Sosyal güvenlik fonlarının güven vermeyen durumu(3)

Yayın Tarihi: 14/08/16 08:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
İki haftadan beri bu köşemde mercek altına almaya çalıştığım KKTC Sosyal Güvenlik Fonlarına ilişkin görüş ve önerilerimi ilgililere ve yetkililere aktarmaya çalıştım. Açıklamaya çalıştığım eleştiri, görüş ve önerilerimin herkes tarafından anlaşılabilmesi için önemli kabul ettiğim konular hakkında olanaklar ölçüsünde açıklamalar yapmaya ve yasalardaki kurallara atıflarda bulunmaya gayret ettim.

Esasen, KKTC'nin sosyal güvenlik fonlarının mali durumu ile geçmiş yıllarda da gerek yazılı gerekse görsel basında eleştiri, görüş ve önerilerde bulunmuştum. Hatırladığım kadarıyla bu konudaki en son yazım 2 Şubat 2015 tarihinde Kıbrıs Gazetesi'nin Ekonomi ekinde ve Kıbrıs Postasının internet sitesinde yayımlanmıştır. Bu yazım "Sosyal Sigortaların Mali Durumu İyi mi?" başlığını taşıyordu.

Gerek şahsımın gerekse diğer ekonomistler ile basınımızın çeşitli köşe yazarlarının bu konudaki eleştirilerine rağmen herhangi bir somut önlemin alınmaması sözkonusu sosyal güvenlik fonlarının yönetiminden sorumlu olan özelde bakanlıkları genelde ise hükümetlerin "vurdumduymazlığını" ve KKTC'ni geleceğine ilişkin duydukları "aidiyet inancı zayıflığını" açıkça göstermektedir.

Sosyal güvenlik konusuna önem vermenin en önemli unsuru hükümetlerin gerek vatandaşlarının gerekse o ülkede mukimi olup sosyal güvenlik fonlarına ilişkin yükümlülükleri yerine getirmiş bulunan bireylerin yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik risklere karşı güvence sağlayarak koruyan politikaları uygulamaları asli görevlerinden biri olması gerektiği gerçeğine olan inancımdır.

Nitekim sn. Sosyal Güvenlik Bakanının bir televizyon programında verdiği bilgiye göre Sosyal Sigortalar fonunun ortalama gelirinin 65 milyon TL, giderlerinin de aynı olduğudur. Bu giderlere neler dâhildir? Personel özlük hakları ve Dairenin diğer cari giderleri dâhil mi? Her geçen ay yaş haddinin dolması dolayısıyla emekli hak sahiplerinin artış sayısını dikkate aldı mı?

Peşinen belirtmiş olayım ki sosyal sigorta primleri ile işveren katkı payları oranlarının artırılması çözüm değildir. Çünkü bu yönteme başvurma sadece mal ve hizmet maliyetlerini artırmakla kalmayacak aynı zamanda kayıtdışılığı da artıracaktır.

Ayrıca, geçen haftaki yazımda belirtmiş olduğum 2014 yıla ilişkin gelir-gider açığı olarak açıklanan % 48.87 oranındaki açık acaba kapandı mı?

Şayet basında çıkan haberlere göre 30.000 civarındaki sigortalının yükümlülüklerini yerine getirmediği dikkate alınırsa büyük çoğunluğu asgari ücretli olan 50.000 civarındaki sigortalıdan ortalama her ay 65.000.000 TL gelir elde edilmesi acaba sigorta prim ve işveren katkı payı oranlarının yüksek olduğunu göstermez mi? Ve bu oranların yüksek oluşunun bazı küçük işletmeler ile esnaf ve zanaatkârları olumsuz yönde etkilediği ve kayıtdışı işçi çalıştırılmasına neden oluşturulduğu acaba dikkate alındı mı?

Sn. Bakanın gerekçe olarak ileri sürdüğü bir diğer maazeret ise 12 maaş üzerinden prim ve katkı payı yatırılmasına karşın 13. maaş ödenmesinin de mali bünye üzerinde olumsuzluk yarattığıdır. O zaman ortada yasal bir anomali var demektir. Bu nedenle, 13. maaş alan ücretlilerin maaşlarından da sosyal sigorta prim ile işveren katkı payı ödemesi gerekmez mi? Zaten 13'ncü maaş da vergiye tabi bir gelir türü olup diğer maaş ödemelerinden bir farkı, ayrıcalığı veya istisnası olmaması gerekir. Şayet ilgili yasalarda 13'ncü maaşlardan prim kesintisi ile işveren katkı payı ödemeyeceği hususunda bir kural veya idari bir uygulama varsa bunun düzeltilmesi hükümetin esas görevi olmalıdır.

