İşletmelerin yurtdışı harcamalarının vergisel durumu

Yayın Tarihi: 27/07/15 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+

Globalleşen ekonomik faaliyetler kapsamında ticari ilişkilerin bir gereği olarak birçok işletme sahipleri veya yetkilileri iş kapasitelerini ve potansiyellerini geliştirmek amacıyla yabancı ülkelerdeki fuarlara, seminerlere pazar araştırmalarına veya ticari ilişkilere yönelik etkinliklere katılmak için yurtdışına seyahat etmek durumunda kalmaktadırlar.

Bu amaçlarla yapılan yurtdışı seyahat harcamaları özellikle ulaşım, konaklama, yiyecek-içecek gibi doğal giderlerini gerçekleşmesi yanında bazı özel nitelikli harcamalar da olabilmektedir. Bahse konu harcamaların KKTC muhasebe ve vergi hukukunda nasıl muhasebeleştirilip vergisel beyan etmek bakımından nasıl düzenleneceği genellikle çeşitli sorunların meydana gelmesine neden olmaktadır.

Yurtdışında yapılan harcamalar, yürürlükteki Vergi Usul Yasası, Gelir Vergisi ile Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi (KDV) yasaları bakımından önem taşımaktadır. Şöyle ki;

  • 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 155. maddesi kurallarına istinaden, bu yasa uyarınca muhasebe işlemleri amacıyla tutulan defterlere yapılan kayıtların belgelenmesi zorunlu tutulmuş olup bu belgelerin türleri adı edilen yasada ve diğer ilgili mevzuatta yer almıştır;
  • 24/1982 sayılı Gelir Vergi Yasası'nın 7. maddesi kuralları, bir işletmenin vergiye tabi safi kazancını saptamak amacıyla gerek yurtiçi gerekse yurtdışı yapılan harcamaların (gider unsurlarının):
  • Vergi yükümlüsü olan gerçek veya tüzel kişi tarafından tamamen ve

münhasıran kazanç sağlamak amacıyla yapılmış olması;

  • Seyahat amacının gerektirdiği süreyle ve seyahat amacının gerekli kıldığı kişi sayısı ile sınırlı olması;
  • Harcama toplamının yapılan işin önemi ve genişliği ile orantılı olması;
  • Yapılan harcamaların kanıtlanmış olması;

Koşuluyla safi kazançtan indirilebileceğini kurala bağlamıştır. Bu koşulların uygulamasını kolaylaştırmak amacıyla ilgili kurallarda bazı oransal esas ve kıstaslar öngörülmüş olup vergi yetkililerine de bu hususta bazı yetkiler verilmiştir.

Ancak, vergi hukukumuzda yer almamış olmasına rağmen yurtdışında yapılan harcamaları ilgili ülkede geçerli olan fatura veya benzeri belgelerle kanıtlanması genel hukuk ilkeleri bakımından uygun görülmüş bir kural olarak uygulanmaktadır.

  • 41/1976 sayılı Kurumlar Vergisi Yasası'nın 13. maddesi kuralları da şirketlerin veya kurumların vergiye tabi safi kazançlarının saptanmasında yürürlükteki Gelir Vergisi kurallarının uygulanmasını öngörmüştür. Diğer bir anlatımla, kişi işletmeleri ile tüzel kişi işletmelerinin vergiye tabi safi kazançlarının saptanmasında yukarıda belirtmiş olduğum kural ve koşulların aynısı uygulanmaktadır.

Belgelendirilen harcamaların döviz türünde olması halinde bu belgelerde yazılı bedellerin ilgili belgenin düzenlendiği tarihinde KKTC Merkez Bankası tarafından döviz alış kuru esası üzerinden Türk Lirasına dönüştürülerek kayıtlara işlenmesine de gerekli özen gösterilmelidir. Bu belgelerin içeriğinin bilinmeyen bir yabancı lisanda düzenlenmesi halinde bunun Türkçe'ye tercüme etme zorunluluğu işletme yetkilisine aittir.

