Vergi hukukunda inceleme ve denetiminin tanımı ile önemi

Yayın Tarihi: 09/03/15 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi KKTC'nin vergi sistemi "Beyan Esasına" dayandırılmıştır. Bu esasın anlamı şudur. Vergilendirme işlemlerine yükümlünün veya verginin ödenmesi bakımından sorumlu olan kişiler tarafından Vergi İdaresine matbu formalar veya beyannameler vasıtasıyla yaptığı yazılı beyan ile başlanır ve sonuçlandırılır. Diğer bir anlatımla, devlet vergi yasaları vasıtasıyla vatandaşa şunu demektedir: "devlete vergi vermek her vatandaşın görevi olup bu verginin ödenmesine ilişkin kişilerin yaptığı beyan, aksi ispat edilinceye kadar doğrudur."

Bu anlayış yapılan beyanların doğruluğunun incelenmesi gerekliliğini doğurmuştur. Vergi İdaresinin bu amaçla yaptığı idari işleme "vergi incelemesi" denir. "Denetim" ise vergi incelemesi öncesi verilecek beyannamelerin bağımsız denetim yetkisine sahip kişi veya firmalar tarafından yapılması gereken işlemdir. Hangi tür vergilerde hangi tür beyanlarda bağımsız denetimin yapılacağına ilişkin kurallar ilgili vergi yasalarında yeralmış olmasına ilaveten şirket hissedarlarının hak ve yükümlülüklerini belirlemek ve şirket faaliyetleri ile ilgili hesapların doğruluğu hakkında denetim yapmak suretiyle raporlaması hakkında da Fasıl 113 Şirketler Yasası'nda ayrıca yeralmıştır. Diğer bir anlatımla, Şirketler Yasası şirketlerin muhasebe kayıtlarının ve mali tablolarının ticari mevzuata göre denetlenmesini zorunlu tutarken, vergi yasalarındaki kurallar ise denetimin vergi amaçları bakımından yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Ülkemizin mali denetimine ve incelemesine bakıldığı zaman, bankalar ve sigortalar dışındaki işletmelerin inceleme ve denetimine ilişkin yeterli sistem ile standartların hala oluşturulmadığını görmekteyiz. Bunun da başlıca nedeni bu konudaki mevzuat eksikliği ile birçok Muhasip-Murakıp yetkisine sahip kişilerin zamanında gerekli mesleki sınavlara tabi tutulmadan yetkilendirilmeleri ve yetki sahibi olduktan sonra kendilerini gerek mesleki gerekse mesleki etik kurallar bakımından kendilerini yetiştirmemiş veya geliştirmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Umut ediyorum ki Kayıtdışı ile Mücadele Eylem Programı kapsamında yapılacak yasal düzenlemelerle inceleme ve denetim mekanizmaları çok daha etkin bir duruma getirilir. Pek tabiidir ki bu mekanizmaların oluşturulması ve çalıştırılması sadece yasal düzenlemelerle gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu mekanizmanın ayrılmaz bir unsuru olan insanın da mesleki konularda çok iyi eğitilmiş, vizyon sahibi, ilgili göreve liyakat ve tecrübe birikimi ile atanmış olmasıdır. Bu özellikler hem vergi inceleme yapanlar hem de bağımsız denetim yapanlar için de geçerlidir.

Bir kez daha açıklamak gerekirse, uluslararası vergi hukuku literatüründe "inceleme" (investigation) fiili, devletin ve kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan beyanlar ile sunulan mali tabloların ilgili mevzuat kapsamındaki doğruluğunu saptamak için yapılan işlemdir. İnceleme işlemleri yanında, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla "Yoklama" ve "Arama" gibi Vergi Usul Yasasında öngörülmüş kurallar yeralmış olup yapılan beyanların doğru yapılmasını sağlamaya yönelik işlemlerdir.

"Denetim" (audit) fiili ise daha çok beyanname veren ile beyanname alan arasında yapılan işlemler hakkındaki beyanın bağımsız Yetkili Muhasip-Murakıp kişi veya firmaları tarafından yapılan işlemdir. Denetim işlemleri iç denetim (internal audit) ve dış/bağımsız denetim (external/independent audit) olarak iki ayrı işlemdir. İç denetim, işletme yönetim kurulunun kararı veya bazı özel yasalar uyarınca gerçekleştirilirken, bağımsız/dış denetim özellikle vergi hukukunda veya bir mahkeme kararı uyarınca yapılması gerekli olan bir işlemdir. İç denetim uygulayan işletmelerin bağımsız denetimden muaf tutulmaları mümkün değildir.

Dünyada inceleme ve denetim alanında meydana gelen teknikler ve oluşturulan çeşitli standartlar ile raporlamalar da çok büyük önem taşır. Globalleşen dünyada ister istemez birbirleriyle entegre hale gelmiş olan ekonomik faaliyetlerin beraberinde birçok değişimi getirmesi yasal düzenlemelerin de yapılmasını veya güncelleştirilmesini kaçınılmaz kılmıştır. Önemli olan bu değişimi zamanında ve gerektiği gibi ekonomiye uyarlamaktır.

