İktidarda iken gerekeni yapmama ancak daha sonra eleştirme açıkgözlülüğü (2)

Yayın Tarihi: 09/05/16 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Konu hakkında geçen hafta bu sayfada eleştirmeye başlamış olduğum hususlara bugünkü yazımla devam edip bu ülkeyi yıllarca yönetenlerin bizleri nasıl balık hafızalı yerine koyduklarını ve aldıkları kararların imzaları kurumadan iktidardan ayrılınca nasıl aslî görevleri olan muhalefet moduna geçtiklerini gerçekleriyle belirtmeye çalışacağım.

Hatırlanacağı üzere CTP'nin yayın organı olan Yenidüzen Gazetesi'nin 24 Nisan 2016 tarihli nüshasında Yükseköğretim Kurumlarında faaliyet gösteren ve öğrenci sayısı ile yatırım kapasitesi bakımından özel sektör statülü işletmeler arasında yeralan bazı üniversitelerimizin sosyal sigortalara milyonlarca lira prim borçları olduğu hususundaki özel haberin içeriğini ele almıştım.

Çalışanların en büyük sosyal güvenliğini oluşturan Fonlara bazı yükseköğretim kurumlarının işveren sıfatı ile çalışanlarının prim ve katkı paylarını ödememeleri ile ilgili hiçbir yasal dayanakları olmayacağına vurgu yaparak ödemedikleri ve milyonlarca liraya baliğ olan miktarlar dışında acaba bu kurumların istihdam ettikleri personelin ihtiyat sandığı ile ilgili yükümlülüklerini de mi yerine getirmediklerini sorgulamıştım.

Bu sorgulamaya ilaveten özellikle 2004 yılından bugüne kadar birçok koalisyonda yeralıp özellikle her dönemde Maliye ile Sosyal Güvenlik Bakanlıklarınıuhdesinde bulundurmuş olan ve "EMEK EN YÜCE DEĞERDİR" ilkesinin en büyük savunucusu olan CTP'nin gelmiş geçmiş Bakanları neden bahse konu kurumlarda çalışanların haklarına yasaların verdiği yetkileri kullanarak gereken önlemler ile tahsilat işlemlerini gerçekleştirmemişlerdir?

Hukuki hiçbir geçerliliği olmayan Bakanlar Kurulu kararının arkasına sığınarak bu konuyu hasıraltı etmek suretiyle kâğıt üzerinde mahsuplaşma veya temlik yöntemlerine başvurmak devlet adına hükümet edenlere hiç yakışmaz ve ülkede ancak kaos oluşmasına neden olur. Bir başka merak ettiğim konu Sayıştay bu konuda herhangi bir görüş belirtti mi? Sosyal Sigortalar ve İhtiyat Sandığının alçakları denetlendi mi?

Özetle, hükümet ettiklerini zanneden siyasiler aslında her işi gayri yasal ve savsaklama yöntemleri ile idare etmeye çalışmakta olup kamusal hizmetlerin ne hale getirildiğinin bir başka örneğidir. Bu konu bizi yönetenlerin anlayışını ve AB'nedâhil edilmemiz halinde başımıza gelecek olanların bir örneğidir.

Şimdide devletin yükseköğretim kurumlarına sağlamış olduğu bu kadar geniş kapsamlı ve sürekli muafiyetlere rağmen KKTC'nin en büyük bazı üniversitelerinin istihdam ettikleri kişilerin sosyal güvenlik fonlarına ödemeleri gereken prim ve katkı payları borçlarına gelelim.

Öncellikle şunu belirtmek isterim ki sosyal güvenlik kurumlarına ödenmesi gereken miktarın bir kısmı çalışanların ücret veya maaşlarından belli oranda kesilen, diğer bir kısmı ise katkı payı olarak işveren tarafından ödenmesi gereken miktarlardan oluşmaktadır.

Diğer bir anlatımla, sosyal sigorta primleri işverenler tarafından çalışanlardan kesildiği için ücret veya maaşlarını azaltılmış olarak almaktadırlar. Öteyandan, işveren tarafından çalışanları için ödemek zorunda olduğu katkı payını ise işletme hesaplarında tahakkuk esasına göre gider olarak indirim yapma hakkına sahiptir. Tabii ki şayet bu işveren statüsünde olan Yükseköğretim Kurumlarının kazançları tümüyle Kurumlar Vergisinden muaf tutulmuş olduğu için bahse konu katkı payı ödeneklerinin gider olarak indirilmesi kendilerine herhangi bir vergi avantajı sağlamadığı için bazı eğitim kurumlarının sosyal güvenlik fonlarına ait yükümlülüklerini ilgili Sosyal Güvenlik kurumlarına ödemeleri yerine bu miktarları kredi olarak kullanma yönünü tercih edebilmektedir. Sistem bu şekilde kurgulandığı için de kayıtdışılık daha da ivme kazanmaktadır. Özellikle de gerek vergi gerekse sosyal güvenlik ve çalışma yasaları uyarınca bu kurumlarda gerekli denetimlerde yapılmazsa varın sonucu siz takdir ediniz.

Pek tabiidir ki bahse konu bazı Yükseköğretim Kurumlarının sadece Sosyal Sigortalara olan borçları değildir. Ayrıca, bu durumdaki kurumlarda çalışanların İhtiyat Sandığı prim ve katkı paylarının da yatırılmadığı kuvvetle muhtemeldir. Temennim Sosyal Sigortalar Kurumunda özel haberi düzenleyen Yenidüzen Gazetesi görevlilerinden Meltem Sonay hanımın bu konuda da araştırma yapmak suretiyle halkımızı aydınlatmasıdır.

