Servet üzerinden alınan vergiler

Yayın Tarihi: 24/04/17 07:30
okuma süresi: 14 dak.
A- A A+
Devletlerin sosyal adalet ilkelerini gerçekleştirmek kapsamında kamu giderlerini karşılamak amacıyla vergi olarak elde ettikleri gelirler konularına göre gelir, servet ve gider unsurları gözönünde bulundurmak suretiyle gerçekleştirilmektedir.

Aynı paralelde uygulanmak üzere özellikle KDV, BSİV ve benzeri vergiler gider üzerinden alınan vergiler alt başlıklar halinde değişik isimlere göre ayırıma tutulabilmektedir. Genel anlamda vergiler konularına göre gelir üzerinden alınan vergiler, servet üzerinden alınan vergiler, mal ve hizmetlerden alınan vergiler ile dış ticaretten alınan vergiler şeklinde ayırıma tutulmaktadır.

Her konu kendi içinde çeşitli vergileri içermekte olup bu konuların temeli, gerek KKTC Anayasasında (Md.75/1) gerekse tüm demokratik ülkelerin Anayasalarında yeralan "mali gücü" veya "vergi ödeme gücüne" dayandırılmıştır. Bu konuda geçmiş yazılarımda gelir üzerinden alınan vergilerin genel özellikleri hakkında bilgiler vermeye çalıştım.

Bugünkü yazımda ise servet veya servet transferi üzerinden alınan vergilere yer vermeyi uygun gördüm. Bunun başlıca nedeni bu ülkeyi yönetenler ile onlara kılavuzluk edenlerin bilgilerini tazelemeleri ve dolaylı olarak da halkımızı çağdaş vergi hukuku konusunda bilgilendirmektir.

Gelirin tasarruf edilen kısmının bir uzantısı olarak taşınır ve taşınmaz mallardan oluşan servetin veya servet unsurlarının transferinin bazı esas kıstas ve/veya istisnalara bağlı olarak vergiye esas alınması tüm ülkelerde yaygın bir uygulamadır.

Kamu maliyesi bakımından amaçlanan vergi gelirlerinin sağlanması ve sosyo-ekonomik politikaların gerçekleştirilmesi amacıyla çeşitli vergi uygulamalarına dayanan bir vergi sisteminin benimsenmiş olmasının bir devamı olarak servet unsurlarının da uluslararası vergi hukukunda "vergi ödeme gücünün" önemli bir göstergesi olduğunun kabul edilmesi sonucu servetten ve servetin el değişiminden (servet transferinden) dolayı vergi alınmasına yıllar önce bütün ülkelerde başlanmıştır.

Özellikle beyaz eşya, bisiklet, tv, mobilya, makine ve tesisat gibi birçok taşınır mal özelliği taşıyan servet unsurları vergiye bağlı servet unsuru kapsamı dışında tutulmakta olup bu malların satın alınmasında sadece KDV ödenmektedir.

Vergiye bağlı servet unsurlarından özellikle sicile kayıtlı her türlü arsa, arazi, bina, motorlu taşıt araçları sermaye, hisse senetleri gibi taşınır ve taşınmaz mallar ile servet transferinden (el değişiminden) dolayı yapılan işlemler vergi kapsamında yeralmaktadır.

Servet üzerinden yıllık olarak alınan servet vergilerinin uygulanması yöntemleri, bir taraftan devletin finansal ihtiyaçlarını karşılayabilme isteği, diğer taraftan yatay ve dikey vergi eşitliğini sağlayıcı yönde etkili olma düşüncesi yeralmaktadır. Servetlerin vergilendirilmesi ile vergileme kapasitesi bulunan yükümlülerin vergi karşısında eşit işlem görmeleri amaçlanmaktadır.

