Kalıcı sıkıntı

Yayın Tarihi: 15/04/14 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+
"İlk Romantikler yorulmak bilmeden öğrendiler ve öğrendiklerini düşünerek bunu bilinçlerinin mülkü yapmaya çalıştılar: Hatta hepsi uyguladıkları sanatın eleştirmeniydiler. Modern sanatçılar gibi bilgisizliğin karanlığında saklanmakla kör iç-güdünün mutlu edeceğine asla inanmadılar"

Ricarda Huch

İyi bir doktor, sıkı bir avukat, pahalı bir murâkıp, bir kardiyolog ya da bir nalbur hatta ve hatta bir kardinal "işiyle" mücadele halinde olmaz.

Ölmüşlerin amel defterini arka ceplerinde taşırmış gibi konuşan tarihçiler bile bir "yazar" kadar işiyle giriştiği mücadeleye hapsolmuş halde değildir…

Çoğu mesleğin ümit dolu bir başlangıcı, mütereddit ortası ve bin pişman bir sonu vardır: Oysa yazmak, usanç veren sıkıntısıyla her daim yeniden başlar…

"Dandik gazete köşeciliği" havasında bile işin kendisiyle didişen doğası gereği "yeniliğe" ihtiyaç duyarız…

**

Yazmak, 'iyi yazıyorsun ha' geyiğinde ya da 'hadi oradan yazma, yazma!' hitâbında müşâhede edildiği gibi 'esaslı uydurmak' manasına da gelir.

Aslında yazan kişinin ihtiyaç duyduğu tek yetenek, bu son derece olaysız, esasen heyecansız "uydurma" ânında süngerli bir iskemleye sâkince oturabilme kabiliyetinden ibarettir…

"İnsanın hayatını satır imal etmeye adaması gerçekten de iğrenç" diyen Marcel Proust sayılmazsa meraklısı için "romanın ölümlü bir sanat türü" olacağı kehânetinde bulunan Philip Roth, "sıkıntının" ilk büyük kuramcısı Pascal'dan sonra bu derdi en iyi ifadelerle tasvir eden yazarlardandır…

"Yazmak"la ilgili bu yakınma biçimi, makinalı tüfek gibi hem düzenli hem de âhenkli "yalan atma" işinde usta şâirlerin tümünde âbideleşir…

**

"Ruh" fikrini "zihin" ile değiştiren Batı'nın bilge pişmanları ile 'metni yazara bağımlı okumanın kaçınılmazlığı' hakkında ısrarcı Doğu'nun ârifleri işte böyle donmuş zamanlarda tıkanmalara, rastgele zihin akışlarına kapılarak "gömlek değiştirir gibi umutsuzluk" değiştirirler…

Yani bazen –konu sıkıntısından- kendi "takıntılarımızı" yücelterek yazmaya başlamaktan kendimizi alamayız…

Öyle ya;

Kutsal kitapların; naif şeytan elinde propagandaya dönüşen ve sadece "dil"e ait olduğu halde "felsefî çözümleme retoriği" gibi görünen manevralarına karşı insanı "dikkatli olmaya" davet edişi boşuna değildir…

En "kalıcı" ifadelerin en "geçici" anlardan bahsediyor oluşu, zannederim böyle bir şeydir…

Biz buna –aramızda- hem ultra demokrat hem ultra aristokrat, hem en doğala hem de en yüce suniliğe ant içmek diyoruz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.