Yukarıda belirtmiş olduğum kuralların uygulanmasında esas olan, yapılmış olan harcamaların faaliyet kazancının elde edilmesi ve sürdürülebilmesine yönelik olarak tamamen ve münhasıran (wholly and exclusively) yapılmış olmasının gerekli olduğu ve gerek yurtdışı gerekse yurtiçi harcamaları da kapsamaktadır.

Diğer önemli bir esas ise yapılan harcamanın işin önemi, büyüklüğü (ticari hacmi) ve seyahat amacının gerektiği süre ve seyahat amacının gerektiği kişi sayısı ile uyumlu ve/veya orantılı olması zorunluluğudur.

Belirtilen bu esas ve koşulların olmaması halinde yapılacak harcamaların safi kazancın saptanmasında gider olarak kabul edilmesi olanaksızdır.

  • Bu harcamalarla ilgili 47/1992 sayılı KDV yasası kuralları ve mevzuatı bakımından bakıldığı zaman bu verginin konusunu içeren 2. maddesi ile 3,4,5. ve 6. maddeleri KKTC'de yapılan mal ve hizmet teslimlerinin kapsamını düzenlemektedir. Bu kapsamdaki kurallar incelendiği zaman sözkonusu maddede yer alan mal ve hizmet teslimleri, KKTC sınırları içerisinde yapılan teslimlere ilişkin olup yurtdışında yapılan mal ve hizmet teslimlerini kapsamamaktadır. Diğer bir anlatımla, yurtdışında yapılan teslimler KKTC KDV'ne tabi değildir. Bu görüş ile ilgili olarak adı edilen Yasa'nın "İşlemlerin KKTC'de yapılması" yanbaşlıklı 7. maddesi kuralları ile daha da açıklık getirilmiştir.

Bu kurallara istinaden işlemlerin KDV'ne tabi olması için malların veya hizmetlerin:

  • Teslim anında KKTC'de bulunması;
  • Hizmetin KKTC'de yapılması, veya
  • Hizmetten KKTC'de yararlanılması gerekir.

Yukarıdaki yasal dayanaklar ile bunlara ilişkin açıklamalara istinaden yurtdışı seyahatler dolayısıyla yurtdışında yapılan mal ve hizmet harcamaları gerek yurtdışında satın alındığı ve bunlardan yurtdışında faydalanıldığı için ilgili ülkenin KDV konusuna dâhil olduğundan KDV yükümlülüğü de o ülkede ödenmektedir. Hal böyle olunca da yurtdışında yapılan harcamaların KDV'si KKTC'deki KDV'den indirim konusu yapılmadığından işletmenin hesaplarına gider olarak işlenmektedir.

Ancak, yurtdışında satın alınan ve Gümrük Mevzuatı uyarınca kişisel eşya tanımı dışında kalan malların KKTC'de gümrüklenmesi gerekli olduğundan KDV'nin de ödenmesi zorunludur. Sözkonusu malın ilgili ülkenin mevzuatına istinaden "ihracat" kapsamında yapılması durumunda o ülke ihracat bedelini KDV'den istisna tutmaktadır. Bu mevzuat dışında yapılan mal ihracatlarına ilgili ülkede KDV uygulanması halinde, malın bedeline ek olarak ilgili ülkede ödenmiş olan KDV'de malın bedeli kapsamında KKTC'nin KDV'ne sabi tutulmaktadır.

Öteyandan yurtdışında yaptırılan ancak KKTC'de yararlanılan (proje çizimi, aracılık hizmetleri, raporlama vb. hizmetler gibi) bazı hizmet alımlarının KDV'si yükümlülüğünün yararlanılan ülkede ödenmesi zorunlu tutulmuştur. Bu uygulama hizmeti alan işletme tarafından "Vergi Sorumlusu" statüsü sıfatıyla yerine getirilmesi KDV yasasının 10. maddesine istinaden zorunlu tutulmuştur. Öngörülen uygulamanın amacı, hizmeti teslim eden ülkede "hizmet ihracı" dolayısıyla KDV'den istisna tutulmuş olan bir hizmetin yararlanılacak ülkede de istisna tutulmak suretiyle mükerrer istisnadan yararlanılmasını önlemek, ülkedeki iktisadi rekabeti sağlamak ve vergi kaybını önlemektir.

