Hükümetler hala daha KDV Hukuku'nu anlayamadı

Yayın Tarihi: 28/09/15 08:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+

KKTC'nin Katma Değer Vergisi hukuku ile tanışması 31 Temmuz 1992 tarihine dayanır. Tüm AB ve diğer çağdaş ülkelerde uygulanan KDV'nin ülkemizde fiilen uygulanmasına Bakanlar Kurulu Kararı ile 1 Temmuz 1996 tarihinde başlanmıştır.

Yürürlük öncesi ve sonrası bu konuda yapılan birçok seminer, panel ve benzeri eğitsel faaliyetler ile yayınlanan broşürlerde KDV hukukunun uluslararası özellikleri ve ekonomik faaliyetler üzerinde yaratacağı etkiler ile uygulamaların gerektiği gibi uluslararası ilkeler kapsamında düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi halinde her ülkede olduğu gibi KKTC ekonomisi ile kamu maliyesinde olumlu sonuçlara neden olacağı uzmanlar tarafından açıklanmıştır.

KDV hukukuna bilimsel açıdan bakıldığından gerek akademisyenlerin gerekse bu konudaki uzmanların KDV hukuku üzerinde mutabık oldukları görüşlerin özellikleri özetle şöyledir:

  1. KDV nötr (tarafsız) bir vergidir. Diğer bir anlatımla, ekonomik sektör ve toplumsal kesimler arasında fark göstermez ve vergi yükü taşıyıcı kesimler arasında paylaşılır. Böylece bu vergi, mümkün olduğu kadar geniş bir tabana yaygın olarak uygulanır.

  2. KDV uygulanmasında vergi yükü mal ve hizmetlerin el değiştirme safhalarının sayısından etkilemez. Çünkü sistemin bünyesindeki indirim mekanizmasıdır. İndirim mekanizmasında "Yüklenilen (tahsil edilen) KDV" ile "İndirilecek durumlarda KDV"(ödenen) hesaplamalarından aynı veya yaklaşık vergi oranları kullanıldığı KDV uygulamaları işletmelerde bir maliyet unsuru oluşturmaz.

Ancak, "Yüklenilen KDV" ile "İndirilecek KDV" arasında büyük bir oransal farklılık varsa indirilebilecek KDV her zaman "Devreden KDV Bakiyesi" olarak, yani devletten alacak olarak sürekli artış gösteriyorsa ve ancak bu konuda KDV iadesi yapılmıyorsa o zaman bu durum işletmelerin finansal kaynaklarında büyük olumsuzluklar yaratır. Hâlbuki KKTC haricinde sıfır KDV oranı uygulayan tüm ülkeler bu uygulamadan kaynaklanan "Devreden KDV" miktarını yani KDV alacaklarını belli dönemler itibariyle işletmelere nakden iade etmekte veya diğer kamu alacaklarına mahsup etmelerine yasal düzenlemelerle olanaklar sağlamaktadırlar. Ülkemizde böyle bir iade mekanizmasına ilişkin yasal düzenleme hiç denecek kadar çok kısıtlı olduğu için bazı işletmelerin yaptıkları harcamalar için belge almamalarına neden olmakta ve kayıtdışılığa ivme kazandırmaktadır

  1. KDV uygulaması fatura veya benzeri belge verme ve belge alma sistemine dayandırıldığı için tüketiciler ile işletmeler, özellikle de işletmeler arasında belge alış verişinin disiplin altına alınmasını teşvik ettiği gibi bu işletmelerin denetimine de büyük katkı sağlamaktadır.

  2. KDV hukuku, gerçek amaçları ve uluslararası ilkeleri doğrultusunda uygulandığında içerdiği sistem, istisna, oranlar ile yukarıda belirtilen özellikler dolayısıyla ülke ekonomisinde tasarruf, yatırımların teşviki ve ödemeler dengesine olumlu katkılar sağlar.

KKTC'de yaklaşık 20 yıldan beri uygulanmakta olan KDV hukukun acaba yukarıdaki olumlu özellikleri ekonomimize yansıtılabilmiş mi? Kanımca yansıtılmamakla kalınmamış bu yıllarda KKTC'ni yönetenler ile onların kılavuzlarının mesleki bilinçsizliği, vizyonsuzluğu ve uluslararası uygulamalardan habersiz yaptıkları düzenlemeler dolayısıyla bu vergi birçok adaletsizliklerin oluşmasına da neden oluşturmuştur.

