Hükümetin 109 ürüne fon uygulama kararı anayasaya aykırıdır (2)

Yayın Tarihi: 12/09/16 08:00
okuma süresi: 14 dak.
A- A A+
Geçen hafta kaleme almış olduğum yazımda, görüşlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için özellikle KKTC Anayasası'nın önemli maddelerini açıklamıştım. Bu maddeleri anımsatmak bakımından şöyle özetleyebilirim.

Madde 3(4) – Hiçbir organ, makam ve merciinin, Anayasaya

dayandırılmayan hiçbir yetkiyi kullanamayacağı.

Madde 5 - Bakanlar Kurulunun yürütme yetkisinin Anayasaya uygun

olarak yerine getirilmesinin zorunlu olduğu

(Bu konuda 32/1992 sayılı Türk Yasasının böyle bir yetki

vermemektedir)

.

Madde 75(2) – Vergi, resim ve harçlar ve mali yükümlerin ancak yasa ile

konulması gerektiği.

(Bakanlar Kurulunun ürettiği fon veya katkı payı kesintisi

kararının yasal bir düzenlemeye dayanmadığı için mali yükümler

konamayacağı).

Madde 122 – Anayasa ve yürürlükteki yasaların yetki vermediği konularda

Bakanlar Kurulu'nun değil karar üretmesi tüzük ve

yönetmelikler dâhi yapması hukuken mümkün değildir.

(Bakanlar Kurulunun 18.9.2016 tarihinde ürettiği bahse konu fon

veya katkı payı kesintisi kararı geçersizdir).

Madde 135 – Yasa açıkça yetki vermedikçe hiçbir Fon oluşturulamaz.

(İlgili Yasada veya başka bir yasada TÜK'ün zararını

karşılamak amacıyla fon veya başka isim altında halktan ve

işletmelerden mali kaynak temin etmesi yasal değildir.)

Ayrıca, TÜK'ün zararının karşılanması için fon veya katkı payı kesintisi ile ilgili Bakanlar Kurulu kararının hiçbir yasal dayanağının olmadığı gerçeğine ilaveten içerik bakımdan bazı çelişkiler de içerdiği ve bunun keyfiliğe dayanan bir düzenleme olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Halk literatüründe bu uygulamaya "haraç", bu harçları tahsil edecek olan kişi veya makama da "haraççı" denildiğini örneklerle açıklamıştım.

Şunu hemen belirmek isterim ki benim üzerinde durmak istediğim en önemli husus demokrasilerin esas ve vazgeçilmez temeli olan "hukukun üstünlüğü" ilkesine bu ülkeyi yönetenlerin sözde değil fiiliyatta saygılı olmaları gereğidir. Aksi takdirde KKTC'nin demokratik bir ülke olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yarım demokrasi olmaz. Ya tam ya hiç demokrasi olur. Belirtmiş olduğum görüşler şahsen TÜK'ün içine düşürülmüş olduğu iflas durumundan kurtarılmasına karşı olduğum anlamı çıkarılmamalıdır.

Yukarıda belirtmiş olduğum yasal dayanaklar dikkate alındığında hukuk bilgisine güven ve saygı duyduğum CTP Genel Sekreteri Sayın Tufan Erhürman'ın bu konudaki görüşlerini öğrenmek isterim. Konu ile ilgili Bakanlar Kurulunun almış olduğu 18.8.2016 tarihli karar hakkında ana muhalefet partisi CTP'nin görüşlerinin de net olarak halkımızla paylaşılması gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca, TDP'nin de ilgili kararın Anayasa karşısında yasallığı hakkındaki net görüşlerini de çok merak ediyorum.

Konuya bir de Fiyat İstikrar Fonu Yasası'nın amaç ve kuruluş ile ilgili kurallara bir bakalım. Adı edilen ve halen yürürlükte bulunan 26/1978 sayılı Yasa'nın kuruluş ve amacını düzenleyen ilgili maddeler aşağıda belirtilmişti.

"Amaç

3.

