Vergilemenin gelir dağılımı ilişkisi

Yayın Tarihi: 24/07/17 07:30
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Devletin hiçbir müdahalesi olmadığı durumda piyasa ekonomisi kapsamında mal ve hizmet üretimi sürecine katılan üretim faktörleri üretim sonucunda piyasa kendi faktör paylarını gelir olarak almakta olup buna "Birinci Gelir Dağılımı" denmektedir.

"İkinci Gelir Dağılımı" olarak tanımlanan süreç ise, diğer bir ifadeyle, piyasa gelir dağılımı oluştuktan sonraki aşamada meydana gelir. Bu durumda devlet gelir dağılımını uzun vadeli taşınmaz mal kiralamaları, vergi indirimleri muafiyetleri, istisnaları ve sübvansiyon türü mekanizmalar vasıtasıyla değiştirilme işlemleridir.

Liberal ekonomiyi savunanlara göre gelir dağılımı ekonomide kendiliğinden gerçekleşmesi gereken ve müdahaleci bir yapıdakinden daha başarılı sonuçlar elde edilebileceği görüşüdür. Öteyandan, sosyal demokrasi ağırlıklı ekonomiyi savunmalar ise devletin gelir dağılımı konusunda düzenlemeler yapmanın devletin görevi olduğunu belirtmektedirler.

Gelir dağılımının sosyal adalet anlayışı ilkeleri paralelinde gerçekleştirilmesinin devletlerin esas görevi olup, bu amacı gerçekleştirmek suretiyle daha eşitlikçi duruma getirmek için ekonomide bilinçli ve etkin düzenlemeler yapması gerekmektedir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde devletler bu konuya gerekli özeni göstermekte ve dünyadaki gelişmeler paralelinde halklarının yaşam kalitesini geliştirmeye devam etmektedirler.

Anayasamızın "Ekonomik ve Sosyal Hayatın Düzenlenmesi" başlıklı aşağıdaki 47.'nci maddesi şöyledir: Ayrıca bu kuralları izleyen diğer maddelerde konut hakkı, sağlık hakkı, sözleşme hakkı, çalışma özgürlüğü, çalışma hakkı ve ödevi, dinlenme hakkı, ücrette adalet sağlanması, sosyal güvenlik hakkı, açlıktan koruma hakkı, güçsüzlerin esenlendirilmesi hakkı, öğrenim ve eğitim hakkı, gençliğin ve sporun geliştirilmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi, tarım ve çiftçinin korunması, tüketicinin korunması ile devletin ekonomik ve sosyal ödevleri konularında da çeşitli kurallar yeralmış olup devletin Anayasamızda belirtilen ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşma ödevini, ekonomik gelişme getireceği öngörülmüştür (Md. 66).

Bu kuraldan hareketle devleti yöneten hükümetlerin yukarıda belirtilen hakların ve yükümlülüklerin halka sağlanması için ekonomik düzenlemelere ve sağlıklı gelir kaynaklarına ihtiyaç vardır. Kanımca bu kaynağın sağlanması özellikle kayıtdışı ekonominin asgari düzeye indirilmesi ile ve diğer kaynakların makul ve mantıklı esaslar çerçevesinde elde edilmesi ile gelirin dağılmasının yapılacak ciddi düzenlemelerle mümkündür.

Anayasamızda öngörülen bahse konu ödevlerin gerçekleştirilmesi ve gerekliliği dikkate alındığında her hâlükârda devletin gelir dağılımında gerekli düzenlemeleri yapması gereklidir. Esas olan bu konuya ilişkin düzenlemeleri yapacak devlet yöneticilerin KKTC'nin sosyo-ekonomik durumunu en objektif ve gerçek bilimsel verilere dayandırılarak saptanması ile yapılacak plan ve programlara ilişkin düzenlemelerin ekonomik gelişmenin önünün tıkamamasına, buna karşılıkta vatandaşların refahı ile yaşam düzeyinin geliştirilmesi için plan ve programa dayanan çalışmalar yapılmasıdır.

Diğer bir anlatımla, devletin görevlerinden bir tanesi devletin vergi ve diğer kaynaklardan elde ettiği gelirin yeniden bölüşülmesi, yani dağıtımının gerçekleştirilmesidir. Aynı görev belediyeleri ve benzeri kurum ile kuruluşları da kapsamaktadır.

