İlginç bir uygulama sorusuna ilişkin cevaptır

Yayın Tarihi: 04/05/15 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Bir işletme sahibi tarafından geçtiğimiz gün bana yöneltmiş olduğu aşağıdaki soru hakkındaki görüş ve cevabımı halkımızın bilgisine getirmek suretiyle Anayasamızın en önemli kurallarından olan kamu hizmetlerinin "hukukun üstünlüğü" kuralından ve İyi İdari Yasası içeriğinden ne kadar uzaklaşıldığını bir kez daha kanıtlamaktır.

SORU:

Birçok işlem başvurusunda olduğu gibi son günlerde şirket direktör değişiklikleri ile ilgili başvurular için de Gelir ve Vergi Dairesinin istemi üzerine Şirketler Mukayyitliği tarafından "vergi borcu yoktur" yazısı talep edilmeye başlanmış olduğu ve bu yazıyı sunmayanların başvurularının işleme konmaması yönünde uygulama başlatılmıştır. Bu uygulamanın yasal dayanağı var mı?

GÖRÜŞ VE CEVABIM:

Sorunuzla ilgili olarak size görüş ve cevap vermeyi fırsat kabul ederek halkımızı da bilinçlendirmek için bana olanak sağlamış olduğunuzdan dolayı teşekkür ederim. Öncellikle sorunuza cevap olarak şunu belirtmek isterim ki hertürlü kamusal hizmetlerden veya haklardan yararlanma başvurusu öncesi vatandaşlardan, işletmelerden, bunların sahiplerinden "vergi borcu yoktur" yazısı talep edilmesi son zamanlarda büyük artış göstermiş, adeta moda haline gelmiştir. Bu uygulama her ne kadar da vergi kaybını önlemeye yönelik olarak gerekçelendiriliyorsa da, bu uygulama bazı durumlarda artık amacını aşmaya başlamıştır. Birkaç mevzuat haricinde kamusal işlemler öncesi birçok dairenin veya kamu kurumunun "vergi borcu yoktur" yazısı talep edilmesinin yasal bir dayanağı yoktur. Böyle bir uygulama birkaç mevzuat haricinde tamamen Dairelerin tek taraflı aldıkları idari kararlara bağlı tutulmasının hukuki geçerliliği yoktur. İdari kararlar hukuk karşısında her zaman tartışmaya açık olup mağdur olanların yargıya başvurma hakları da her zaman mevcuttur. Özellikle de zarara uğrayanların İyi İdare Yasası kuralları uyarınca tazminat talep etme hakları da vardır.

Sorunun diğer içeriğine bakıldığı zaman, bir şirkette Direktörler Kurulunda görev alan kişi veya kişilerin bu görevden nasıl ayrılacağı, azledileceği veya atanacağını düzenleyen kurallar Fasıl 113 Şirketler Yasasında en açık şekilde yer almıştır. Bu kurallar adı edilen Yasa'nın yürürlüğe giriş tarihi olan 1949 yılından beri uygulanmakta olup, bu konunun vergi borcu ile ilişkilendirilmesi yaklaşık 66 yıldan beri hiçbir kamu yönetiminin aklına gelmemiştir. Bu konudaki uygulamanın akla gelmemiş olması da gayet doğaldır, çünkü Şirketler Yasasını düzenleyen kurallar ile Vergi Yasalarını düzenleyen kurallar arasında hiçbir ilişki yoktur. 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası şirket hissedarlarının ve şirket Direktörleri'nin vergi yükümlülüklerinin ne olduğunun, bunların tahakkuk eden vergi borçlarının veya şirketin vergi borçlarının ne şekilde ve hangi yöntemlerle tahsil edileceği 48/1977 sayılı Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Yasasında açıkça belirtilmiştir.

Bahse konu yasalar altında Vergi Dairesine verilen görev, sorumluluk ve yetkilerin kullanılması yerine hiçbir yasal dayanağı olmayan gerekçelerle başka dairelerden hizmet alma veya işlem yapma başvurusunda bulunan kişi veya işletmelere yönelik işlem yapmadan önce "vergi borcu yoktur" yazısı talep edilmesi sadece vatandaşlara eziyet değil, aynı zamanda da çeşitli ekonomik olumsuzluklarla mücadele eden işletmelerin faaliyetlerine takoz koymaktadır. Örneğin, gerek şirket hissedarlarının gerekse şirket direktörlerinin oybirliği veya oyçokluğu ile direktör değişikliği veya değişiklikleri konusunda almış aldıkları kararların uygulamasını tescil etmek amacıyla Şirketler Mukayyitliğine yapılan başvuru öncesi bu görevden istifa eden, azledilen veya yeni atanacak olan direktörün başka bir şirketteki faaliyeti dolayısıyla borcu veya ilgili şirketin vergi borcu olmaması koşuluna bağlanmış olmasına anlam vermek mümkün değildir. Yasal dayanaktan ve mantıktan yoksun olan bu idari karar şirketlerin genel kurullarında veya şirketlerin direktörler kurulunda alınan kararların tescilinin zamanında uygulanmasını engellemektedir. Özellikle de çeşitli nedenler ve suistimaller dolayısıyla direktörlük görevinden acilen azledilmesini gerektiren çok önemli bir hususta alınan karar olmasına rağmen bir direktörün " vergi borcu olup olmadığı" hakkındaki yazının talep edilmesi ve vergi borcunun bulunması halinde bunun hemen ödenmesinin talep edilmesi ilgili kararların Şirketler Mukayyitliğinin resmi kayıtlarında yapılmasına engel teşkil etmekte ve gecikmelere neden olmaktadır. Aşağıdaki yasal dayanaklar dikkate alındığı zaman bu konuda alınan ve dayanaktan yoksun olan idari kararın ekonomik akıl bakımından her hangi bir gerçeği veya yararı yoktur.