Bu duruma KKTC'nin penceresinden bakıldığı zaman gerekli değişimlerin, uyarlamaların ve adaptasyonun yapılmasında maalesef çok geç kalınmış olduğunu ekonomik faaliyetler ile kamusal hizmetlerin her aşamasında görmekteyiz. Diğer çarpıcı bir gerçek ise, bütün bu hataları ve eksiklikleri gören hükümetler günlük beyanatlarına rağmen bu konularda hiçbir etkili önlem almamaları da çok düşündürücüdür.

Önemli olan her konuda dünyada meydana gelen sosyo-ekonomik değişimlere paralel hareketle yasal düzenlemeleri zamanında ve gerektiği gibi en etkin şekilde almaktır. Bu konuda hükümetlere ve kamu kurum ve kuruluşlara yardımcı olması gerek üniversitelerimizin de hiçbir bilimsel etkinlikte bulunmamalarıdır. Yüksek eğitim kurumlarımız devletten çeşitli mali katkılar ile vergisel muafiyetler almalarına rağmen hükümetlerin icraatlarını eleştiren ve/veya icraatlarına ışık tutacak seminerler ve benzeri etkinliklerde bulunmamalarının nedenini de anlamak mümkün değildir.

Bunlar yapılmadığı zaman veya geç kalındığı takdirde sosyo-ekonomideki olumsuz sonuçları bir o kadar ağır olmakta ve telafisi çok zor hatta olanaksız olmaktadır. Örneğin, 2000'li yıllarda ülkemizdeki bankalar krizi ile bugüne kadar kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmaması nedeniyle meydana gelen bütçe kayıplarının, faiz uygulamalarının v.s. ekonomik olumsuzlukların halen devam etmekte olmasıdır.

KKTC'nin vergi hukukundaki beyan esasına dayalı sistemine bakıldığı zaman beyan edilen mali bilgi ve verilerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına ilişkin öneminin çok iyi anlaşılması gerekir. Bunun için de halkımızın vergi bilinci ve kültürünün gelişmesi için hükümetlere, eğitim kurumlarına ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Ancak hükümet edenler de şunu çok iyi bilmelidirler ki halkın verdiği her kuruş verginin kendisine hizmet olarak geri dönmesini beklemek de en doğal hakkıdır. Keza, alınacak vergilerin de makul ve mantıklı olması ile ekonomik akılla da bağdaşması, rekabet edebilirliği kolaylaştırıcı, yatırımı teşvik edici ve işletmeleri mahvedici (destructive) olmamasına gereken önem verilirken yapılan vergisel düzenlemelerin bazı vergi kayıplarına neden olacağı endişesinden de uzak olmalıdır. Yapılacak yasal düzenlemeler mikro boyutta değil makro boyutta ele alınmalıdır.

Beyan esası dışında başlayan bir vergilendirme sistemi yoktur. Bu esasın dışındaki vergilendirme yöntemlerine ancak geri kalmış veya demokratik ilkelerle yönetilmeyen ülkelerde rastlanabilir.

Tüm demokratik ülkelerde vergi vermenin esası gerçek gelire dayandırılmış olup bunun da başlangıç noktası beyan esasına dayandırılmış olmasıdır. Varsayımlara dayanarak veya yasalara ve yürürlükteki diğer mevzuata dayandırılmayan vergilendirme işlemlerinin geçerliliğini iddia etmek de hukuken mümkün değildir.

Gerçeği yansıtmayan beyanlar öncelikle işletmenin kendisini, daha sonra şirket ile sahiplerini, hissedarlarını, yöneticilerini ve kreditörleriyle kamu alacakları bakımından devleti riske sokar. Beyanların denetimi öncelikle oluşabilecek potansiyel vergi kayıtlarını, inceleme ise vergi kaçağını engeller. Her hâlükârda vergi idaresinin öncelikli görevi beyanname vermeyenleri, çeşitli yasal uyarı ve işlemlerle beyanname vermeye zorlamaktır. Beyanname vermeyerek re'sen vergilendirme veya "anlaşma" yöntemleriyle vergi tarh, tahakkuk ve tahsil etmek uygun bir yöntem değildir.

Öteyandan, denetim ve inceleme fiilleri kayıtdışılığı en aza indirmek suretiyle haksız rekabetin ve bütçe gelirlerinin azalmasını önlemekte önemli etkendir. Ayrıca, normal koşullar altında yapılacak vergilendirmelerin yükümlülerin ödeme gücüne göre yapılması durumunda ülkenin gelir dağılımına da olumlu katkısı olacaktır.

Bu olumlu etkilerin hayata geçirilmesi için önemli ve gerekli olan denetim ve inceleme mekanizmalarının etkinliğinin uluslararası standartlarda gerçekleştirilmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması ve titizlikle uygulanması ile sürekli izlenerek değerlendirilmesidir. Bunların gerçekleştirilmesinde hükümetin ve yöneticilerin tarafsızlık ilkesi içerisinde yapılacak çalışmalara olanaklar sağlamak suretiyle halkın devlete olması gereken güven ile saygınlığını sağlayacaktır.

Yukarıda belirtmiş olduğum hususların başarı şansı siyasilerin, yöneticilerin ve uygulayıcıların yasalara, mesleki etik kurallara bağlı olarak yükümlülere karşı tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine uygun olarak davranmaları halinde yüksek olacaktır. Aksi halde bugünkünden de daha geriye gidilecektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.