Ne zaman doğru iş yapmayı öğreneceğiz

Yayın Tarihi: 20/06/16 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Yaklaşık altı yılı aşkın bir zamandan beri gerek görsel gerekse yazılı basında her geçen gün kamusal hizmetler ile hükümet icraatlarının kötüye gittiğini belirtmek suretiyle eleştiriler yapmakta ve önerilerde bulunmaktayım.

Gelmiş geçmiş hükümet icraatlarının popülizm amaçlı olması yanında yapılan yasal düzenlemelerin de gerek çağdaş içerikler gerekse ifade ediliş bakımından hatalarla, eksikliklerle, yanlış terminolojiler veya ifadelerle dolu olamaya başladığını ve her geçen gün bunların çoğaldığını görmekteyim.

Nitekim, son aylarda Meclisin onayladığı bazı yasalar Cumhurbaşkanı tarafından gerekli düzeltmelerin yapılması için yeniden görüşülmek üzere iade edilmeye başlanmıştır. Bu hataların eksikliklerin veya yanlışların başlıca nedeni, ne yasa tasarısı hazırlayanların nede ve onaylayıcıların yapılan yasal düzenlemelere ilişkin gerekli önemi vermemeleri veya titizliği göstermemeleri ile ilgili konularda gerekli araştırma yapmamaları ve uzman görüşü almamalarıdır. Bunun en büyük nedeni "ben veya biz yaparız olur" inancının aşırı derecede bizi yönetenleri etkisi altına almış olmasıdır.

"Ben yaparım olur" veya "herşeyi en iyi bilirim" inancı içerisinde olanların birçoğunun aslında pek de bir şey bildikleri yoktur. Yegane bildikleri şey yemek masalarında konuşulanlardan veya kendilerine telkin edilen bazı fikirlerden sentezler çıkarmalarıdır. Bu konuda geçmiş yazılarımdan birinde tasfiye haline sokulmuş olan Kıbrıs Türk Hava Yollarına ait taşınır mallarının satışında makbuz kullanılacağı yerde "Tasfiye Mal Teslim Tutanağı" ismi altında müteharrik sıra numarası olmayan fotokopide çoğaltılmış belgelerin kullanılmasının mali mevzuata ve ilgili yasa kurallarına aykırı olduğunu belirtmiştim.

Bu konuya benzer, hatta daha da vahim bir hata 17 Mayıs 2016 tarihli Resmi Gazete'de 23/2016 sayılı Dernekler Yasası olarak yayınlanarak yürürlüğe giren Yasa'nın 16'ncı maddesinin (3)'ncü fıkrasında yeralmıştır. Buna ilişkin kural, "Derneklerin ve Üst Kuruluşların Gelir ve Giderleri" yan başlıklı maddede şu şekilde düzenlenmiştir.

"16(3) Dernek ve Üst Kuruluşların gelirleri "alındı belgesi" ile toplanır; giderler ise fatura, parkende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile toplanması halinde banka tarafından düzenlenen hesap belgesi veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Ancak, toplanan yardımların karşılığında verilecek makbuzların kaymakamlık tarafından mühürlü olması şarttır".

Öncelikle şunu belirteyim ki bu düzenlemeye eskilerin tabiri ile "üstü şişhane altı kâşane", ("Kâşane" kelimesinin sözlük anlamı "büyük süslü köşk, saray vb. yapı") olarak açıklanırken, "şişhane" kelimesinin anlamı ise "bir ucu sivri demir veya ahşaptan imal edilmiş çubuk" olarak açıklanmıştır. Bu tabir bizlere iki unsurun ne kadar ters olduğu ve bir arada olmayacağının en iyi ifadesidir.

Bahse konu (3)'ncü fıkranın devamında ise Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile toplanması halinde banka tarafından düzenlenen "hesap belgesi" veya "hesap özeti" gibi belgelerinde alındı belgesi yerine geçeceği de belirtilmiştir.

Bu ifade hiçbir mevzuat ile bağdaşmaz çünkü bankaların verdikleri belgelere "hesap belgesi" denmez. Bu belgeye "dekont" denir. Bunun da anlamı "fiş", yani çekilen veya yatırılan para karşılığında verilen alelade bir işlem belgesi olup KDV amaçları bakımından kanıt amaçlı belge olarak kabul edilmemektedir. (Tebliğ No.10 Madde 4 A).