Maalesef bugüne kadar KDV mevzuatında yapılan birçok değişikliklerin esas nedeni ekonomik olmaktan ziyade popülist ve zümresel amaçlar düşünülerek yapılmış olmasıdır ki bu da ilgili zümrelere veya kesimlere de sürekli fayda sağladığı pek iddia edilemez.

Ayni görüş ve düşünce şekli bugünkü iktidar ile kılavuzlarında da devam etmektedir. Nitekim bunun en somut örneklerinden bazılarını 17 Eylül 2015 tarihinde KDV oranları Tüzüğünde yapılan değişikliklerde görmek mümkündür. Yapılan değişikliklerden bazıları şöyledir:

  1. Gazete baskısı için kullanılan kâğıtlar ile günlük ve periyodik olarak yayınlanan münhasıran yerel gazete ve dergiler ile bunların basım işlemlerinin KDV oranı sıfıra indirilmiştir. (Değişiklik Tüzüğü Md.2(A)(C))

Bu düzenlemeyi yapan kılavuzlar ve bunu onaylayan siyasi makamlara sormak isterim. "periyodik olarak yayınlanan dergiler" ile "münhasıran yerel gazete" ifadelerinin kullanılmasının anlamını pek anlayamadım. Dergiler elbette ki periyodik belli zaman aralıklarıyla yayınlanır. Günlük yayınlanan dergiler var mı? Diğer bir anlatımla, periyodik (belli zaman aralıklarıyla) yayınlanmayan dergiler acaba sıfır KDV oranı yerine başka oranlara mı tabi tutulacaktır?

Öteyandan "münhasıran yerel gazete" ifadesi de bana çok tuhaf geldi yani adı üstünde "yerel gazete" demek o ülkede basımı yapılıp yayınlanan gazetedir. Yoksa başka ülkede basımı yapılıp KKTC'de yerel gazete olarak yayımlanan gazeteler de mi vardır?

Bir başka önemli husus ise yerli yazarlarımızın çeşitli konularda yazdıkları ve yayınladıkları kitapların kâğıt bedelleri ve basım hizmetleri de neden sıfır KDV oranı kapsamına alınmamıştır?

Ayrıca, her yaştaki öğrencilerin en büyük ihtiyacı olan kitap, sözlük, ansiklopediler ile diğer eğitim araç-gereçlerinin KDV oranı neden sıfır oranına çekilmemiştir? Mademki yapılan sözkonusu düzenleme ile bu ülkenin kültürüne ve eğitimine gerçekten katkıda bulunulması isteniyorsa hükümetin bu konuya da özen göstermesi gerekmez miydi?

  1. 01.01.2011 tarihinden itibaren Esas Tüzük olarak yürürlüğe giren KDV Oranlar Tüzüğünde her türlü tabiplik ve veterinerlik hizmetleri ve bunlarla ilgili laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri (besleme ve diyetik (diyet) hizmetler, fizyoterapi ve rehabilitasyon hizmetleri, psikologlar tarafından verilen hizmetler ve sağlık bakanlığından izinli olmak koşuluyla yaşlı bakım evlerinde verilen hizmetler dahil olmak üzere 17.09.2015 tarihine kadar sıfır KDV oranı kapsamında bulunurken, bu tarihte yapılan bir değişiklikle "psikologlar tarafından verilen hizmetlerin" KDV oranı sıfır kapsamdan çıkarılmış ve % 16 kapsamına alınmıştır.

Her yasal değişikliğin mutlaka makul ve mantıklı bir gerekçesinin olması gerektiğine inanan bir kişi olarak sıfır KDV oranına tabi olan her türlü sağlık hizmetleri arasından "psikologlar tarafından verilen hizmetlerin KDV oranının % 16'ya terfi ettirilmesinin nedenini anlamak pek mümkün değildir. Kanımca, Vergi Dairesi bu hizmetlere ilginin çok artmış olacağını saptamış olacaktır ki bu hizmetlerden uğradığı KDV geliri kayıplarına son vermeye karar verilmiştir!!! Demek ki bu kadar kayıtdışılık ve vergi kayıplarının önlenmesi için yapılan büyük çalışmalar sonucunda psikologlar tarafından verilen hizmetlerin önemli yer tuttuğu saptanmıştır!!! Yoksa Maliye Bakanlığı bu konudaki değişiklik için neden bu kadar emek ve zaman kaybetsin?