Servet vergileri gerçek veya tüzel kişi tarafından bahse konu herhangi bir servete sahiplik veya bu servetin mülkiyet değişimi nedeniyle alınan vergilerden oluşmaktadır. Servet veya sermaye üzerinden alınan vergilerin uygulama tarihi, gelir üzerinden alınan vergilerden çok eski tarihlere dayanmaktadır. Her ne kadar da mirastan vergi alınması görüşü yüzyıllarca öncesine dayanıyorsa da uluslararası vergi hukukunda ve ilkelerinde meydana gelen ekonomik değişimler dolayısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de dâhil olmak üzere bazı ülkeler "veraset vergisi" olarak tanımlanan mirastan alınan vergi uygulamalarından vazgeçmiştir. Bazı ülkeler de vazgeçme çalışmalarını yapmaktadırlar.

Örneğin, GKRY 2000 yılında mirastan vergi alınmasına ilişkin Veraset Vergisi Yasası'nı (Estate Duty Law) yürürlükten kaldırmıştır. Bunun sonucu olarak da yabancı yatırımcıların GKRY olan yatırım ilgileri büyük ölçüde artmış ve artmaya da devam etmektedir.

Güney Kıbrıs Yönetiminin 2000 yılında yürürlükten kaldırılmış olduğu " Veraset Vergisi Yasası" İngiliz Koloni Yönetiminde Kıbrıs Cumhuriyetine intikal etmiş, 1974 yılından sonra da bugünkü KKTC'nin vergi hukukunda yeralmıştır. GKRY'nin bahse konu Yasayı yürürlükten kaldırdıktan sonra ekonomik rekabet edilebilirlik amacıyla bu konu paralelinde gerekli düzenlemeyi yapmak yerine aynı isim altındaki CTP'nin de koalisyon ortağı olduğu zamanın hükümeti tarafından KKTC'nin bu Yasası sözde yürürlükten kaldırılmış ama bunun yerine çok daha kısıtlı muafiyet ve istisnalardan oluşan 39/2007 sayılı "Vefat Edenlerin Beyan Edilmeyen Gelirleri ile Vefat ile Devreden Malların Vergilendirilmesi Yasası" isimli dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayan ve gerek içerik gerekse yasa tekniği bakımından da yoksun bir yasa yürürlüğe geçirilmiştir. Bu yasa ile bir kez daha "Şark Kurnazlığı" da kanıtlanmış oldu.

Yani döneminin hükümeti "Veraset Vergisi Yasası'nı" KKTC'nin vergi hukuku literatüründen kaldırıp aynı anlama gelen (kısa tanımıyla) "Vefat ile Devreden Malların Vergilendirilmesi" ismi altında bir yasayı yürürlüğe geçirip, "biz Veraset Vergisini KKTC'den kaldırdık" veya bu yasal düzenlemeyi yapanlar çok sıkıştırıldıklarında "vergi oranını düşürdük" gibi mantık dışı ve gayri ciddi gerekçelere başvurma yönüne gitmiştir. Bu "alicengiz oyununa" ne KKTC'li ne de yabancı yatırımcıları inandırmak mümkün değildir. Neden mi? Çünkü halkımız gayet iyi bilmektedir ki Bakanlar Kurulu bir saatte Yasa Gücünde Kararname yayımlamak suretiyle her türlü vergi afları yapabileceği yürürlükteki gibi vergi oranlarını da yükseltme becerisine sahiptir!!

Demokratik ülkelerin görevlerinden bir tanesi de uluslararası hukuk paralelinde yasalarını düzenlemektir. Bu gerçekten hareketle uluslararası vergi hukukunda servet üzerinden alınan vergiler özellikle:

  1. Taşınmaz Mal Vergisi,
  2. Motorlu Taşıtlar Vergisi ve
  3. Veraset ve İntikal Vergisi ( Servet Transfer Vergisi)

olmak üzere üç temel kaynaktan alınmaktadır.

Bu kaynaklarda biri olan servet transferlerinden de vergiler alınmaktadır ki bu konu ilgili devletlerin öngördükleri sosyo-ekonomik plan ve hedefleri ile yakından ilişkilidir. Ancak, taşınmaz mal vergisi ile bir servet türü olan motorlu taşıtlar vergisi tüm ülkelerde uygulanmakta olup uygulama özellikleri aşağıda özetlenmiştir.