27/1977 sayılı Vergi Usul Yasa'sının 11.'nci maddesi kuralları, şirketlerin ödenmemiş vergi borçlarının ödenmesi bakımından şirket Direktörlerini sorumlu tutmuş olup verginin hangi tarihte tahakkuk etmiş olduğu değil, verginin ödenmesinin talep edildiği tarihte görevde olan şirket Direktörünün veya Direktörlerinin sorumlu olduğu en açık şekilde ifade edilmiştir. Verginin şirket kaynaklarından ödenmemesi halinde vergi borcunun ödenmesi yasal ödevi yerine getirmeyen Direktörlerin varlıklarından alınacağı ayrıca kurala bağlanmıştır. Dolayısıyla, bu konuda gerekli vergi tahsilat işlemleri için Kamu Alacakları Tahsili Usul Yasası kuralları devreye geçirilmesi gerekir.

Bu konudaki kuralın mevcudiyetine rağmen görevden ayrılan veya azledilen Direktörlerden gerek şahsi vergi borçları, gerekse yönettikleri şirketin vergi borçlarının aylarca hatta yıllarca bekletildikten sonra vatandaşın veya iş sahiplerinin herhangi bir başvurusunu fırsat bilerek bunun ayni gün ödenmesinin talep edilmesi vatandaşa bürokrasi engeli ve eziyet yaratmaktan başka birşey değildir. Kaldı ki hiçbir şirket Direktörsüz olamayacağı gibi vergi borcunun ödenmesinden, ödemenin talep edilen tarihteki kayıtlı şirket Direktörünün sorumlu olduğu ve bu sorumluluğun daha önce bu görevde bulunan ve bu görevden ayrılanları kapsamadığı kuralıdır. Bu kuralın geçerliliğini kanıtlayan T.C Anayasa Mahkemesinin 19/03/2015 tarihli ve E.2014/144, K:2015/29 kararı bulunmaktadır.

Şayet gerek vatandaşın gerekse işletmelerin ve yatırımcıların her türlü kamusal işlemleri dolayısıyla Vergi Dairesinden "vergi borcu yoktur" yazısı sunmaları idari kararlarla zorunlu tutulacaksa o zaman bütün kurumların ve kuruluşların kapatılarak Vergi Dairesine bağlanmaları hükümete tasarruf sağlayacağı gibi kişilerin bürokratik işlemlerini de azaltmış olacaktır. Keza, bu yönde bir uygulamaya hiçbir ülkede rastlamak mümkün değildir. Kaldı ki kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alma yöntemi ile kayıtlı vergi yükümlülerinin tahakkuk etmiş vergi borçlarının tahsili hususunda herhangi bir ilişkide yoktur. Bu tür bürokratik uygulama olsa "dostlar bizi alış-verişte görsün" anlayışının bir tezahürüdür.

Gereksiz idari kararlar üretmek suretiyle bazı üst kademe yöneticileri aslında kendi görevlerini zamanında ve gerektiği gibi yerine getirmemenin ceremesini vatandaşa yüklemekten başka bir şey değildir. Bir örnek vermek suretiyle görüşlerime devam edeyim. Bu düşünceyle hareket eden Vergi Dairesinin veya diğer kamu kurumlarının bazı yetkilileri herhalde yakın bir zamanda vefat eden şahısların defnedilebilmeleri için vefat edenin vergi borcu olmadığına ilişkin ilgili Belediyeye sunulmak üzere varislerden belge sunmaları talep edilebilecek, aksi takdirde defin işlemi yapılamayacaktır. Bu konuda bir örnek daha vermek isterim ancak terbiyem buna müsait değildir. Ama yine de biraz ipucu vereyim. Büyük abdesti gelen bir kişi Belediye tuvaletini kullanmak için vergi borcu olmadığına ilişkin tuvalet sorumlusuna belge sunması konusunda zorunlu tutulursa ama bu belgeyi alamaz veya vergi borcu var ise ancak o an bunu ödeyemezse durum ne olacaktır? Bir düşününüz.

Özetle, kamu kurum ve kuruluşların üst kademe yöneticileri yasalarla kendilerine verilen yetkiler kapsamında görevlerini zamanında ve gerektiği gibi izleyip yerine getirmeleri asli görevleridir. Mesleki yeteneğe, tecrübeye ve yasal bilgiye sahip olamayanlar bu kusur veya ihmallerin bedelini dayanaktan yoksun idari kararlarla ne vatandaşa ne de işletmelere ödetemezler. Unutulmamalıdır ki kamu görevlisinin esas görevi halka en iyi şekilde hizmet etmek ve hayatını kolaylaştırmaktır. Bu anlayıştan dolayıdır ki İngilizcede kamu görevlisi "sivil servant" olarak, yani "halkın hizmetkârı" olarak tanımlanmaktadır. Bu konuda yasal dayanaklar ve görüşlerime yervermek fırsatını vermiş olan sayın okuruma teşekkür eder. Allah Kıbrıs Türkünü mesleki bilgi ve tecrübeden yoksun kamu görevlilerin elinden korusun.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.