Mali ve bütçe disiplini (2)

Yayın Tarihi: 30/10/17 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Geçen haftaki yazımda "bütçe disiplini" ile "mali disiplin" arasındaki farkı açıklamaya çalışmış ve "bütçe disiplininin" dar kapsamlı olduğunu hâlbuki kamu maliyesinin ancak "mali disiplin" olarak tanımlanan ilkeler kapsamında ülkeye çok daha geniş yararlar sağlayabileceğini belirtmiştim.

Özellikle siyasi popülizm, kişisel çıkarlar ve tasarrufa önem verilmemesi nedeniyle mali disiplinin sağlanmaması kamu maliyesinde büyük olumsuzluklar oluşmaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla vergi, resim, harç ve fonlara artış yapılmasını zorunlu hale getirdiği içinde bu durumun birçok sosyo-ekonomik sakıncalara neden olduğuna vurgu yapmıştım. Ayrıca, gerek devlette gerekse belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarında mali disiplinin sağlanabilmesi amacıyla alınması gereken bazı önlemleri özetlerken kanımca iç ve dış denetimlerin sürekli ve etkin şekilde yapılmasının zorunlu olduğuna da vurgu yapmıştım.

Diğer bir anlatımla, "mali disiplin" ilkesinin birçok unsurları kapsamakta olup bunların başlıcaları mal ve hizmet alımlarında yapılan harcamaların maliyet-fayda, gereklilik, şeffaflık, sürekli mali, idari ve teknik denetim unsurlarından oluşmaktadır. Bütçe disiplini ise bir devletin veya kurumun bir yıllık veya belli bir sürede yapılacak harcama ve bu harcamalar için gerekli gelir kaynakları miktarlarını öngören tahmini bir yasal düzenleme olup bütçede öngörülen gider kalemlerinin mutlaka harcanması gerektiği anlamına gelmez. Özetleyecek olursam, bütçe disiplinin başarılabilmesi ile öncellikle ve kesinlikle mali disiplinin sağlanması gerekmektedir.

Kamuda mali disiplin konusunun zorunluluğuna değinmişken bu konuya ilişkin belirtmiş olduğum görüş ve önerilerimin özel sektör işletmeleri için de geçerli olduğunu belirtmekte yarar görüyorum. Hatta mali disiplinin aile bütçeleri için de geçerli bir ilke olduğunun da gözönünde bulundurulması çok önemlidir. Kurumsallaşmamış ve mali disipline önem vermeyen işletmelerin de piyasada uzun süreli başarılı faaliyetlerde bulunmaları mümkün değildir. Buna en güzel örnek, "ayağını yorganına göre uzat" ve "dereyi görmeden paçaları sıvama" ve benzeri anlamlardaki atasözlerimizdir.

Özetle, mali disiplinsizlik sonucu meydana gelen bütçe açıkları ek finansman sorununu oluşturmaktadır. Mali disiplinsizlik sonucu meydana gelen finansman ihtiyaçlarını karşılamak için devletler para (emisyon), servet ve tahvil çıkarma (ki KKTC'nin böyle bir olanağı yoktur) bazı kamu varlıklarını özelleştirme, satma, uzun vadeli kiralama, borçlanma veya vergi, resim ve harçları artırma yönüne gitme durumunda kalmaktadırlar. KKTC'nin para emisyonu gibi bir olanağı yoktur. Bazı kamu varlıklarının özelleştirilmesi, satışı veya kiralanması oldukça sınırlı ve bir defaya mahsus bir işlem olduğu da dikkate alındığında geriye sadece borçlanma ile yeni gelir kaynağı arama zorunluluğu kalmaktadır.

Bankalardan borçlanma yöntemi ise Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası kurallarında öngörülen esas ve kıstaslar ile çeşitli kısıtlamalara tabi olduğu gerçeği dikkate alındığı zaman geriye vergi, resim, harç ve fonları artırma ile TC'den kredi ve/veya yardım (hibe) alma seçeneği kalmaktadır. Yardım (hibe) ve kredi talep etmenin ve alabilmenin de bir sınırı ve koşulları vardır ki buna çok dikkat edilmesi gerekir. Bu olanakların dışında KKTC'nin başka kaynaklardan finansman sağlaması ise olanaksızdır.