Fonun kuruluş amacı :

(1)

Bu Yasanın yürürlük tarihinden sonra olması muhtemel akaryakıt maliyetinde fiyat artışlarını Fondaki mevcut para oranında karşılamak ve bu şekilde mümkün olduğu kadar bu artışların tüketiciye yansımasını önlemek ;

(2)

Tüketim maddelerinin tüketiciye istikrarlı bir fiyatla arzını sağlamak; ve

(3)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tarımsal ürünlerinin dünya piyasalarında geçerli fiyat düzeyinde pazarlanmasında ve üreticilerin gelirinde yeknesaklık ve istikrar sağlamaktır."

"Fonun Kuruluşu

4. Bakanlık (Ekonomi ve Maliye işlerinden Sorumlu Bakanlığı) bünyesinde ve özel bir depozito hesabında tutulmak üzere Fiyat İstikrar Fonu adında bir Fon kurulur."

Özetle bahse konu Yasa'nın yukarıda belirtilen 3.ncü maddenin (2). ve (3) fıkraları incelendiğinde Fiyat İstikrar Fonunun temel amacının tüketim maddelerinin tüketiciye istikrarlı bir fiyatla arzını sağlamak ve KKTC tarımsal ürünlerinin rekabet edebilirliği için bu ürünlerin geçerli fiyat düzeyi ile pazarlanmasında istikrarı sağlamaktır.

Hal böyle olmasına rağmen TÜK'ün zararını karşılamak için kaynak yaratmak amacıyla yayınlanan ve yasal olmayan fon veya katkı payı kesintisi uygulaması yerine Fiyat İstikrar Fonu (FİF) kaynaklarından karşılanması suretiyle tahakkuk edecek pahalılığın önüne geçilmesi için neden karar üretilmedi? Yoksa bu fon kaynakları amaç dışı ve sadece genel bütçe harcamaları için mi kullanılmaktadır? Sözün özü, FİF bir vergi türü mü?

Kanaatimce hükümet edenlerin halk tabiri ile bir kuzudan bir posa çıktığı gerçeğinin bilinmesinden kaynaklanmaktadır.

Unutulmamalıdır ki hiçbir kişinin düşmüş olduğu zor durum nedeniyle hırsızlık, gasp veya başka bir yasa dışı eylem yapması bir mazeret olarak kabul edilemez. Kaldı ki en son Sayıştay denetiminin 2006 yılında yapılmış olduğu ve daha sonraki yıllarda hiçbir denetimin yapılmadığı gerçeği karşısında da kurumun mali durumu hakkında rapor hazırlanmadığından kesin hesaplarda düzenlenememiştir. Yaklaşık 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen gelmiş geçmiş hiçbir hükümet bu konuda kesin hesapların hazırlanıp Cumhuriyet Meclisinin onayına sunulması için gerekli önlemeleri almamış ve diğer kurumlarda olduğu gibi TÜK de siyasilerin çiftliği olarak kullanılmasına devam edilmiştir. Anayasamızın 93. maddesi kesin hesaplara ilişkin kuralları şöyledir;

"Madde 93 – Kesin hesap yasa tasarıları, yasada daha kısa bir süre kabul edilmemiş ise ilgili oldukları mali yılın sonundan başlayarak en geç bir yıl içinde Bakanlar Kurulunca Cumhuriyet Meclisine sunulur. Sayıştay genel uygunluk bildirimini ilişkin olduğu kesin hesap yasa tasarısının verilmesinden başlayarak en geç altı ay içinde Cumhuriyet Meclisine sunar."

Mali Denetime ilişkin 132(1) maddesi kuralları ise aşağıdaki kuralları içermektedir.

"Madde 132(1) – Mali Denetim organı olan Sayıştay, kamu gelir ve

Giderlerini denetler ve sonucu bir raporla

Cumhuriyet Meclisine ve Bakanlar Kuruluna bildirir.

Mali konular da Cumhuriyet Meclisine ve Bakanlar

Kurulun yardım eder."

