Kamu reformu bugünkü olumsuzluklara çare olamaz

Yayın Tarihi: 02/11/15 08:00
okuma süresi: 15 dak.
A- A A+

Gerek geçmiş gerekse şimdiki hükümet yetkilileri hemen hemen her beyanatlarında KKTC'deki yatırımların artmasından, sosyo-ekonomik kalkınmasından söz etmiş ve etmektedirler. Ancak, gerek yerli gerekse yabancı yatırımlar neden beklendiği gerçekleştirilmemiştir. Neden karar verenlerde bu amaçlarından vazgeçmiştir. Ekonomi çarkları neden gerektiği gibi çalıştırılmamıştır? Veya vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarındaki işlemleri neden makul sürede ve adalet ilkeleri kapsamında sonuçlandırılmamıştır? Bu hususunda hükümetler niçin bilimsel araştırma yapma gereği duymamaktadır?

KKTC'nin sosyo-ekonomisini dibe vurduran kamusal verimsizlik hastalığının tedavisinin sadece Kamu Görevlileri yasasında yapacakları düzenleme ile halledeceklerini zannetmektedirler. Bunun en büyük nedeni gerçek teşhisin tam konulmamasıdır. Sistemsiz, bilgisiz, eğitimsiz, vizyonsuz hatta korkak ellerdeki bürokrasi ile verimsizliğe çare bulmak olanaksızdır. Maalesef, her hükümet değişikliği ile kamusal verimsizlik daha da artış göstermektedir. Bu gerçeğe rağmen hükümetlerin başarısızlıkların mazereti olarak izolasyonlar, ambargolar ve Kıbrıs çözümsüzlüğü gösterilmekte gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmaktadırlar. Çünkü gerçeklerle yüzyüze gelirlerse önlem alma zorunda kalacaklarını, dolayısıyla bu önlemler sonucu bazı kişilerin veya kesimlerin rahatsız olacağı için oy kaybına uğrama durumunda kalacaklarının hesabını yapmaktadırlar.

Çağdaş ülkelerde bir yasa veya değişiklik tasarısı hazırlanırken ayni anda uygulamaya ilişkin Tüzükler ile Tebliğlerin tasarıları da ayni sürede hazırlanmaktadır. Yasal düzenlemeler gerçekleştirildikten sonra de yatırımcılara, ilgili sektörlere ve vatandaşlara yönelik olarak yasalar ve ilgili mevzuata ilişkin eğitici broşürler ile ilanlar hazırlamak suretiyle elektronik hizmetlerden de yararlanılarak bilgilendirme çalışmaları başlatılmaktadır.

KKTC'de ise durum bu mu? Bizdeki durum "istim arkadan gelsin" anlayışıdır. Kamu kurumlarının çalışma esas, kıstas ve prensiplerini düzenleyen "Çalışma Yönergesi veya Yönergeleri" veya vatandaşı bilgilendirme araç ve yöntemler var mı? Bunların olduğunu zannetmiyorum; şayet varsa bile eminim bu düzenleme yıllar öncesine ait ve aradan geçen uzun zaman dolayısıyla bu belgeler kısmen veya tamamen etkinliğini yitirmiştir. Dikkat edilecek olursa kamuda halen kullanılan formalar ve maktu belgeler, birçok yasal değişikliğine rağmen 40 sene önceki şekil ve içeriği taşımaktadır.

KKTC'deki birçok kamu görevlisinin bu aşırı, hantal, halkı köle, muhtaç, potansiyel yalancı veya hırsız gibi görme alışkanlığı ve diğer akılalmaz bürokrasi nasıl oluştu? Kanaatimce bu durum aşağıdaki nedenlerden biri veya birkaçının bir araya gelmesi ile oluşmuştur.

