İşletmelerin KDV indirimi çıkmazı (2)

Yayın Tarihi: 11/07/16 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz hafta kaleme almaya başladığım KKTC ekonomisinde bazı olumsuzluklara neden olan KDV uygulamaları ile bazı çağdışı kısıtlamalar dolayısıyla işletmeler tarafından indirilemeyen KDV yükünün yarattığı ve sürekli artış gösteren finansal yük dolayısıyla kayıtdışılığa neden olduğunu belirtmiştim.

Ayrıca, KDV uygulamasının uluslararası özel ilkeleri olduğunu, bunun aksine uygulamaların ekonominin olumsuz yönde etkilendiğini, birçok istismarların oluşmasına yol açtığı için devletin vergi gelirlerinin de azalmasına neden oluşturduğunu belirtmek suretiyle çağdaş bir vergi türü olan KDV'nin uluslararası ilkelere ve standartlara uygun olarak uygulanması için gerekli düzenlemelerin yapılması gereğini açıklamaya çalıştım. Bugünkü yazıma KDV uygulamasının KKTC'deki tarihi gelişiminden başlayacağım.

31 Temmuz 1992 tarihinde yasalaşan ve 1 Temmuz 1996'dan itibaren uygulamaya geçirilen Katma Değer Vergisi Yasası'nın 29. maddesi incelendiği zaman KDV hukukuna ilişkin yukarıda belirtilen iki temel ilke mevcut olmasına rağmen bu maddenin (2). fıkrasına getirilmiş olan bir koşul ile indirilemeyen KDV'nin iade edilmesinin kuralı Bakanlar Kurulu tarafından Genel KDV Oranı (%10 - %16) altına indirilen vergi oranlarından sadece "temel gıda" maddelerine ve ihraç edilen mal ve hizmetlere ilişkin indirilemeyen vergilere münhasır tutulmuştur. Hâlbuki KDV Yasası'nın 29(2) maddesi tetkik edildiğinde birçok mal ve hizmet teslimlerinin KDV oranının Genel Vergi Oranı altına indirilmiş olmasına rağmen bu vergi yükümlülerine yapılması gereken iade işleminin sadece "Temel Gıda Maddeleri" olarak bir Tüzükle (R.G: 10.5.2006, EK III, Sayı 81 – AE.269) tanımlanmış olan buğday unundan imal edilen ekmek, büyük ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen süt ve buğday unu teslimlerine münhasır kılınmış, bunlar haricindeki temel gıda maddeleri ile diğer mallara ilişkin hiçbir iade hakkı tanımadığı görülmektedir. Kaldı ki, KDV Yasası'nda "Temel Gıda Maddelerinin" tanımlanması ile ilgili hiçbir esas ve kıstas da yapılmış değildir. Anayasamıza göre (Md. 75/3) Bakanlar Kuruluna sınırsız yetki verilmesi mümkün olmadığına göre bu Tüzük Anayasaya aykırı olduğu kanaatindeyim.

Çeşitli nedenlerle KDV oranlarının değiştirilmesi dolayısıyla hesaplanan ve yüklenilen KDV miktarları dolayısıyla işletmelerin aleyhlerine oluşan, ancak indirim mekanizması nedeniyle giderilmesi mümkün olmayan ve sürekli olarak gelecek dönemlere aktarıldığı için çığ gibi artış gösteren "Devreden KDV" bakiyelerinin oluşturduğu bu finansal vergi yükünün maliyetlere de yansıtılamayacağına göre bunun nasıl giderileceği hususunda Devletler gerekli düzenlemeleri yıllar önce yapmış olmalarına rağmen, maalesef gelmiş geçmiş Maliye Bakanları bu konuda henüz her hangi bir girişim dahi yapmamışlar, dolayısıyla kayıt dışılığın meydana gelmesine veya artmasına dolaylı olarak katkı koymuşlardır.

Vergi hukuklarında KDV uygulaması bulunan tüm ülkelerin ve KKTC'ni tanıyan yegâne ülke olup her konuda en yakın siyasal ve ekonomik destekleyicisi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konudaki yasal düzenlemesini ilgililerin, yetkililerin ve çok bilir geçinen kılavuzların bilgisine getirmek amacıyla aynen aşağıya alıyorum.

T.C. Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 01.01.2004 tarihinden itibaren değiştirilmiş şekliyle 29'uncu maddesinin (2). fıkrası:

"Bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez. Şu kadar ki, 28. madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin %51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan (5615 sayılı Kanunun 13. maddesiyle değiştirilen ve 04.04.2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ibare) işletmeler ile organze sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödenir. Yılı içerisinde mahsuben iade edilemeyen vergi nakden iade edilir."

Soruyorum ve mantıklı bir cevap bekliyorum. Başta Ekonomi ve Maliye Bakanları olmak üzere tüm Bakanlar ve Başbakan, hem AB normlarını uygulamadan, KKTC'nin kalkınmasından ve ekonomisinin önünün açılmasından bahsedecekler, hem de ekonominin can damarını oluşturan vergi yasalarını AB ve TC uygulamaları paralelinde "makul ve mantıklı" düzenleme yapmamakta ısrar edecekler. Bildiğim kadarıyla bu ve benzeri birçok konuda gerek Ticaret Odası gerekse Sanayi Odasının ve diğer sivil toplum örgütlerinin gelmiş geçmiş iktidarlar nezdinde gerekli taleplerde bulunmuş olmalarına ve çeşitli yayın organlarında belirtilen görüş ve önerilere rağmen bunlardan hiçbiri doğrultusunda düzenleme yapılmamıştır.

Bu konuda yasal düzenleme yapılmamasının en önemli nedeni kanaatimce vergi kaybı korkusudur. Bu korku ise özellikle siyasilerin kılavuzlarının dar görüşlülüklerinden kaynaklanmakta olup Bakanlar da buna inanmaktadırlar. Zaten bu vergi kaybı korkusu olduğu sürece KKTC vergi hukukunda çağdaş ve olumlu düzenlemelerin yapılması mümkün değildir; çünkü insan oğlu her zaman bilinmeyenden veya bilmediğinden korkmuştur. Hâlbuki Sn. Maliye Bakanı'nın eğitimi ve mesleği gereği yukarıda açıklamaya ve daha önceki yazılarımda da dile getirmeye çalıştığım vergi hukuku düzenlemeleri hakkında bilgi sahibi olduğuna inanıyorum.

Buna rağmen, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmesini veya en azından gerilememesini sağlamak amacıyla çağımız gereklerine uygun ve geniş kapsamlı vergi hukuku düzenlemelerini yapmamamsının nedenlerini anlamak mümkün değildir. "Cek-cak" ihtiva eden günlük beyanatlarla ve kılavuzlarının bilgilerine dayanarak icraat yapmak ile bir yere varılması mümkün değildir. Önemli olan çağdaş uygulamaların gerisinde kalmadan ve daha fazla zaman kaybetmeden "MAKUL VE MANTIKLI" (FAIR AND REASONABLE) kararları derhal almak ve gerekli mali düzenlemeleri yapmaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.