaz bir nimet ve sınırsız bir yetki olarak kabul etmektedirler.
Böyle bir düşünce çok sakıncalı olup kamu alacaklarına ilişkin yasalarda yeralan miktarlarda Bakanlar Kuruluna veya Belediye Meclislerine Tüzüklerle artış yapma yetkisi veren maddelerin bulunup bulunmadığı teker teker gözden geçirilerek artış yapma konusuna üst ve alt sınırlar ile artış hesaplamasında esas alınacak ölçü ve ilkeler hakkında kurallar getirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler yapıldığı sürece ilgili yasalardaki kurallar ve uygulamalar her zaman için Anayasaya ters olacaktır.
Hiçbir yasanın Anayasanın üzerinde olmadığı gerçeği dikkate alındığında bahse konu artış sınırının ölçü ve ilkelerden yoksun düzenlemeler dolayısıyla yapılan artışların hiçbir hukuki geçerliliği olamaz. Bunun için de ilgili sivil toplum örgütlerinin mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun yöntemlerle bahse konu kamu alacakları hakkında yapılan artışların iptali amacıyla adli mercilere başvuru yapması gerekir kanaatindeyim.
Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığı zaman tüm meslek kuruluşları ile diğer sivil toplum örgütleri ile muhalefetteki siyasal partiler bu konuya sadece birkaç gün eleştiri ve protestolarda bulunmak suretiyle kendilerini tatmin etme yöntemine başvurmaktadırlar. Hâlbuki aslında ülkenin sosyo-ekonomik durumu menfi yönde etkilendiğinin kimse farkında değildir.
Öteyandan, yine Anayasamızın 47'nci maddesi, ekonomik ve sosyal hayatın düzenlemesi görev ile sorumluluğunu devleti yöneten iktidarlara vermiştir. Bu madde kurallarına istinaden ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmeyi, bu amaçla ulusal tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak hükümetlerin ödevi olduğunu açıkça kurala bağlamış olmasına rağmen hükümet edenler bu kuralı hiç dikkate almadan bir padişah edası içinde diledikleri artışları yapmaktadırlar.
Bugünkü uygulamalara bakıldığı zaman hükümetin ve Belediyelerin herhangi bir kalkınma modeline yönelik somut ve şeffaf planı ile programı maalesef yoktur. Hükümetin veya Belediyelerin tek planı! ve programı sadece vergi, resim ve harçlara artış getirmek suretiyle bütçelerine kaynak yaratmak popülist uygulamalar ile fuzuli harcamalara devam etmek, ancak halkın ödediği bu kaynaklardan gerekli hizmetlerin verilmemesidir. Böyle bir duruma hiçbir çağdaş ülkede rastlamak mümkün değildir. Örneğin, her motorlu araç sahibi seyrüsefer ruhsatı, her taşınmaz mal sahibi emlak vergisi, temizlik, sağlık harcı ve sokak aydınlatma ücreti ödemesine rağmen çukurlu bozuk ve ışıksız yollarda seyahat etmeye devam ederken etraf da pislikten ve düzensizlikten geçilmemekte, keza sağlık ve eğitim hizmetlerinden de gerektiği gibi yararlanılmamaktadır.
Geçtiğimiz hafta Lefkoşa Türk Belediyesi Meclisinin zamlarla ilgili almış olduğu kararlarını basından öğrendim ve çok şaşırıp hayretler içinde kaldım. Şöyle ki sağlık hizmetlerine %48-%75 arası, temizlik hizmetlerine %75-%120, kanalizasyon hizmetleri ücreti 250 TL'den 4 katı (%400) artırılarak 1,000 TL'na yükseltilmiştir. Artış gerekçesi ise çok tuhaf. Bu konuda verilen gerekçe ise başka Belediyeler tarafından yapılan zamlı miktarlar paralelinde uygulama yaptıkları yönündedir. Böyle bir gerekçe yukarıda belirtmiş olduğum Anayasal dayanaklara tamamen ters, gayriyasal ve mantık dışıdır. Esas olan her artışın zamanında ve yasaların öngördüğü veya öngörmesi gereken ölçü ve ilkelere bağımlı kalınarak yapılmasıdır. Birçok yasada bu ölçü ve ilkelerin yeralmadığı durumda yapılabilecek en mantıklı hesaplama ilgili yılda Devlet Planlama Örgütünün saptadığı yıllık tüketici endeksi oranının dikkate alınmasıdır. Hâlbuki, birkaç konuda belirtmiş olduğum artış örnekleri dikkate alındığında bu artışların çok fahiş ve hiçbir yasal ölçü ile ilkeye dayandırılmamış olduğu görülmektedir. Uzun yıllar artış yapılmamış olması bugünkü yönetime kümülatif artış yapma yetkisi vermemektedir. Bu durumun diğer önemli bir gerçeği ise bu yüksek miktarların ödenmesi halkın büyük bir kesiminin mali gücü aşacağı için bunların tahsilatında da büyük sorunlar yaratacağı kanaatindeyim. Vergi biliminde önemli unsurlardan biri de vergi, resim ve harçların halkın ödeme kapasitesi ile bağdaşması gereğidir. Kaldı ki zamanında yapılan kötü hatalı ve gayriyasal uygulamalar dolayısıyla ilgili kurumların bütçelerindeki açıklamaların faturası yükümlülüklerini zamanında ödeyen halka kesilemez.