1. Taşınmaz Mal Vergisi:

Emlak vergisi olarak da anılan bu vergi türü en önemli servet unsurlarından olan yurtiçindeki bina ve arazileri vergilendirmeye yöneliktir. Bahse konu servet unsurlarının vergileri değer, yüzölçümü, bölge, özelliği veya sağladığı irat esası veya esasları üzerinden hesaplanmaktadır. Bu tür vergilendirme işlemleri merkezi idare veya yerel kuruluşlar (Belediyeler) tarafından uygulanabilmektedir. Yerel kuruluşlar tarafından tahsil edilen bu vergilerin belli bir oranı özellikle devlet eğitim kurumlarının inkişafına yönelik amaçlarda kullanılmaktadır.

KKTC'de de taşınmaz mal vergisi uygulaması Haziran 1993 tarihinden beri yürülükte olup bunlar bina ve arazi anabaşlıkları altında değişik türlerde yeralan mallar yeralmıştır. Bahse konu servet unsurlarının vergi yükümlüsü malın sahibi veya sahipleri veya devletten 5 yıl ve daha uzun süreli kiralamalarda malı tasarruf edenlerdir. İntifa sahibi var ise verginin yükümlüsü bu hak sahibi veya sahipleridir. Şayet mal sahibi bilinmiyorsa veya yoksa veya intifa sahibi yoksa vergi yükümlüsü taşınmaz malı tasarruf eden gerçek veya tüzel kişidir.

Bu verginin uygulanmasında mali, sosyal, ekonomik ve kaçınılmaz nedenler dolayısıyla malı kullanmama gibi nedenlerle devletler sürekli ve geçici türde çeşitli muafiyet ve istisnalar öngörmekte olup benzerleri bizim yasamızda da yeralmaktadır. Yükümlünün sahip olduğu taşınmaz mal ile ilgili olarak yetkili makamlara beyanda bulunması ve taşınmaz mal türünde veya sahipliliğinde meydana gelen değişiklikler hakkında bildirimde bulunması kuralına göre uygulanan bu vergilendirme sistemi gelir üzerinden alınan vergiler bakımından da önemli bir denetim otokontrolü sağlamaktadır.

2. Motorlu Taşıtlar Vergisi:

Uluslararası vergi hukukunda motorlu taşıtlar: "karada, havada, denizde, gölde ve nehirlerde insan, hayvan ve eşya taşımada kullanılan ve makine gücüyle hareket eden taşıtlar" şeklinde tanımlanmıştır. Bazı ülkeler bu motorlu taşıtların kapsamını taşıtların türlerine göre sınıflandırmak suretiyle bu taşıtları ayrı yasalar altında da vergilendirebilmektedir.

Ancak, gerçek ve değişmez olan husus hangi tür ve sınıfa dâhil olurlarsa olsunlar tüm motorlu taşıtlar (araçlar) birer servet unsuru niteliğinde kabul olunmaları dolayısıyla, servet üzerinden alınan bir vergi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü, motorlu taşıta sahip olma, servet vergilerinin mantığı gereği, vergi ödeme gücünün göstergesi olarak kabul edilmiştir.(1)

Taşınmaz mallar yanında motorlu taşıt araçlarının önemli sayılabilecek birer servet unsuru olmaları, devletin, motorlu taşıtları da servet vergisi kapsamına almasına yol açmıştır. (2)

Motorlu taşıtların motor silindir hacmi, güç, yaş, ağırlık, kasko sigorta değeri ve nitelikleri dikkate alınmak suretiyle uygulanan bu vergilendirme yönteminde aracın yaşı artıkça vergi azalmakta, motor, motor silindir hacmi, ağırlık veya güç artıkça vergi yükselmektedir.(3)

Bahse konu verginin Trafik Polisi denetimi ve Motorlu Araçlar Dairesi Sicilinde kayıtlı olmaları nedeniyle ayrıca denetime tabi olmaları nedeniyle, otokontrollü bir mekanizma içerisinde uygulanması gerektiğinden motorlu taşıt kimin adına tescil ise bu vergi ondan tahsil edilmektedir. Ayrıca yukarıdaki bilimsel açıklamaların benzeri Mahmut Kalenderoğlu'nun "Vergi Hukuku - Türk Vergi Sistemi" başlıklı kitabının (10'ncu Baskı -2010) 203-207 sayfalarında yer almıştır.

