Marx ve ideolojisi homofobikti!

Dr. Doğan Harman, 2011

"Homoseksüellerin hürriyeti" alevi, ülkemizde en belirgin olarak 2011'de eski Rum Maliye Bakanı Sarris'in, Kuzey Kıbrıs'ta KKTC polisi tarafından, Lefkoşa'daki bir evde bugün tartışılan meşhur yasa kapsamında, yani "doğaya aykırı cinsî münasebet kurduğu" gerekçesiyle tutuklanışıyla parlamıştı…

Dönemin yazarları, sivil toplumu ve hatta partiler, bazılarına "bu ne sevgi, Ah bu ne ıstırap" dedirtecek kıvamda açıklamalar yapmış, dünyadan örnek toplayan köşeciler uzun uzadıya yazmıştı.

**

Doğrudur, dünya artık "LGBT" paketi içinde eşcinselliği allayıp pullayıp özgürlükler kategorisinde, İnsan Hakları kitabına kaydetti. Bizim Ortadoğu kavminden olan solcular da Marx'ın, Engels'in ve hatta bu yıldızlar geçidindeki hepsinin 'homofobik' (hatta bir maço) olduğunu bilmediklerinden bu moda ve furyada başı 'solculuk gereğidir' diyerek çekiyorlar. Mesela CTP-BG Milletvekili Derya, sol'a doğru biraz da ima içeren bir gülümseyişle "homofobia tedavisi olan bir hastalıktır, tedavi olun" diyor… Homofobik değilim hatta Af Örgütü'ne göre, 70 ülkede eşcinsellere uygulanan zulmü kınıyorum ancak "İnsan Hakları" denen ve zaman zaman bizzat "demokrasiye" düşman kesilebilen şeyin, liberal ekonominin fonlarından beslenen bir ideoloji, evet evet bir ideoloji olduğuna dikkat çekmekten de çekinmem.

**

Kapitalist sistemin sanat dâhil her şeyi meta ekonomisinin içine çekerek, alınır-satılır hale getirdiği malum. Buna liberal fonların desteklediği İnsan Hakları Örgütlerinin takvimi de dâhildir. Oysa Marx, özgür kişilikten kastın, insanın kendi manevi ve erotik güçlerinin bilincine vararak, onları dengeli bir tarzda kullanması, demek olduğunu söyler. Yani Marx'a göre Kapitalist ilişkilerin özgür ve özgün kişiliği engellediği alenîdir. Hatta gelişmiş meta ekonomisinde, ancak bazı insanlar, o da özel ve uygun koşullarda, kişilik kazanabilir.

Engels'in ise Anti Dühring'de anlamamızı sağladığı gibi kapitalizm, insanların arasında ki her türden doğal ve insani ilişki yanında, cinsler arası ilişkileri de yıkıma uğratmaktadır.

Devasa devlet aygıtı ve iletişim tekel ve mahareti, bu yıkmanın koşullarını, her an yeniden üretmekte, iş bölümünün güdükleştirdiği insan ruhunu aşksız bir cinsel ilişkiler ağının içine atmakta; aptallaştırdığı insan, aynı zamanda sevgisiz-leşmektedir. İşte sol tandansa göre, biseksüellik, eşcinsellik, lezbiyenlik hem bu sevgisiz-leşmenin ürünü, hem de sevgisiz-leşmeye bir tepki olarak yayılmaktadır. Yani, sol ideolojinin tüm ses getirmiş versiyonlarında her iki durumda da bu tip eğilimler, kişiliği özgür ve özgün olmaktan uzaklaştıran koşulların beslediği bir davranıştır.

**

Liberalizmin ahlakı da Allah'ı da paradır. Bireyler parayla dünya pazarında istedikleri her şeyi alırlar, tüketirler. Bu pazarda her şey vardır ve onu makul, normal, hukuki ve hatta 'özgürlükçü' kılmak için her türlü argüman da sayısızdır. Yeter ki para olsun. Dünya pazarlarında birey haklarını korumak için kurulan örgütler, bireylerin (yurttaşların değil, bireylerin) hakları ihlal edildiği anda devreye 'ana sistemin emri gereği' girerler. Bu örgütler global şirketlerin döktükleri paralarla dünyanın her yerinde insan hakları prensip ve ideolojisini yayarlar ve bu prensiplere uyulması için mücadele ederler.

**

Lenin, "Kadınların Rolü Üzerine" adlı broşürcüğünde "aşkta özgürlük, sekste özgürlük demek değildir" der. LGBT hürriyetini en önde savunan solcularımız, LGBT harflerinin her bir karşılığının sol ideolojinin kavramsal dünyası içinde "homofobia" içerdiğini eğer okuyup yanlışlıkla anlamışlarsa bilmelidirler.