Sadece TÜK değil, belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarının da "Cevizcinin Çuvalından" oynamalarına artık ve süratle son verilmelidir. Nitekim, KKTC-TC arasında imzalanan 2016-2018 Ekonomik Protokol'de yeralan "Yapısal Dönüşüm Programının (Amaç 3)" Reel Sektörün Rekabet Gücünün ve Ekonomideki Payının Artırılması" başlığı altında Eylem 6 olarak yeralan "Yeterli Düzeyde ve Güvenilir Tarımsal Ürün ve Gıda Üretimini Rekabetçi Şartlarda Sağlayacak Bir Tarım Sektörü oluşturulacaktır" alt başlıklı aşağıdaki düzenlemeyi anımsatmak amacıyla ilgililerin ve yetkililerin bilgilerine bir kez daha getirmeyi uygun gördüm.

EYLEM FORMU

AMAÇ 3: Reel Sektörün Rekabet Gücünün ve Ekonomideki Payının Artırılması.

EYLEM 6: Yeterli düzeyde ve Güvenilir Tarımsal Ürün ve Gıda Rekabetçi Şartlarda Sağlayacak Bir Tarım Sektörü Oluşturulacaktır.

GEREKÇE: Bugüne kadar oluşturulan tarım politikaları, tarım sektörünün ülke ihtiyaçlarını karşılayabilen bir yapıya kavuşmasını sağlayamamış ve sektörün GSYİH içindeki payı potansiyelinin altında kalmıştır. Mevcut politikalar üreticiyi sübvansiyona, kuraklık olsa da olmasa da bağımlı hale gelmiştir. Ülkenin en önemli sektörleri tarım ürünü ihtiyaçlarını giderek daha fazla ülke dışından temin eder durumuna gelmiştir.

Bu amaçla, diğer eylemlere ilaveten aşağıdaki eylemlere de vurgu yapılmıştı.

Tarımsal destekleme kaleminin bütçeye olan yükünü azaltmak, hedef sektörleri belirleyerek bu sektörlere ilişkin destekleme politikaları ve uygulamaları oluşturmak, sürdürülebilir bir destekleme sistemi oluşturulması açısından elzem görülmektedir.

Mevcut teşvik sisteminin en önemli unsuru fiyat desteğidir. Fiyat destekleri verimliliği ve üreticilerin ölçeğini dikkate almamaktır. Tarımsal üretim, iç talep, özellikle turistlik tesislerin talebi ve niş ürünlerin üretimi düşünülerek planlanmalıdır. Ayrıca, hellimin AB tarafında coğrafi olarak tescili ülke için önemli fırsatlar getirmekle birlikte tescil için özellikle büyük baş hayvan sütü üretiminin artırılması gerekmektedir.

Bu gelişmeleri dikkate alarak, tarımsal teşviklerin ve sübvansiyonlarının üreticiyi ve verimliliği sağlayacak şekilde gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Öteyandan sektörde faaliyet gösteren; tekelci yapıları uygulanan fiyat politikalarının yol açtığı görev zararları ve esnek olmayan yönetim yapılarıyla sektörü olumsuz etkilemektedir. Bu kurumların özellikle TÜK'ün tekelci yapıdan çıkartılıp piyasa düzenleyici bir hale getirilmektedir.

Protokolde Tarımla İlgili Saptanan 12 İlke ve Esaslardan Bazıları Belirtilmiştir:

  • Tarımsal desteklerde bütçe destekleri dikkate alınacaktır.

  • Fiyat destekleri azaltılacaktır.

  • Tarımsal desteklerde bir üreticinin alabileceği toplam desteğe bir üst sınır getirilmelidir.

  • TÜK tekelci yapıdan çıkartılıp piyasa düzenleyici bir hale getirilecektir.

  • Tarımsal kurumlara görev zararı verilmeyecektir

Yukarıda belirtilmiş hususlar taraflarca kabul edilerek imzalanan bir protokolle kabul edilmiş olup KKTC hükümetini bağlamaktadır.