Zamlara ilişkin Belediyelere yönelik görüşmelerim aynen hükümet edenler için de geçerlidir. Diğer bir anlatımla, yasalarda vergi, resim ve harçların tüzüklerle belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kuruluna yetki verilmiş olması her yıl bunlara ilişkin zam yapma anlamına gelmektedir. Önemli olan, bu zamlar öncesi hükümetin öncelikle ekonomik durumu çok iyi incelemesi ve zamların yapılmasının gerekli olması halinde bunların mali kaynak haricinde sosyo-ekonomide yaratacağı etkilerin de hesaplanması gerekir. Hâlbuki ülkemizdeki uygulamalara bakıldığı zaman kamu alacaklarına her yıl yapılan zamlar artık normal bir "refleks" ve "alışkanlık" yani "tiryakilik" haline dönüşmüştür. Bu artışlar yapılırken bunlardan elde edilecek kaynakların da halkın yararına ne kadarlık miktarının kullanılacağı da çok iyi hesap edilmelidir.
Bu yıl müşahede ettiğim kadarıyla geçmiş yılların her Aralık ayında yapılan ve topluca Resmi Gazete'de ilan edilen zamlı vergi, resim, harç ve ücretler yerine hükümet, kimseye çaktırmadan, her hafta birer birer bu zamları yayımlamak suretiyle halkın tepkisine yol açmadan uygulamaya geçirme yöntemini uygulamaktadır. Hükümet edenler ile Belediyeler artık en tecrübeli tüccarın bile pek düşünemediği yöntemlere başvurarak halkın cebindeki parayı bütçelerine aktarmanın yöntemlerini çok iyi öğrenmişlerdir!! Ancak, onlarda unutmamalıdır ki sandıkta oy kullanma zamanı geldiğinde halk da kendilerine gereken dersi vermeyi çok daha iyi öğrenmiştir.
Özetle, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmesini sağlayacak olan kalkınma plan ve programlardan yoksun yöntemlerle, yegâne uğraş konusu kamuda çalışan ve birçoğunun yeterli mesleki bilgi, yetenek ve eğitimden yoksun olan personelin özlük haklarını karşılamaktan başka iş yapmayan hükümet ile Belediyelerin artık bu tür uygulamaya son vermesi yatırımları harekete geçirecek, ekonomik durgunluk ile engellerin önünü açacak ciddi düzenlemelere başvurması kaçınılmazdır. Mevcut durumun devamı halinde bu ve önümüzdeki yıllarda ekonomik gerileme devam edecektir.
Halkımızın artık klasikleşmiş sosyo-ekonomik sloganlardan bıkmış olup özellikle hükümet edenler bundan süratle vazgeçmeli ve gerçekçi icraatlar yapmaya başlamalıdırlar. (Örneğin, "bütçedeki dengeleri ve disiplini sağlamak", "giderleri kısıtlamak", "ekonomi büyüdükçe denge sağlanacak", "kaynakları yatırımlara ve özel sektöre yönlendirmek" gibi kalıplaşmış ve kitabi söylemlere son verilmelidir.) Aksi takdirde hükümetin her geçen gün artış gösteren borçları ve finansal kuruluşlara verdiği kefalet senetleri ülkemizin iflasını getirecektir.
Siyaseti kendilerine meslek ve geçim kapısı olarak görenler şunu unutmamalıdırlar ki gümbür gümbür gelen çok iyi eğitim almış, her branşta en üst bilgiye sahip, ülkesini kendilerinden daha fazla düşünen dünyadaki tüm gelişmeleri gayet iyi bilen bir Kıbrıs Türk gençliği vardır ve siyasilerin verdikleri içi boş beyanatlarına karınları toktur. Ayrıca, zannedildiği gibi gerek halkımız gerekse gençliğimiz balık hafızalı değildir. Sivil toplum örgütlerine ek olarak gençliğimiz de artık hak aramak için eylemlere başlamış olup siyasetçilerin artık kendilerini süratle toparlamaları ve kendilerini Mecliste yapmış oldukları yeminin gereklerini yerine getirmeye odaklanmalıdır.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.