Bu gerçeklerden hareketle 2018 yılında yapılacak seçimler sonrası yeni kurulacak hükümetin öncellikle kamu reformunu ve mali disiplini sağladıktan sonra ülke gerçeklerini de gözönünde bulundurarak hazırlayacağı ekonomik plan ve programlara dayalı gerçekçi bütçe düzenlemeleri, kayıtdışı ekonomi ile mücadeleyle çeşitli yatırım projelerine ilişkin ihtiyaç duyulacak ek finansman kaynaklarının sağlanabileceğine inanmaktayım. Aksi takdirde, gerçeklerle bağdaşmayan, ekonomik plan ve program olmadan ve sadece mevcut vergi oranlarını yükseltmek suretiyle finansal ihtiyaçlara çözüm getirme yöntemine başvurulması halkın mevcut alım gücünün daha da azalmasına neden olacağı için KKTC'nin ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir.

Bütçe disiplini olumsuz yönde etkileyen en önemli hususlardan bir tanesi Türk Lirasının döviz karşısında değer kaybetmesinin yarattığı çeşitli sosyo-ekonomik olumsuzluklar olup bütçeler hazırlanırken gerçekçi ve bilimsel vergilere büyük önem verilmesi ve dünyadaki finansal hareketler ile gelişmeler de dikkate alınmalıdır.

Ülkemizin geleceği bakımından yapılması gereken yasal düzenlemeler gerçekleştirilirken bu düzenlemelerin AB normlarında gerçekleştirilmesine özen gösterilmesi ve bunlara ilişkin düzenlemelerin gerçekleştirilmesi Kıbrıs müzakerelerinin sonuçlanma tarihine veya sonrasına endekslenmemelidir.

Mali disiplinsizliğe dolaylı olarak yol açan veya bunu teşvik eden diğer önemli bir husus da devlette ve kamu kurum ve kuruluşlarında iç denetim (internal audit) ile dış denetimin (external audit) olmayışı ve geçmiş hükümetlerin maalesef bu konuya hiç önem vermemesidir. Hâlbuki KKTC'nin kamusal denetimle ilgili kurumlarına bakıldığı zaman birçok ülkede bulunmadığı kadar ülkemizde denetim kurumlarına sahip olduğunu görmekteyiz. Örneğin, Maliye Teftiş Kurulu, Başbakanlık Denetleme Kurulu ve Sayıştaylık gibi kurumların mevcut olduğunu görmekteyiz. Ancak, her ne hal ise en çok yolsuzlukların, haksız kazanç elde etmelerin ve zimmete para geçirmelerin en yoğun olduğu ülkeler arasında KKTC baş sıralarda yer almaktadır.

Geçmiş iktidarların yapmış olduğu:

  • Bütçe disiplininden dem vurup sınavsız ve liyakata dayanmadan personel istihdam etmek suretiyle devlet ve kamu kurumlarının personel sayısını şişirmiş olması, bütçedeki kaynakların siyasi rant ve gereksiz amaçlar uğruna harcanması sonucu doktor, polis, denetim elemanı vs. zorunlu personel istihdamı için kaynak bırakılmaması,

  • Birçok Bakanlığın on iki aylık döneme ait akaryakıt, izaz-ikram vb. bütçe tahsisatlarının büyük bir kısmının bütçe yılı bitmeden, israf denecek şekilde harcanmış olması,

  • T.C. ile imzalanan Ekonomik İşbirliği Protokolü'nde öngörülen ve KKTC olarak uygulanması için taahhüt edilen aylık icraat takvimine (matrise) öngörülen sürelerde gerektiği gibi uyulmaması,

  • Devlette ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iç ve dış denetimlerle ilgili etkin hiçbir önlemin alınmamış, bu konuda yasal düzenlemenin yapılmamış olması ve denetim hakkında Maliye Teftiş Kurulu'nun, Başbakanlık Denetleme Kurulu'nun, Sayıştaylık kurumu ile Kooperatif Mukayyitliğinin personel ile lojistik bakımından gerektiği gibi desteklenmemesi veya görevlendirilmemesi suretiyle pasif durumda tutulması,

  • Mali disiplinsizlik nedeniyle KTH Yollarının iflasına neden olanları yargı huzuruna havale etmekten kaçınılması,

  • Sistemsizliğin sistem haline dönüştürülmesine göz yumulması ve bunun siyasi rant amacına dönüştürülmesi,

  • Çeşitli devlet kaynaklarının ihale yöntemine başvurmadan dağıtılmış olması,

vs. icraatlar devlet yönetme ciddiyeti ile bağdaşmamakta olup ülkenin geleceğine duyulan güvensizliğin bir göstergesidir. Yukarıda belirtmiş olduğum bazı örnekler mali disiplinsizliğin en somut kanıtlarından bazıları değil mi? Hangi konuda olursa olsun, hertür disiplinsizliğin veya suçun bir cezası olmalıdır. Bu yapılmazsa disiplinsizliğin veya suçların önüne geçilemez.

(DEVAM EDECEK)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.