Sigortalı 85.000 yükümlünün %55'nin yabancılardan % 40'nın ise "bizden" olduğu hususundaki açıklamasını pek anlamış değilim. Acaba, Sn. Bakan "bizden olanların" yükümlülüklerini yerine getirmediğini mi ima etmeye çalışmıştır? Yoksa nasıl olsa "bizden olmayanların (yabancılar) çalışma iznine bağlı olarak çalıştıkları için onlarda sosyal güvenlik kaçağı daha az mı demek istemiştir. Doğrusu pek anlayamadım.

Hangi sigortalı statüsünde olursa olsun ilgili yasalar KKTC'de gelir elde eden herkesin sosyal sigortalı olmasını zorunlu tutmakta olup, elde edilen gelir üzerinden ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesinde esas sorumluluğun devlete ve onun ilgili kurumlarına aittir.

Sosyal Sigortalı olup da yükümlülüklerini yerine getirmemiş olanlara kredi sağlanması yöntemiyle kaynak sağlanması ancak bu kredi faizlerinin kısmen veya tamamen devletin mali kaynaklarından karşılanması veya TC'den bu konuda da kaynak talep edilmesi devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz.

Hükümetlerin kusur, ihmal ve/veya popülist amaçlar için zarara uğrattıkları sosyal güvenlik fonlarının kayıplarını vatandaşların devlet hizmetlerinden yararlanma karşılığı ödedikleri vergi, resim ve harçlardan karşılanması en adaletsiz bir durum oluşturacaktır. Bu halk, KKTC'ni yönetenlerin kusur, hata, gereksiz uygulama ve harcamalar dolayısıyla meydana getirdikleri açıkları veya zararları karşılamaktan usanmıştır. Diğer bir anlatımla, gelmiş geçmiş basiretsiz yöneticilerin artık halka bedel ödetme hakları yoktur.

Elbette ki sosyal güvenlik fonlarının bugünkü kötü durumu bir ayda veya bir yılda olmamıştır. Bu duruma yıllardır gelip geçen tüm hükümetlerin siyasi rant uğruna yaptıkları hesapsız kitapsız uygulamalar ile gelecek nesilleri dikkate almadan yaptıkları uygulamalar ve sadece 2008 yılında yürürlüğe geçirdikleri 73/2007 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası'nda bu konuya mucizevi çözüm getireceği beklentisinden dolayı gelinmiştir. Özellikle de "En Yüce Değer Emektir" sloganı ile ihtarlarda görev almış olan ve her defasında Sosyal Güvenlik Bakanlığın uhdesinde bulunduran ancak hiçbir ciddi önlem almayıp günü idare etmeye çalışmış olan bir siyasi partinin bu konudaki kusur ve ihmali çok daha ağırdır. Bu nedendendir ki bu siyasi partinin bu konuda eleştiri yapma hakkı yoktur.

Hangi konuda olursa olsun sigorta faaliyetlerinin planlanıp programlanmasının gerçekleştirilmesi ve yönetilmesi teknik bilgi ile nitelikli uzmanlık gerektiren önemli bir sektördür. Aktüeryal hesaplamalara dayanan tüm sigortacılık faaliyetleri için mesleklerinde yetkili uzman kişilere gerek vardır. Sosyal Sigortaların bu kötü durumundan kurtulması için hazırlanacak reçete için KKTC'de henüz sözkonusu uzman düzeyinde kişileri bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik fonları uygulamalarının kötü gidişatının bir an önce düzeltilmesi amacıyla "Yetkili Aktüer" unvanına sahip profesyonel uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet satın alınmalı ve bu konuda uzman olmayanlardan "tahmini hava raporu" misali uygulamalardan vazgeçilmelidir.

" Yetkili Aktüerlik" unvanından bahsettiğim için bu mesleğe ilişkin olan ve "Aktüerya Bilimi" olarak dünya literatüründe yeralan bu konu hakkında da kısa bir bilgi vermeyi uygun gördüm. Merak ettiğim husus acaba sosyal sigortalarla ilgili olarak bugüne kadar bilimsel verilere dayalı aktüerel çalışmalar yapıldı mı? Yapıldı ise kimler tarafından yapılmış ve gerekleri yerine getirilmiş mi?