Bir diğer önemli husus ise mal ve hizmeti ihraç eden ülkede KDV ödenmiş olsa dahi bunları ithal eden ülke bakımından ithalatçıya herhangi bir KDV istisnası hakkı kazandırmamaktadır.

Bahse konu vergilendirme işlemlerine yeknesaklık ve uygulanmada eşitlik sağlanması amacıyla Vergi Sorumlusu statüsü kurallarının düzenlenmesini ön gören bahse konu 10. madde uyarınca Maliye Bakanlarının düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. Hal böyle olmasına rağmen bugüne kadar gelmiş-geçmiş Maliye Bakanlığının kapsamlı bir düzenlemeye başvurmamaları ve bu konudaki yükümlülüklerini veya sorumluluklarını kişilerin tercihine veya yorumuna bırakmaları düşündürücüdür. Elbette ki Gelir ve Vergi Dairesi yetkililerinin de bu konuda Maliye Bakanlığına gerekli açıklamada ve telkinlerde bulunmamış olmaları ise önemli bir kusur veya ihmaldir.

Unutulmamalıdır ki bir kuralın uygulanabilmesi için ne kadar çok tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi ikinci mevzuat düzenlenirse o kuralın uygulanması, denetlenmesi ve yaptırımları o kadar kolay olur.

Bu ve her konuda olduğu gibi ilk akla gelen soru veya sorular şunlardır;

  • Acaba bu düzenlemeleri yapacak kapasitede personel yok muydu?
  • Yoksa bu gibi düzenlemelerin yapılmaması bu konuda görevli olanların "fetva vermeleri" veya iki dudak arası karar vermelerine acaba katkıda bulunmak için mi idi?

Bu konuya değinmişken aklıma önemli kabul ettiğim bir soru daha takıldı. Son günlerde Kıbrıs müzakerelerinin bir sonuca gittiğini ve sonuçta bir anlaşma olması halinde KKTC olarak AB müktesebatına dahil olması durumunda çeşitli konularda binlerce sayfadan oluşan müktesebatı ve uygulamasını gerçekleştirecek olan mesleğine saygılı, kendini mesleki bakımdan geliştirmeye adamış, yetiştirmiş, bilgi ve yabancı lisan sahibi kaç tane kamu görevlimiz vardır? veya kendilerini ciddi anlamda hazırlamaya çalışan kaç kişi mevcuttur? daha doğrusu okumayı ve araştırmayı kendisine yaşam tarzı olarak kabul etmiş acaba kaç tane üniversite mezunu kişi vardır?

KKTC'nin Avrupa Birliğine katılımını sosyo-ekonomik bakımından bir kurtuluş kapısı gören birçok kamu görevlisinin acaba özlük haklarının ne olacağı? veya bunları hak etmek için ne tür kurallara uymaları gerekeceğini hiç düşündüler mi?

AB'ye katılımdan veya AB müktesebatının KKTC'de uygulanmaya başlanmasından sonra halkın da bu kamu görevlilerinden AB standartlarında hizmet talep etmeye hakları olacağını, bu görevlilerin kamusal hizmetlerin ifasında da bu standartlar düzeyinde görev yapmak suretiyle hizmet vermeye zorunlu olacaklarını acaba biliyorlar mı? yoksa bugünkü durumda hizmet vermeye, terfi almaya devam edip sadece maaşlarının Euro ödeneceğini mi hayal ediyorlar?

AB normlarında torpile dayalı, başıboş veya keyfi hareket eden ve hesap vermeme konusunda hiç bir kural yoktur. Aksine, bu özelliklere sahip olanların görev ifa etmeleri için hiçbir olanak yoktur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.