Siyasal güvenin vergi uyumuna etkisi

Yayın Tarihi: 27/06/16 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
KKTC'deki kayıtdışılığın ve vergi uyumsuzluğunun başlıca nedenlerinden bir tanesi siyasal güvensizliktir. Diğer bir anlatımla, kişi veya işletmelerin devlete ödedikleri dolaylı ve dolaysız vergilerin halka hizmet olarak dönmeyeceğine ilişkin düşüncedir.

Bu düşünce şekli gelmiş geçmiş hükümetlerin israf derecesine varan harcamaları, kamu maliyesi kaynaklarının çok büyük bir kısmının popülist amaçlar için yapılan istihdamlar ve kamu mekanizmasında sürekli yaratılan müşavirler için hizmet almadan yapılan karşılıksız ödemeler toplumsal bir inanç haline dönüşmüştür.

Kamu sektöründe çalışanlara ödenen maaş ve sağlanan birçok avantajlara rağmen halkın kamusal hizmetlerden yararlanamaması ise bir başka vahim durumu göstermektedir. Nitekim, yıllardan beri yapılan kamuoyu yoklamaları da halkın siyasilere olan güvensizlik ile kamu hizmetleri hantallığını ve verimsizliğini her zaman göstermektedir.

Hal böyle olunca da halk Anayasanın amir hükümlerinden olan kamu giderlerini karşılamak üzere vergi, resim ve harç ödeme ödevini yerine getirmekten kaçınmaya çalışmakta, yararlanamayacağına inandığı kamusal hizmetler için ödeme yapmamak amacıyla çeşitli yollara başvurmaktadır. Bu durum ise hiç şüphesiz KKTC'deki kayıtdışılığa ivme kazandırmaktadır.

Nedenler sadece yukarıda belirtmiş olduğum hususlarla sınırlı değildir. Vergilendirme işlemlerinde, yani vergiyi doğuran olayın oluşmasında genellikle üç taraf vardır. Birincisi vergiyi tahsil etmekle görevli Devlet, diğeri mal ve hizmeti sunan ile mal ve hizmetleri alan tüketici tarafı. Bu taraflar arasında devlete karşı ortak bir inanç ve güven ortamı yoksa vergilendirme mekanizmasının verimli çalışması beklenemez.

Özellikle de plan ve programsızlığın eksikliği ile israf dolayısıyla bütçe açıklarını kapatabilmek için vergi oranları yüksek tutulmaya devam edilmekte, hatta zaman ve zaman artırılmaktadır. Dünyada ve özellikle KKTC'ne sosyo-ekonomik bakımından rakip olan ülkelerdeki çağdaş vergi uygulamalarına "gelir kaybı korkusuyla gerekli düzenlemeler yapılamadığı için de ekonomik rekabet gücü kaybedilmektedir. Diğer bir anlatımla KKTC vergi hukuku rakip ülkelere kıyasla yaklaşık 20 yıl geriden gelmektedir. Bu durum bizleri her konuda olduğu gibi gerek AB gerekse Türkiye'nin ve özellikle GKRY'nin çok gerisine götürmektedir.

Bir toplumdaki siyasal güven derecesi, vergi uyumunu ve vergi etiğini olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Siyasal güven, halkın siyasal sistemin herkes için eşit ve adil sonuçlar getiren politikalar üretebileceğine ilişkin inancı maalesef zayıflamaktadır. Bu nedenle siyasi otoritenin vergileme yetkisi konusundaki eşit ve adil yaklaşımının inandırıcı olabilmesi için vergi idaresini siyasetten arınmış bir kurum haline dönüştürülmesi ile mümkün olacağı kanaatindeyim.

Halkımız, yıllardan beri verginin iktidarlar elinde siyasal bir güç olarak bir tür cezalandırma veya intikam alma amacıyla kullanıldığını halen unutmamıştır. Bazı durumlarda ise bu kontrolsüz güç vergi çalışanlarından bazıları tarafından da çeşitli gerekçeler uydurularak da özel amaçlar içinde uygulandığı bir gerçektir. Bu uygulamada en etkili silah ise "Re'sen Vergilendirme ve Kaçakçılık Cezası" uygulaması olmuştur. Temennim, bundan sonra hükümetlerin bu konuda gerekli önlemleri almasıdır.