Vergiler ile diğer gelir kaynaklarının planlı ve programlı hedeflere yönelik olarak uygulanması ve kayıtdışı ekonomiyle mücadele edilmesi halinde ekonomik etkinlikler üzerinde hiç şüphesiz olumlu etkiler yaratacağı kesindir. Örneğin, ekonomik durgunluğun ve rekabet eşitsizliğinin azaltılması veya giderilmesi için vergi oranları azaltılabilir ve/veya vergi matrahlarının hesaplanmasında önlemler alınabilir. Bu tür veya benzeri uygulamalara "otomatik stabilizatör" denmektedir.

Özellikle son 15 yıllık dönemde gelmiş geçmiş hükümetler maalesef KKTC'nin sosyo-ekonominin gelişmesine gerekli önemi vermemişler, gelir dağılımı ile ilgili olarak da gerçekçi önlemler almamışlardır. Yegâne öncelik verdikleri husus bir başarı olarak gördükleri kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerini ödemek olmuş ve olmaya devam etmektedir ki bu tür uygulama bir yandan herkesin kamuda görev almasını teşvik ederken diğer yandan kamu hizmetlerinin verimliliğini de hantallaştırmaktadır, bu durum her bakımdan KKTC ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Yapmış oldukları teşvik düzenlemeleriyle sadece belli sektörlere çok uzun, hatta süresiz teşvikler sağlamakla kalınmamış, "vergi maliyeti" olarak tanımlanan vergi teşviklerinin, istisnalarının ve muafiyetlerinin etki değerlendirilmesinin saptanması ve denetlenebilmesi içinde de gerekli önlemleri almamışlardır. Örneğin, son yıllarda sayıları hızla artış gösteren yükseköğrenim kurumlarına, bazı sektörlere ve yabancı devletler ile uluslararası kuruluşların çeşitli projelere yaptıkları finansal katkılar için sağlanan sınırsız dolaylı ve dolaysız vergi teşvikleri vb. düzenlemeler gibi.

Gerek hükümet edenlerin siyasi veya kişisel ranta dayanan anlayışları kapsamında yaptıkları uygulamalar ve düzenlemeler, gerekse KKTC'de hüküm süren kayıtdışı ekonominin asgariye indirilmesi amacıyla bugüne kadar hiçbir etkin mücadelenin başlatılmaması, bir yandan KKTC bütçesini ve ekonomik faaliyet ahlakını olumsuz yönde etkilerken elde edilen gelirin halk yararına hizmet olacak şekilde dağıtımına olanak vermemekte veya bu olanağı çok azaltmaktadır. Keza, TC ile yapılan Ekonomik İşbirliği Protokollerindeki taahhütlerin hükümet edenler tarafından gerektiği gibi ve sürede yerine getirilmemesi veya projelerin yapılmaması da TC'nin vermeyi taahhüt ettiği kaynakların KKTC'ne kullanılmasına/harcanmasına engel oluşturmaktadır.

Bu kısır döngü içerisinde hükümet edenlerin sanki yegâne görevlerinin devlet çalışanlarının maaşlarını ve eylem sonra alacaklarını tahakkuk etmiş haklarını ödemek olması ile fuzuli harcamalar da gelir dağılımına kaynak bırakmamaktadır.

Hal böyle olunca da devletin dolaylı veya dolaysız hiçbir hizmetin vatandaşa aktarılması mümkün olmamakta, halkın temel hakkı olan eğitim, sağlık, ulaşım vb. hizmetlerden gerektiği şekilde yararlanması ve yaşam kalitesinin artırılması ve/veya hayatının kolaylaştırılması mümkün olmamaktadır. Bütün bu olumsuzluklara ilaveten bir de hükümet edenlerin birçok yasa tanımaz davranışları ve tasarruftan çok uzak uygulamaları eklenince halkın iktidarlara ve onların yöneticilere karşı olan güveni her geçen gün daha da azalmakta, halkın büyük bir kısmı çözüm olarak çeşitli siyasi torpil ve yasal olmayan mali arayışlara başvurmaya mecbur bırakılmaktadır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.