  1. Özelde yerel gazete ve yerel periyodik yayınlar ile yabancı gazete ve periyodik yayınlar, genelde ise yerli üretim ile ithal ürünler arasında değişik KDV oranlarının uygulanması uluslararası KDV hukuku ile bağdaşmamakta olup, bu durum yakın bir gelecekte Kıbrıs'ta var olacak olan bir çözüm sonrası KKTC'nin AB müktesebatına tabi olacağı düşünülürse, bu tür düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Şayet kendi basın organlarımızın maddi sıkıntıları varsa, bunlarının giderilmesinin başka yöntemleri de var olduğunun bilinmesinde yarar vardır. Önemli olan, özel düzenleme yöntemleri ile KDV hukukuna müdahale edilmemesidir.

  2. Bahse konu KDV (değişiklik) Tüzüğü kapsamında yerel gazete, dergi ve yerel yayın organlarınca yapılan reklam, ilan, duyuru ve tanıtım hizmetleri ile bunlar dışında kalan her türlü reklam, ilan duyuru ve tanıtım hizmetlerinin KDV oranları değiştirilirken neden yukarıda belirtmiş olduğum "münhasıran yerel gazete" ifadesinin kullanılmadığını merak etmekteyim. Acaba hangisi doğru ifade edilmiştir, örneğin; değişikliğin birinci kısmında yer alan "münhasıran yerel gazete" ifadesi mi, yoksa ikinci kısmında yeralan "yerel gazete" ifadesi mi doğru? Yoksa bunun altında başka bir anlam var da ben mi anlayamadım?

  3. Sıfır KDV oran uygulamasının en büyük olumsuzluğunun giderilmesi için gerek Maliye Bakanlığının yıllardır hiçbir düzenleme yapma yönüne gitmemesi, gerekse ekonomik aktör durumunda olanları temsil eden meslek veya sivil toplum örgütlerinin bu yönde hükümetlere hiçbir baskıda bulunmamalarının nedenini anlamak mümkün değildir. Sattığı mal ve hizmet bedelinden KDV tahsil etmeyen işletmelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için ödedikleri KDV'ni acaba nasıl telafi edeceklerdir. Hiç düşünüldü mü?

  4. Yapılan KDV oranları (Değişiklik) Tüzüğünün yürürlüğe giriş tarihi de uluslararası veya genel kabul görmüş vergi hukuku kuralları doğrultusunda çok hatalı düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Herhangi bir vergi yasasında veya mevzuatında bir değişiklik yapılıyorsa ilgili verginin tarh ve tahakkukla ilgili vergi dönemlerinin içeriğinin dikkate alınması gerekir. Genellikle dolaysız vergilerin dönemi yıllık dolaylı vergilerin dönemi ise takvim ayı esasındadır.

Bu esastan hareketle dolaylı bir vergi türü olan KDV Yasasında yapılacak yasal düzenlemelerin en azından yapıldığı ayı izleyen ayın başından başlayarak yürürlüğe girmesi gerekirdi. Hâlbuki bahse konu KDV Tüzüğü değişikliğinin yürürlük tarihi Resmi Gazete de yayınlama tarihi olan 17.09.2015 olarak düzenlenmiş olup işletmelerin gerekli önlemleri ayni gün alamadıkları için çeşitli mağduriyetlere ve zorluklara neden olmaktadır.

Benzeri bir hata da 26 Mayıs 2015 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanmış olan Vergi Usul (Değişiklik) Yasası'nın yürürlük tarihinin 01 Ocak 2015 tarihi olarak saptanmasında yapılmıştır. Hâlbuki Anayasamızın 75(4). maddesine istinaden geriye yürüyen mali yükümlülüklerin konamayacağına ilişkin açık kural mevcuttur.

Özetle gerek KKTC hükümetleri gerekse ve özellikle onlara kılavuzluk yapan kamu görevlileri yukarıda belirtmiş olduğum en basit konularda dahi yeterli bilgileri yoksa veya yaptıkları düzenlemelere gerekli özeni gösteremiyorsa vay başımıza gelenlere!!

Özellikle de dünyada hızla gelişen iletişim sistemleri vasıtasıyla ülkemizde yapılan idari ve yasal düzenlemeleri izleyen yabancıların kamusal hizmetler hakkındaki düşünceleri acaba ne olur? Maalesef hükümetlerimiz ve onların kavşaklarda parti bayrakları sallayarak veya arabalarında parti simgeleri taşıyarak üst düzey kamu görevini elde etmiş olup hala daha Beşparmak Dağlarının ötesinde başka ülkelerin olmadığını zannedenlerden daha fazla bir şey beklenemez.

HERŞEYE RAĞMEN HALKIMIZIN KURBAN BAYRAMINI KUTLAR KKTC'NİN BU PLANSIZ VE PROGRAMSIZ DÜZENİ İÇİNDE MUTLU GÜNLER GEÇİRMELERİNİ DİLERİM.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.