Siyasal güvenin artışı özellikle vergi uyumu ile etiğinin artmasını ve re'sen vergilendirme silahının kontrolsüz kullanımını önleyebilir. Ancak, bunun gerçekleştirilebilmesi için öncellikle Vergi İdaresinin yeniden yapılandırılması, görevli personelin bilgi ve yeteneklerinin saptanması için bilimsel çalışmalar yapmak suretiyle görev ve sorumluluklarının dağıtılması, her çalışanın mesleki vergi etiği (Code of Conduct) ve tarafsızlığı konusunda ciddi eğitime tabi tutulması kaçınılmazdır. Diğer bir anlatımla, halktan vergi uyumuna (tax compliance) ve etiğine uymasını beklerken, öncellikle bu uyuma Vergi İdaresi çalışanlarından başlanmalıdır.

Öteyandan, siyasal güvenin sağlanması için de devletin hesap verebilir yapısının genişletilmesi ve politik kararların halkın büyük çoğunluğunun sosyo-ekonomik gereklerini dikkate alacak şekilde çağdaş ülke ve uygulamalar paralelinde gelişmesi, siyasal kutuplaşmanın önlenmesi ve sosyal uyumu kolaylaştırarak halk ile devlet arasındaki işbirliğinin artırılması gibi uygulamalar ve düzenlemeler uyumu ile vergi etiğinin artmasını sağlayacaktır.

Popülist ve ideolojik davranışlar politik kurumlardaki genel yozlaşma, KKTC'nin kamu kurum ve kurumlarına olan güven yokluğu devam ettiği sürece vergi uyumu ile etiğini bugüne kadar olduğu gibi olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir. Konuyla ilgili olarak Lars P. Feld ve Bruno S. Frey'in (2007) yayımlamış oldukları "Trust Breeds Trust" – (Güven Güveni Besler) "How Taxpayers Are Treated" isimli kitapta, politik sürecin adil ve yasal olarak algılanmasının vergi etiğinin yaygınlaşmasını artırdığını belirtmişlerdir. Bu gerçekten dolayı vergi yükümlüleri ve Vergi İdaresi arasında yapılan ve bir tür "mali bağlantı sözleşmesi" olan vergi yasaları psikolojik bir özellik de taşımaktadır.

Siyasal güvenin vergi uyumu ve vergi etiği üzerinde olumlu etki yaratabilmesi için devletin sadece vergi otoritesi gibi kurumlarına değil, diğer kurumlarına da olan güven derecesini artırması gerekir.

Özetle, vergi yükümlüleri, devletin tüm kurumlarına sağlayacakları güven derecesi oranında vergi verme konusunda bir motivasyon sergilemeye başlayacaklardır. Aksi halde, devleti yönetenlere olan güven duygusunun bugünkü seviyesinde kalması veya daha da kaybedilmesi halinde devletin halk üzerindeki vergi baskısının artmasına neden olacağı için vergi yükümlüleri vergiden kaçınmanın veya vergi kaçırmanın yollarını aramaya devam edeceklerdir. Unutulmamalıdır ki vergi uyumu ile vergi etiğinin bir toplumda yerleşmesi için en başta kamu etiğinin sağlanması gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi için devleti yönetenlerin hukukun üstünlüğü ile adalete inanmaları ve buna uygun olarak davranmaları yapacakları icraatlarla halka kanıtlamalıdırlar.

Deyim yerindeyse, KKTC'ni yönetenlerin yani hükümet edenlerin "har vurup, harman savurmamaları" ve halkın çeşitli isimler altında vergi olarak ödediği paraların doğru ve gerekli amaçlar için harcandığı hususunda gerekli güven ortamı yaratılmalıdır.

Özellikle devlet ve diğer kamu yönetimlerinde önce harcamalar sonra gelirler belirlendiği için her kurum fazla ödenek almak için çaba göstermekte olduğundan bu ödenekleri tutumlu ve ihtiyatlı olarak kullanmamaktadır. Bundan dolayı kamu harcamalarında israf ve savurganlık yanında bir de bol keseden kamu kuruluşlarının borçlanmalarına da kefil olmaktadır. Sebebi çok basittir. Çünkü şahıs ve işletmelerde olduğu gibi devlet yönetiminde iflas etme, zamanında ödenmeyen borçlar ve halkın iade alacaklıları için gecikme zammı ve faiz gibi ekonomik yaptırımlar ile borcunu zamanında ödeyemediğinden dolayı utanma duygusu hissetme gibi sosyal yaptırımlar veya görevi kötüye kullanma dolayısıyla yargı karşısında hesap verme durumu yoktur. Belki devletlerin işletmelerde olduğu gibi iflas durumları yoktur ancak bundan dolayı uluslararası finans kuruluşları veya finansal yardım yapanların öngörecekleri acı reçetenin acılığının ne olacağının da gözönünde bulundurulması gerekir.

Sonuç olarak da kamu harcamaları devamlı artmakta ve bunun paralelinde bütçe açıkları da artmaktadır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.