Tüm motorlu taşıtlar devletin ilgili sicil amirlerine kayıtlı olduğu için bunların mal sahiplerinin kimlikleri ve adresleri de bilindiğine göre önemli olan kurulacak otokontrolün bilgisayara dayalı izlenmeleri ve motorlu taşıtlar vergisi ödemeyenlere gecikme zammına ek olarak özel caydırıcı para cezaların getirilmesi ile gerekli hallerde vergisi ödenmemiş araçların yollardan alıkonmalarına ilişkin yasal düzenlemeler getirilmeli, fiili trafik denetimi için trafik polisi kadrosu takviye edilerek lojistik bakımdan desteklenmesi gerekir.

Keza, yapılacak bir yasal düzenleme ile taşıt vergisi ile muayene ve sigorta yükümlülüklerinin denetimi için geçmişte olduğu gibi taşıtın ön camında bir amblemin bulundurulmasının sağlanarak, park halindeki araçların da Belediye zabıtaları vasıtasıyla izlenerek polise rapor edilmeleri bu konuya pratiklik sağlayacaktır.

Motorlu taşıt vergisinin etkin bir şekilde denetlenmesi halinde taşınmaz mal vergisinde olduğu gibi gelir üzerinden alınan vergilerin de otokontrolü sağlanacağından KKTC'nin müzmin hastalığı olan kayıtdışı ekonominin etkileri de azaltılmış olacaktır.

Öteyandan, çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla doğaya fazla gaz salgılayan araçların, salgıladıkları gaz oranında motorlu taşıt vergilerine ek olarak birçok ülkede olduğu gibi "oransal bir çevre vergisinin" de yürürlüğü konması çevre kirliliğinin azalmasına katkı sağlamış olacaktır.

Yukarıda belirtmiş olduğum servet vergilerinden olan taşınmaz mal vergisi ile motorlu taşıtlar vergisi, uluslararası vergi hukukunun olmazsa olmazlarından olup bu vergilendirme türleri sosyal adalet ilkelerine bağlı olarak tüm demokratik ülkelerde uygulanmaktadır.

Sonuç olarak "servet vergisi" uygulamasını "harcama vergisi" yöntemiyle uygulamak çok hatalı ve gerek adalet ilkelerine, gerekse sosyo-ekonomik gereksinimlere tamamen ters düşmektedir. Servet vergileri yasal düzenlemelerle daha önceden yıllık esasta ve miktarlarda saptanarak ödeme süreleri de (taksitler) belirlenir ki gerek işletmeler gerekse bireyler bütçelerini planlayabilsinler.

Dünya devletlerinin motorlu taşıt vergileri uygulamaları mevcut iken başka yöntemler kullanarak "tekerleği veya Amerikayı tekrar keşfetmek" gerekmez. Seyrüsefer ruhsatlarının yerini alacak "cipli" bir uygulama yöntemine gidilmesinin çeşitli sakıncalarına ilişkin görüşler Halkın Partisi haricinde hiçbir siyasi parti görüş açıklamamış olması düşündürücüdür.

Temennim, kişisel menfaatler dolayısıyla bazı siyasi partilerin hiçbir görüş beyan etmemeleri anlaşılır gibi değildir. Bir yandan dünya ile entegre olma yönünde görüşler belirtilecek, öteyandan da Afrika da bile olmayan bir vergi sistemin gelmesine sessiz kalınacaktır?

Servet üzerinden alınan diğer bir vergi türü olan " Veraset ve İntikal Vergisi" konusunun bir başka yazımda ele alacağım.

(1)Prof. Dr. Abdurrahman AKDOĞAN – Kamu Maliyesi 14. Baskı ( S.271)

(2)Prof. Dr. Abdurrahman AKDOĞAN – Kamu Maliyesi 14. Baskı ( S.271)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.