Manzum menkıbe: Mirasyedilik
Şirazlı Sa'di
Gazeteciler Birliği'nin Medya Dergisi, geçtiğimiz haftalarda bir röportaj çerçevesinde, duayenlerden çiçeği burnunda gelecek vaat eden bazı gazetecilere: "dünyaya bir daha gelmiş olsaydınız, hangi mesleği seçerdiniz?" sorusunu tevcih etti
Bana da soruldu. Vahim soru, vahim kişi
Söyledim bir şeyler ama nispeten eksik kaldı. Ziyanı yok, manzum menkıbe sayılır
**
Bana göre bir işim, bir mesleğim yok Hobilerinin sadece bir kısmını 'gazetecilikte' gören biriyim. (duyan da diğerlerini uykumda icra ediyorum sanır).
Gazeteciliğe ait kıymeti tartışmalı, şüpheli- işler de aslında 'aydın biri olabilmek' maksadı bakımından anlamlı sadece Yani kendi adıma ben böyle düşünüyorum.
Soru hemen Yahya Kemal'in 'cihâna bir daha gelmek hayal edilse bile; avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile " mısraını hatırlatıyor
İllâ ki dünyaya bir daha gelmiş olsam (Allah korusun bir daha bu dünyaya gelmekten) hiçbir işle meşgul olmamayı, ne bileyim Tanzimat'tan Cumhuriyete, Dereboyu'ndan Makarios Caddesi'ne bir 'Miras-Yedi Tipi' olmayı tercih ederdim
Bu tipten daha "arketipi" yoktur hem literatürde
Evrensel bilginin sembolik datalarındandır mirasyedi
Rüya tabirlerinde, eski mitlerde, edebiyatta, sosyolojik temel yasaların bağlı olduğu su-i misallerindendir
Orijinal, garip ya da komik olsun diye söylemiyorum: En iyi meslek mirasyedilik Ancak dededen devredecek illâki miras Öyle pederden valideden kurtarmaz!
**
Bunun nesi 'meslek' demeyin!
Antik Yunan'da "çalışma" için 'acı veren faaliyet' anlamına gelen "ponos" sözcüğü kullanılırmış...
Latincede biraz da yüce sanat faaliyeti içeren 'çalışma' için 'operarus' yani 'çile çeken' kelimesi tercih edilirmiş
"Medeniyet" dediğimiz çağımız öncesi zamanlarda hayâti ihtiyaçların tatmini için zorunlu çalışma ve bunu ikmâl edecek bir mesleği edinme; çalışanların, kamusal işlere katılımını hariçte tutan 'kölece' bir uğraştı
Asıl zamanı çalışmaya ayırmaktan kendine bî-gam vakit ayıramamak nedeniyle bugün de çalışmak "kölece" olduğundan bir daha dünyaya gelsem "işsiz" olmayı, "işsiz kalabilme hürriyetini" yaşayabilmeyi dilerdim
Yani Antik Yunan pratiğinde 'çalışmak' aynı zamanda 'lanetlenmiş' olmak demekti
Pek çok şeyin referansı olan o dönemin kamusal alanında "meslek sahibi, çalışan insan" hakkında gıyâben "acınası" bir yaratıktı
**
Batı'ya mukabil Doğu'da ise çalışmak, "emeği ve alın terini" vurgulamak için sosyoloji içinde bir "adâlet" fikriyle incelenir
Mehmet Akif'in ifadesi ile "bekâyı (ebediyeti) hak tanımakla' ilişkilendirilir ve kutsanır. Doğu örfünde "insana çalışmaktan başka nasip yoktur" Fakat madalyonun bu esas yüzü, okuyucuyu nâdiren ilgilendirir
Dediğim gibi benim gönlümde her zaman bir "mirasyedi" olmak yatmıştır
İşte bunlar hep genetik sanırım
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.