  • Üçlü Kararname yönteminin uygulamaya konması ve bürokraside başarı, eğitim, verimlilik ve liyakat kriterlerinden uzaklaşılması ile kamu görevlilerinin özlük haklarının açık barem (otomatik) sistemine dönüştürülmesiyle kamu görevlilerinin kendilerini geliştirme motivasyonunun kaybolması;

  • Kamu kurum ve kuruluşlarının verimliliği için "Çalışma Yönergesi" veya "İç Genelge" düzenlenmemiş olması dolayısıyla gerçek performans ölçümü veya disiplin işlemleri yapılamadığından gerek kamusal hizmetlerde, gerekse diğer kamu kurumları ile koordinasyonun nasıl yapılacağı hususunda çeşitli tereddütlerin doğması, yatırımcılardan veya vatandaşlardan gereksiz bilgi, belge ve formalitelerin talep edilmesi vs. nedenlerle "bugün git yarın gel" durumunun ortaya çıkması;

  • Yetki ve sorumluluklarına vakıf olmayan veya yeterli mesleki eğitim, tecrübe ve bilgiye sahip olmayan bazı kamu görevlilerinin mesleki güvensizlik veya problem çözme yeteneğine sahip olmaması dolayısıyla vatandaşlara karşı agresif davranışlar içine girmeleri ve hakların hiçbir disiplin önlemi alınmamış olması;

  • Bazı kamu görevlilerinin kişisel egolarını, kaprislerini veya meraklarını gidermek amacıyla yapmakla sorumlu oldukları işlemlerle hiç ilgisi olmayan konularda vatandaş ve işletmelerden gereksiz bilgi, belge vs. talep etmek veya kendi yapacakları işlemleri de vatandaşın veya yatırımcının boynuna yüklenmek istemelerine karşın amirlerinin hiçbir önleme başvurmamış olması;

  • Denetim ve mesleki eğitimden uzak bırakılmaları dolayısıyla ayni kuruma ait şube, bölüm veya birimler arası kamusal uygulamalar hakkında değişik yöntemlerin oluşmasına gözyumulması;

  • Kişisel veya siyasal düşünce farklılıkları dolayısıyla vatandaşın veya işletmelerin başvurularının değerlendirme ve sonuçlandırma süresinin uzatılması için bazı görevliler tarafından çeşitli gerekçe ve mazeretlerin üretilmesini önleyecek düzenlemeler yapılmaması veya önlemlerin alınmaması.

  • Bazı görevliler tarafından vatandaşlara, işletmelere ve yatırımcılara genelde potansiyel kaçakçı, yalancı, üçkağıtçı gibi art niyetli düşünce ile yaklaşma alışkanlığının yaygınlaşmasına ilişkin önlemler alınmaması;

  • Her iktidar veya Bakan değişiklerinde yöneticilik hizmetleri kadrolarında bulunan kamu görevlilerine ilaveten bazı tecrübeli veya görevlerinde başarılı personelin sözde siyasi görüşleri dolayısıyla pasifize edilmesi ve yerlerine kavşaklarda parti simgeleri sallayanlar veya sözde parti için çalıştığını iddia edenlerin getirilmesi.

Özetlemeye çalıştığım bu hususlara sadece devlet dairelerinde değil ayni zamanda birçok Belediye ve kamu kurum ve kurumlarında da sık rastlamak mümkündür.

Siyasi partilerin esas görevi iktidara geldiklerinde ilk iş olarak vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için her görevliyi görev ve sorumlulukları kapsamında çalıştırmak, aldıkları maaşı hak etmek olmalıdır. Bu yapıldığı zaman ancak vatandaş iktidar değişikliğinin yapıldığını hisseder ve anlamaya başlar. "Vatandaşın hayatını kolaylaştırmak" deyimi ne anlama gelir? Vatandaş, devlete karşı olan yükümlülüklerini veya devlet nezdinde yerine getirilmesi gereken işlemleri veya almayı hak ettiği hizmetleri almak için kuyruklarda uzun süre beklemeden, "bugün git yarın gel" ile karşılaşmadan, mümkün mertebe tek elden, pratik ve erken hallettiğinde, ödediği vergi, resim veya harcın hizmete dönüştürüldüğünü gördüğü zaman ancak hayatının kolaylaştığını anlayabilmelidir.

Keza, ister yerli, ister yabancı yatırımcı veya işletme olsun, yatırımcının yaptığı yatırımın karşılığını daha görmeden karşılaştığı bürokratik engel ve/veya gereksiz formaliteler dolayısıyla yaşadıkları fuzuli zaman kayıpları onları bu amaçlarından vazgeçmelerine neden olmaktadır.