TÜK'ün zararını karşılamak amacıyla fon veya katkı payı uygulanmasını öngören sözkonusu Bakanlar Kurulu'nun içerdiği diğer bir hatalı konu ise bu düzenlemenin yasal dayanağı olmuş olsa idi bile %3'lü katkı payı kesintisine tabi 109 ürünün tanımını içeren listenin Resmi Gazete'de yayımlanmamış olmasıdır. Yine Anayasamızın 161.'nci maddesi kurallarına istinaden yasa, tüzük, yönetmelik ve diğer düzenleyici hukuki belgeler ile kamuyu ilgilendiren ve yasalarla belirlenen ilân, ihbar ve benzeri işlemleri ilgilendiren konuların Resmi Gazete'de yayınlanmadıkça yürürlüğe girmeyeceği gerçeğidir.

Bu durumda 109 ürünün türünü içeren liste Resmi Gazete'de yayımlanmadığına göre bahse konu Bakanlar Kurulu'nun yasal dayanağı olsa dahi (ki böyle bir dayanağı yoktur) yürürlüğe girmesi mümkün değildir ve hüküm ifade etmesi gerekir. Ayrıca, bu konudaki karar iptal edilemezse daha sonra 109 ürünün çoğaltılmayacağını kim garanti edebilir.

Yine TÜK'ün kurtarılması gerekçesiyle düzenlenen bahse konu fon veya katkı patı kesintilerine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının en önemli gerekçelerinden bir tanesi de ithal edilen "tarım ve hayvancılık ürünlerinden" %3 kesinti yapılarak üreticileri gerek mali gerekse rekabet edebilirlik bakımından desteklemek amacına yönelik kaynak yaratmak olduğunu Tarım Bakanının basın açıklamalarından anlamaktayız.

Ancak, Resmi Gazete'de yayımlanmamış olan 109 ithal malı tarım ürünleri arasında hayvan yetiştiriciliği sektörü ile tarım sektörünün esas temel girdilerinin de yeraldığını görmekteyiz. Örneğin, hayvansal yemler ile katkı malzemeleri kimyevi gübreler, bitki besinleri gibi mallar ve KKTC'de hiç üretilmeyen bazı bitkisel ürünler. Bunun anlamı, TÜK'ün destelemek istediği sektörlerin girdi maliyetlerine de fon veya katkı payı uygulamalarıyla maliyet artışı getirmektedir.

Bu ürünler arasında, KKTC'de üretimi olmayan soya yağı, ay çiçek yağı ve mısır yağı, toz süt, karidesler, midyeler, kestane, Antep fıstığı, ananas, emeklilik buğday, pirinç, mercimek, fındık vs. ürünlerin kesinti kapsamına alınmış olması yetkililerin yaptıkları açıklamalar ile fiiliyatın örtüşmediğini göstermektedir.

Özellikle de Kıbrıs'ın tarihler boyunca ürettiği zeytinyağı ve pekmez ürünlerinin benzerlerinin ithalat aşamasında fon veya katkı payı kesinti kapsamına alınmamış olmasının gerekçesini de anlamış değilim. Anlayan varsa lütfen bana ve halka bilgi versinler.

Fon veya katkı payı kesintileri konusunda yetkililer tarafından yapılan bir diğer açıklama ise bu kesintilerin devam etmeyeceğine ilişkindir. Şayet, bu konuda bilimsel bir çalışma yapılmış ise lütfen yetkili birisi bunun süresini açıklasın. Ayrıca, bu düzenleme gerek yargı yoluyla gerekse başka yöntemle iptal edilmezse bugün öngörülmüş olan %3 kesinti oranının TÜK'ün milyonlarca liraya varan borç ve sair zararlarının kapatılması için daha sonra artırılmayacağını kim teminat verecektir?

(BU KONUDAKİ GÖRÜŞ VE ELEŞTİRİLERİME GELECEK HAFTA DEVAM EDECEĞİM)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.