"Hesap Belgesi" diye bir belge ise vergi mevzuatımızda yeralmamaktadır. Bu belgeye bankacılık terminolojisinde "Hesap Ekstresi" denir ki bu belge de kesin bir belge niteliği taşımaz. Bu nedenden dolayıdır ki adı edilen bu belgenin altında "Her türlü hata ve nisyan (unutma) müstesnadır" ibaresi bulunmaktadır.

Yukarıda belirtmiş olduğum "alındı belgesi", "hesap belgesi" veya "hesap özeti belgesi" yöntemleriyle derneklerin para toplaması öngörülmüşken aynı fıkranın hemen altında toplanan yardımlar karşılığında verilecek makbuzların herbirinin Kaymakamlık tarafından mühürlü olması şartının da öngörülmüş olmasının nedenini anlamak mümkün değildir.

Şayet, para tahsilatlarında Kaymakamlık mühürü taşıyan makbuz verilmesi şart ise o zaman "alındı belgesi", "hesap belgesi" veya " hesap özeti" gibi belgelerle dernek adına para toplanmasına neden gerek duyulmuş ve istismara açık bir kural oluşturulmuştur. Para tahsilat işlemlerine (nakit veya çekle olsun) karşılık makbuz vermek en yasal ve muhasebe kayıtları bakımından en güvenli bir yöntem olup diğer alternatif düzenlemeler bilinçsizliğin ve umursamazlığın en açık göstergesidir.

"Alındı Belgesi" ile para tahsil edilmesi istismara çok açık bir düzenlemedir. Çünkü alındı belgesinin herhangi bir formatı, içeriği, şekli ve sıra numarası ile kaç nüshadan veya kopyadan oluşacağına ilişkin dünyanın hiçbir yerinde kural yoktur. Alındı belgesi herhangi bir kağıt türü üzerine hatta tuvalet veya sigara paketi arkasına da yazılabilir özellikte bir yazı düzenleme türüdür. Ayrıca, bağışta bulunan bir kişi veya işletme sözkonusu belge ile hesaplarına bunu gider olarak kaydetmesi de mümkün olmayacağı için konu daha da çıkmaza girecektir.

Öteyandan adı edilen Yasa'nın 17. maddesinde Derneklerin ve Üst Kuruluşların tutacağı kayıtlar hakkındaki yükümlülükler incelendiği zaman tutulması öngörülen hesapların sadece "Gelir ve Gider" kayıtları olacağı açıklanmış olup Derneklerin edinecekleri her türlü taşınır ve taşınmaz mallar hakkında envanter ile borç ve alacak kayıtları tutulması yükümlülüğüne ilişkin herhangi bir zorunluluk getirilmemiştir. Bu konu da istismara veya Dernek yetkilileri tarafından şahsi amaçlar için kullanılmasına açık kapı bırakmış olacağı gibi herhangi bir nedenle Dernek yönetiminde meydana gelebilecek görev değişikliklerinde yeni görevlendirilen yöneticiler Derneğin daha önce edindiği malvarlıklarından ve mali yükümlülüklerinden yeterince bilgileri olmayacaktır.

Gerek yukarıda belirtmiş olduğum konular gerekse daha birçok mali konular ile denetim işlemleri hakkında bahse konu Yasa'nın tasarı aşamasında Meclis Başkanlığına göndermiş olduğum açıklamalı görüş ve önerilerin hiçbirinin dikkate alınmaması ise üzerinde durulması gereken başka bir konudur. Mademki, her yasal değişiklik öncesi ilgili yasa tasarısı Resmi Gazete'de yayımlanarak halkın görüşlerine sunulmak suretiyle halktan veya sivil toplum örgütlerinden görüş ve öneri talebi niçin yapılıyor? Yapılan görüş ve önerilerin de dikkate alınması gerekmez mi? Ama bizi yöneten siyasiler herşeyde olduğu gibi bu uygulamaları sırf gösteriş olarak yapmakta ve her zaman bildiklerini okumaya devam etmektedirler. Önemli olan, sözde demokratik görülmek ancak uygulamada hiçbirşey yapmamak suretiyle bildiklerini okumaktadır.