"Aktüerya, insanların doğumu, ölüm, hastalık, sakatlık, emeklilik gibi yaşamı, yangın, kaza, deprem, sel, hırsızlık gibi mal varlığını etkileyen rastgeleliğe bağlı, öngörülmeyen olaylarla ve bu olayların finansal etkileriyle ilgilenen bir bilim dalıdır."

Aktüerya bilimcileri, bu tür olayların oluşma riskini analiz etmek, olasılıklarını tahmin etmek ve bu olayların finansal etkilerini hafifletici güvenlik programları oluşturmak üzere eğitilirler. Özetle, aktüerya hertürlü sigorta risk primlerini hesaplamak ve raporlamaktır.

Öteyandan, Sosyal Güvenlik fonlarındaki çeşitli konulara ilişkin olumsuzluklar yanında bürokratik işlemler ile ödeme yöntemlerinin de çağın gerisinde kaldığını görmekteyiz. Örneğin Devletten mal ve hizmet bedeli karşılığı KDV alacağı olan işletmelere muaccel olan bu alacaklarının sigorta prim borçlarından mahsup etme hakkı tanınmıştır. TC'nin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. Maddesinde yeralmış olup aşağıdaki gibidir.

Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenebilir. Bu takdirde katma değer vergisi iade hakkı sahibi kendisinin, mal veya hizmet satın aldığı veya iştirak veya ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup talep edebilir. Bu işverenlerin mahsup talebinde bulundukları ayda muaccel olan prim borçlarının birinci fıkrada belirtilen ödeme sürelerini izleyen onbeş gün içinde mahsup suretiyle ödenmesi halinde, yasal süresi içinde ödendiği kabul edilir.

Kurum, Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile bu uygulamadan faydalanacak işverenleri; iştigal konusu, işletme türü ve işletme büyüklüğü itibariyle belirlemeye ve lehine mahsup talebinde bulunulan işverenlerin prim borcu ödeme süresini otuz günü aşmamak üzere uzatmaya yetkilidir.

Kurum, prim ve her türlü alacaklarını, işverenlere olan borçlarından mahsup etmek suretiyle tahsil etmeye yetkilidir.

Kurum, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanılır.

Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise, kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri, görevleri ile ilgili olarak Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Ayrıca, bahse konu madde kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacakların tahsilinde "Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kamunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanmakta yetkili kılınmış olduğunu belirtmek suretiyle bu konu daha önce belirtmiş olduğum görüşlerimi açıkça kanıtlamaktadır.

Konu, ödeme kolaylıklarından açılmışken özellikle işverenlere yönelik elektronik ortamda prim ve katkı paylarının ödenmesinin gerçekleştirilmesi de gerek sosyal güvenlik yükümlülüklerine gerekse ilgili kurumlara birçok olumlu katkı sağlayacağı gibi kırtasiye ve zaman harcamalarında da tasarruf sağlayacaktır.

KKTC sosyal güvenlik fonlarının içinde bulunduğu bu gerçeği ve görüşlerimi destekleyen bilgileri son iki haftalık yazı dizimde derleyerek sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bu çalışmalarımda gelmiş geçmiş hükümetlerin sosyal güvenlikten sorumlu bakanların sosyal güvenli fonlarının içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtarılması amacıyla hiçbir bilimsel çalışmalar yapmadıkları gibi mevcut mevzuatın etkin uygulanması için de hiçbir ciddi önlem almamaları binlerce sosyal güvenlik fonları yükümlülerini ve hak sahiplerini karamsarlığa sürüklemektedir.

Artık, KKTC'ni yönetenlerin kendilerini süratle toparlamaları ciddi ve geleceğe dönük adil, yasalara bağlı ve tutarlı uygulamalar ile tahsilatı etkinleştirecek ve kolaylaştıracak düzenlemeler yapmaya başlamalıdırlar. Aksi takdirde bugüne kadar teminat vermiş oldukları ancak ödenmesi mümkün olmayacak kamu borçları gününün birinde sadece Sosyal Güvenlik fonlarını iflasa sürüklemekle kalmayacak telâfisi mümkün olmayan sosyo-ekonomik yıkıma da neden olacaktır ki artık anavatanımızın finansal katkıları da sizleri kurtarmayacaktır.

KKTC siyasilerinin asli görev ve sorumlulukları gelecek seçimleri değil gelecek nesilleri düşünmek olmalıdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.