Yukarıda belirtmiş olduğum olumsuzlukların gerek vatandaşlar gerekse yatırımcılar veya işletmeler üzerinde yaratmış olduğu maddi veya zaman kayıpları bedeli, bunları yaratan veya bunlara neden olan kamu görevlilerinden sorulmadığı ve bunun sebep olduğu sosyo-ekonomik olumsuzlukların hesabını vermedikleri dolayısıyla herhangi bir şekilde etkilenmedikleri için kamusal hizmetlerin durumu her geçen gün daha kötüye gitmektedir.

Örneğin yatırımların önündeki bürokratik sorunların giderilmesi, sürat ve etkinlik kazandırması için yıllar önce Yatırım Geliştirme Ajansı (YGA) ismi altında yasa ile kurulan bir kurumun belirtmiş olduğu nedenler dolayısıyla maalesef üstlenmiş olduğu görevleri gerektiği gibi yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir.

Öteyandan "Ombudsman" diye oluşturulan kurum da gerektiği gibi görev ifa ettiğini veya etmiş olsa dahi vatandaşın olumsuz etkilenmiş olması nedeniyle bundan herhangi olumlu bir sonuç maalesef elde edilmemektedir.

Sayıştaylığın, diğer denetleme kurumlarının denetim raporları yıllardan beri Meclisteki tozlu raflar da beklemekte olduğunu, bu raporlardan da herhangi bir sonuç elde edilmediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Sadece bu örneklere bakıldığı zaman hükümetin "reform" diye tanımladığı değişiklikler yapılmış olsa dahi bu reformlardan olumlu bir sonuç beklemek olasılığı çok zayıf, hatta hiçtir.

2 Ekim 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İyi İdare Yasası'nın da bugüne kadar vatandaşa yansıdığı söylemek mümkün değildir. Bunun başlıca nedeni ise kamu görevlilerinin büyük bir çoğunluğu bu Yasa'nın emrettiği kurallardan ya haberi yoktur, ya da bilmelerine rağmen işlerine pek gelmediği için kendi bildiği "iki dudak arası" kuralları uygulama yönüne gitmekte veya yapması gereken işlemleri çeşitli mantık dışı gerekçelerle "rölantiye" almakta veya "topu değil taça, stadın dışına atmaktadır. Bu bir kez daha gösteriyor ki İyi İdare Yasası'nın kamusal hizmetlerin etkinleştirilmesi ve vatandaşa adaletli davranılması konusunda beklenen düzeyde etkisi olmamıştır veya hükümet edenlerin bu Yasa'nın kamu görevlileri tarafından iyice benimsenmesi amacıyla gereken çabayı göstermemiştir.

Bu iddiamı kanıtlayan hususlardan bir tanesi de iktidarın büyük partisi durumunda olan CTP-BG'nin Başkanı ve ikinci Cumhurbaşkanı Mehmetali Talat'tır. Sn. Talat geçtiğimiz hafta basına yaptığı açıklamada "artık Devlete mesleki bilgisi yüksek ve yetenekli personel alınması gerektiği" belirtmiştir. Diğer bir anlatımla, yukarıda belirtmiş olduğum konular hakkında Sn. Talat'ın da hem fikir olduğunu bu beyanatıyla göstermektedir. Pek tabii bu dilek hepimizin dileğidir. Ancak, bugün aşırı ve gereksiz şişirilen devlet kadrolarında bulunan birçok yeteneksiz ve verimsiz personel ne zaman emekli olacaktır ki yerlerine arzu edilen özelliklere sahip personel alınsın? Alınmış olsadahi çoğunluktaki mevcut personel bunlar arasında beklenen performansı nasıl gösterecektir.

Kamusal verimlilik konusunda personel sendikalarına da bazı önerilerim vardır. Sendikacılık sadece hem işverenden talepte bulunmak değildir. Temsil ettikleri zümrenin her bir kişisinin işverenine olan hizmet yükümlülüğünün gerektiği gibi yerine getirilmesi amacıyla hertürlü önlemleri almaları asli görevleri olmalıdır.

Diğer bir gerçek ise yapılan herhangi bir reformun başarıya ulaşılabilmesi için cesaret, politik kararlılık, sürekli izleme ve denetim gerekir. KKTC'nin bugünkü genel siyasal yapısına ve bu yapısal ortamda kamu görevlileri ile olan ilişkilere veya bunlardan bekledikleri oylara bakıldığı zaman arzulanan kamusal hizmetlere ulaşılması için böyle bir ortamın henüz mevcut olmadığını rahatlıkla söylemek mümkündür.

