Bilâ adl-i mutlak!

Yayın Tarihi: 13/03/14 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
"Berkin'in ekmeği, Hrant'ın ayakkabısındaki çatlak gibi... Ağla ağla bitmez..."

Bejan Matur

Erdoğan hukuku restartladı…

Rüyaları dahi fâilsiz Veli Küçük, İşletim sistemine yeniden yüklendi…

İki kez (duble) ağırlaştırılmış müebbet hapis, diğer suçlardan da 99 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan tescilli bir suçlunun tahliyesi dünya literatüründe yok…

Anlaşılan İlker Başbuğ'la başlayan yıldızlar geçidinde Hanefi Avcı 'vurucu darbe' olarak en sona bırakıldı... Sanırım satış rekorları ve imza günleri nedeniyle Haliç'te Yaşayan Simonlar'ın yeniden baskı süreci, Avcı'nın biraz daha içeride kalmasına neden olan teknik âmillerden biri (!) Gerçi Zirve veya Danıştay katillerinin değil, Hanefi Avcı davasının karara bağlanmış olduğunun farkındayız… Sıkıntı yok, bulunur bir formül…

Şimdilerde 'bu işin İmralı'ya kadar yolu var, Oslo'ya dayanıyor bu tahliyeler' diyen Cemaat, zaten başından beri –bir türlü tam olarak izah edemedikleri bir biçimde- bu Çözüm işine tavır koyuyor…

Davadan henüz 'beraat' etmemelerine rağmen 'gerekçesizlik' yüzünden tedavüle sokulan bu tahliyelere 'haysiyetli' birinin sinirlenmemesi, öfkelenmemesi mümkün mü?

Üstelik her çıkanın kendisini bir 'kahraman' olarak nitelediği şu Karagöz-Hacivat sahnesinde mikrofonlara heyecanla ifade edilenler gerçekten de kepazelik!

**

'Sanığın idamına… Kararın bilâhir yazılmasına…' diye gerekçe yazan İstiklal Mahkemeleri'nin soğuk ruhu; Yassıada Mahkemeleri'nin postal ideolojisi; Sıkıyönetim Mahkemelerinin 'netekim' uygulamaları; müteâkiben Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve 28 Şubat'ın bir rövanş arenası olarak post modern devamı Özel Yetkili Mahkemeler 'baba devletin sopası' olarak geçti tarihçe-i bila adl-i mutlak hafızamıza…

Evet, geçti geçti ama hiçbiri ama hiçbiri 'kudurmuşluğun' bir nişânesi olarak lağvedildiği halde, 'Ben görevimin başındayım' açıklamasıyla kafa tutamadı… Hiçbiri beyan esaslı böylesine sarih meydan okuyamadı. Bunu da gördük bu vesile ile 'ne duyarım ne işitirim, ben tarafgirim' diyen varsa…

**

Tahliyeler karşısında duygu yüklü tüm bu ilk refleksin ardından satır aralarındaki tortular da geçen her bir saat oturmuyor değil… Cem-Hakan Uzan da 'bende isterim ben de isterim, bizi unutmayın' diye çırpınmazsa konunun 'yeniden yargılamaya' doğru ilerlediği görülüyor…

Tabii eğer bu moralle hızla girdiği virajda devrilmezse!

Yeni konsept demek istiyor ki: "Katil de olsa Cemaat değil, ben (yeniden)

Yargılayacağım"…

Yeni hamle demek istiyor ki: "Ey Paralel! 70'lik adama 2 müebbet artı 90 yıl mı verdin? Telaş etme, endişe üfürme… Ben yeniden yargılar, 50 yıllık faturayı keserim. Ne fark eder!"…

Yeni Erdoğan demek istiyor ki: "Ey Cemaat! Sana sırtımı dönerek Genel Müdürlüğü verdiğime bin pişmanım! Zirve Yayınevi Davasın rezil, Hrant Dink davasını mahvettiniz… Biz, bu kastî beceriksizliğinizi de telafi edeceğimizi varsayıyoruz"…

**

İmkânsızı hedefleyen kurgular –tıpkı kişiler gibi- asla yaranamazlar… Çünkü kader, başından niyet edilen kitabî ideale erişmelerine nâdiren izin verir… İlâhi terbiyenin popüler metodu budur!

Velhasıl göreceğiz neyin ne zaman kendi sınırlarında boğulmadan 'yüzeye' çıkacağını…

Ama tüm bu yaşananların ardından bilmem ki ne fark edecek artık…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.