Konuya ilişkin bilgi ve yasal dayanakları açıkladıktan sonra şimdi de sosyal güvenlik fonlarına (Sosyal Sigortalar ve İhtiyat Sandığı Dairelerine) ödenmemiş ve milyonlarca liraya ulaşmış olan borçların oluşmasına ve birikmesine gözyuman, yani görevini gerektiği gibi yerine getirme bakımından zorlamayan yetkililer ile siyasilerin durumuna KKTC'nin siyasi tarihine baktığımız zaman CTP 1995 yılından itibaren kurulan birçok koalisyon hükümetlerinde ortak olarak yeralmıştır. 1994 yılından itibaren geçtiğimiz hafta sonuna kadar geçen sürede CTP çeşitli siyasi partilerle 14 koalisyon hükümetlerinde ülkeyi yönetmiştir. Bu sürelerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik kurumlarının bağlı olduğu Bakanlık ile Maliye Bakanlığı ise her zaman CTP'ndeolmuştur.

"Emek En Yüce Değerdir" sloganını partisel ilke haline getirmiş olan CTP, işçinin haklarını savunması ve korunması için yasaların tanımış olduğu geniş hak ile yaptırım yetkilerine rağmen siyasi popülizm uğruna özellikle sosyal güvenlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen bahse konu üniversiteler hakkında hiçbir denetim ve yaptırım yoluna başvurmamak suretiyle binlerce çalışanın haklarının yenmesine veya zora girmesine neden olmuştur.

Bu konuda en çok tuhafıma giden ve bir türlü anlamakta güçlük çektiğim önemli bir husus ise yıllarca çalışma ve sosyal güvenlik kurumlarının bağlı olduğu kurumlarda Bakanlık yapmış olan CTP'li Bakanlar neden bu konuda gerekli önlemleri almamışlardır? Ve neden şimdi CTP'nin yayın organı olan Yenidüzen Gazetesinde büyük manşetlerle Yükseköğretim Kurumlarının Sosyal Sigortalara olan büyük miktarlardaki borçlarını gündeme getirme gereği duymuştur. Hükümetten giderayak böyle bir konuya değinmek acaba günah çıkarmak mı? Yoksa bu kurumları halka şikâyet etmek mi? Kimi kime şikâyet edecektir? Dün iktidarda olanların ve görevlerini gereği gibi yapmayanlar, iktidardan gidince eleştiri yapma hakkını nereden buluyorlar? Hala daha halkımızı balık hafızalı olarak kabul etmeye devam mı ediyorlar?

Yıllarca CTP'ne ait Bakanların sevk ve idaresine verilmiş olan sosyal güvenlik fonlarını yöneten kurumların özellikle büyük miktarda gelir elde eden Yükseköğretim Kurumlarının sosyal güvenlik borçlarını neden tahsil etme yönüne gitmemişlerdir. Bir yandan bu kurum sahipleri ve siyasiler her yıl artan öğrenci sayısı ile reklamlar yapmak suretiyle övünç payı çıkaracak, öteyandan ise bu sektörün nasıl mali darda oldukları!!! Anlaşılacak gibi değil. Bu nasıl bir çelişkidir? Çalışanların en doğal ve yaşamsal hakkı olan sosyal güvenlik haklarının ödenmemesi nedeniyle bu borçların artmasına nasıl göz yumulabilir?

Merak ediyor ve öğrenmek istiyorum. KKTC'nin en çok personel çalıştıran işletmelerinden biri olan eğitim sektörünü Sosyal Sigortalar ve İhtiyat Sandığı Müfettişleri, hatta Vergi Memurları acaba kaç defa denetlemişlerdir?

Ekmek parasını çıkarmak için çeşitli sıkıntılara katlanarak kendi işyerini kuran esnaf, zanaatkâr, tarımcı vs. kişilerden çeşitli nedenlerle GelirVergisi ve Sosyal Sigorta borcu olmadığına ilişkin belge talep eden kamu kurum ve kuruluşları bahse konu Yükseköğretim Kurumlarından böyle bir belge talep etmiyorlar mı? Yoksa bu Kurumların hiçbir konuda devlet veya kamu kurum ve kuruluşları işlemleri olmuyor mu?

Her vesileyle ve yıllardan beri tüm hükümet programlarında yeralan konuların başında kişilerin en büyük güvencesi olan sosyal güvenlik haklarının iyileştirilmesi ile kayıtdışılığın giderilmesine ilişkin vaatlere rağmen bunun yerine getirilmemesi, üstelik de Sosyal Sigorta Dairesinin sigortalılarına karşı olan yükümlülüklerin ödenmesi için her ay bankalardan yüksek faiz karşılığı milyonlarca lira borçlanmasına yol açması ve bu konuda hiçbir iktidarın önlem alma yönüne gitmemesi ise üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konudur.

Yukarıdaki görüşleri dikkate aldığımız zaman yasal yetkilere rağmen zamanında gerekli önlemleri almayanların kusur ve ihmalleri dolayısıyla oluşan olumsuzlukları halka şikâyet etme ve bedelini halka ödetme hakları yoktur. Bizleri, lütfen balık hafızalı kişiler olarak gömesinler. Kanımca, balık hafızalı olanlar varsa bu konulara zamanında gerekli önlemleri almayan siyasiler ve onların kılavuzlarıdır.

Bu durumda tüm siyasilerin çıkaracakları en büyük ders, iktidarda iken başka, muhalefetle başka davranmaktan vazgeçmeleri bu ülke için yapacakları en doğru hareket olacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.