KKTC'nin nasıl bir hükümet ciddiyeti ve anlayışı içinde çalıştığını anlamak için araştırma yapmaya hiç gerek yoktur. Şöyle ki; Bakanlar Kurulu'nun 28 Ekim tarihinde aldığı ve basına yansıyan karara göre birer kamu görevlisi olan doktorların ikinci iş yapma yasağına ilişkin kurallara ve Anayasa Mahkemesi'nin bu konuyu destekleyen kararına rağmen bu yasağa ilişkin disiplin yasağının askıya alması tamamen hukuka karşı yapılan bir saygısızlıktır ve yetki aşımıdır.

O zaman Anayasanın temel kurallarından olan HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ veya ADALETE SAYGI nerede kalır? Bence bu durumda Meclise herhangi bir gerek olmadığı gibi elli Milletvekiline de ihtiyaç yoktur. Birkaç kişi dışında mesleki eğitim bilgi ve tecrübeleri ile bağdaşmayan ancak Bakanlık yapanların oluşturduğu on kişilik Bakanlar Kurulu'nun bu ülkeyi dilediği gibi yönetmesi durumunda bütçede ayrıca tasarruf sağlanacaktır.

Bakanlar Kurulunun sözkonusu kararı ve hukuk tanımaz benzeri bazı kararlar dikkate alındığında aklıma "imam ile cemaat" konusu gelmektedir. Bu durumda imam Bakanlar Kurulu, cemaat da kamu görevlileri olduğu gözönünde bulundurulması kamu hizmetleri verimliliğinin öngörülen reform ile nasıl düzenleneceğini bir düşününüz.

Özetle, KKTC'de bir tür kangrenleşmiş olan bürokrasi hastalığının nasıl iyileşeceği üzerinde çok ciddi durulmalı, bunun yasal bir değişiklikle mümkün olmayacağı dikkate alınarak radikal önlemler alınmalıdır. Hükümetin çeşitli hukuk dışı veya "iki dudak arası" uygulamalarının neden olduğu sosyo-ekonomik olumsuzluklar ile yaratılan ve güvensizliğin vatandaşlar üzerinde yaratmış olduğu ümitsizliğin bir an önce giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasının zamanı çoktan gelmiş hatta geçmiştir.

Bu önlemlerin alınmasına öncelikle Bakanların icraatlarından ve Bakanlar Kurulu kararlarının yasallığından başlanmalıdır. İş bilmez, herkesi potansiyel yalancı kabul eden, elindeki yetki ile kendisini kamunun padişahı zanneden ve hiçbir zaman kendisini gerçek kamu görevlisi, yani kamunun hizmetkârı (sivil servant) olarak görme ilkesini benimsememiş olan bazı kamu görevlilerinin bu durumlarını süratle düzeltmeleri için gerekli ciddi önlemler acilen alınmalıdır. Ayrıca, gerek daire içi organizasyonlar, gerekse daireler arası koordinasyonlar ele alınarak güncelleştirilmeli veya düzenlemeler yapılarak elektronik hizmetlerden yararlanma yönüne gidilmelidir. Sistemsiz hiçbir şeyin çalışamayacağı gerçeğine istinaden kamu hizmetleri bir sisteme ve mesleki disipline kavuşturulmalı, ödül ve ceza işlemleri ile liyakata azami özen gösterilmelidir. Bunları sağlamak için radikal kararlar alınmasından çekinilmemelidir

KKTC'ne uygulanan izolasyonlar ile ambargolar kalkmış olsa veya Kıbrıs müzakerelerinde bir çözüme varılmış olsa dahi bu bürokrasi statükosu ile kamu görevlilerinin ve siyasal yapının verimsizliği devam ettiği sürece sosyo-ekonomik başarıya ulaşmak mümkün olmayacaktır. Rumlarla siyasal eşitlik hakkımız tescil edilmiş olsa bile bugünkü kamu görevi zihniyeti devam ettiği sürece Türk Kurum Devleti her zaman sosyo-ekonomik konularda kaybeden taraf olacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.