26 Mayıs 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan 24/2015 sayılı Vergi Usul (Değişiklik) Yasası ile Esas Yasa'nın 112'nci maddesi değiştirilerek "yasa ile kurulmuş meslek kuruluşları, hayır kurumları ve diğer sosyal kültürel ve sportif kuruluşlara iktisadi işletmeler de defter tutma bakımından ticari sınai ve zirai işletme sahiplerinin tabi oldukları kurallara tabi tutulmuşlardır. Adı edilen Yasa'nın 165'nci maddesi, "Tahsilat Makbuzunu" tahsil edilen para karşılığı iki nüsha olarak düzenlenen ve karşı taraf için ödemenin yapıldığını kanıtlayan bir belge olarak tanımlanmıştır. Bu tanımı değiştiren veya değiştirilebilecek bir kural başka hiçbir Yasa'da olmadığı için bu kurala bağlı kılınması zorunludur.

Ayrıca, aynı Değişiklik Yasası ile Vergi Dairesi Müdürü, meslek kuruluşlarını, hayır kurumlarını ve diğer sosyal kültürel ve sportif kuruluşları da bahse konu Yasa bakımından zorunlu tutması için yetkili kılınmıştır. Bu değişiklikler de göstermek, derneklerin ve diğer sivil toplum örgütlerinin her türlü mali durumları ile borç ve alacaklarının kayıtdışılık işlemlerinin önlenmesini amaçlamıştır. Keza, Vergi Usul Yasası'nın 112(1)(f) maddesi Siyasi Partilerin defter tutma yükümlülüklerini de kapsama almıştır.

Vergi Usul Yasası'nın 111(5). maddesi uyarınca defter tutma amaçlarından bir tanesi de "hesap ve kayıtların yardımıyla, üçüncü kişilerin vergi karşısındaki durumlarını denetlemek ve incelemek olarak açıklanmıştır.

Bütün bu gerekçeleri ve yasal düzenlemeleri dikkate aldığımız zaman, Dernekler Yasasında mali düzenleme ve muhasebe kayıtları ile etkin bağımsız denetim hakkındaki kuralların yeterli olmadığı görülmekte olup düzenlemenin sadece demokratik ilkeler ve AB normları paralelinde düzenlenmiş olması yeterli değildir. Unutulmamalıdır ki hesap verebilirlik, şeffaflık ve kayıtdışılığı önlemek de çağdaş ilkelerdir.

Herkesin bildiği gibi çeşitli statüler altında tescil edilen bazı Dernekler ile diğer sivil toplum örgütlerinin amacı o örgüt olanaklarını kullanarak bazı kişilerin menfaat elde etmelerini sağlamaktır. Yüzlerce Derneği veya benzeri örgütleri denetleyecek olan Kaymakamlıkların denetim konusunda mali tecrübeleri veya olanakları var mı? Bu konu da tartışmaya açık bir konudur. Unutulmamalıdır ki Dernekler Yasası'nın 16(3). maddesi bugünkü şekliyle kaldığı sürece kayıtdışılık işlemlerinde bir vasıta olarak kullanılabileceği gibi yolsuzluklara da zemin hazırlamış olacaktır.

Denetimler konusunda Maliye Bakanlığından uzman personel talep edilebileceği her ne kadar da kurala bağlanmış ise de acaba bu Bakanlığın bünyesinde denetimle ilgili kaç uzman personel kalmıştır? Kalmış olsa idi acaba ülkedeki kayıtdışılık oranı dünya limitlerinin bu kadar üstüne çıkar mıydı?

Yukarıda belirtmiş olduğum gerekçeler ve yasal dayanaklar dikkate alınarak Dernekler Yasası'nın bahse konu maddesinin değiştirilmesi, belli gelir kaynağı veya üye sayısı olan Dernekler ile diğer sivil toplum örgütlerinin muhasebe kayıt işlemlerine ve denetimlerine daha kapsamlı kurallar getirilmelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.