'Abdullah' hakkında

Yayın Tarihi: 28/04/14 07:44
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Nurettin: "İlacını alıyor musun Abdullah?"

Abdullah: "Yoksa Yakup mu geldi? Hemen geliyorum…"

Hikmet: "Dayım gelemez şimdilik Abdullah! Ama ben götürürüm belki seni. İç ilacını yeter ki"

Gündüzleri insana tahammülden sıkça evrâka sığınan Vatandaş Yakup'un; bir zamanlar disiplin ve istikbali parlak olan dostu idi Abdullah…

Başbakan Özal'ın 'İcraatın İçinden' rutinini kabul ettirdiği yıllarda Abdullah'ın silueti, Aydın Menderes'in ölmeden önceki gözlüksüz ve kirli sakallı görünümüne benzerdi…

O'nun kadar talihsiz olmasa da Abdullah -hala O'nu hatırlayanlar için- konuşurken kelimelerinin arasına bir boşluk olarak koyduğu nefesleriyle de merhumu fazlasıyla andırırdı…

Tıpkı her balkona çıktığında 'gençliği' hakkında hüzünlenirken yüzünün aldığı o donuk ifadede seyredilebildiği gibi -tek kanallı dönemin- TRT'sini izlerken de bazen dalıp gidebiliyordu uzaklara Abdullah…

İlaçlarını terk ettiğinin farkında olmazdı çünkü bazen…

İlaçsız da 'yapabildiğini' iddia ettiği bazı inatçı sabahlar da bile O'nu muhakkak uyarırdı Devlet Demir Yolları'ndan emekli babası…

Sağ'ın ve Sol'un ortasında 'muhafazakâr' mensubiyetiyle Siyasal Bilgiler'in 'talebesiydi bir zamanlar oysa Abdullah… 'Ankara: Bahtı kara hâtıra…' dedikleri Cebeci'deki Üniversite yıllarının başında tüm çevresinin henüz şüphe etmediği parlak bir mesleki geleceği vardı.

Hey gidi Abdullah…

O zamanlar rütbesi darbeci bir 'şöhrete' yetmeyen Çevik Bir'in, vatanî görevini yaptığı sırada himmet ederek derin devletin Anadolu'daki 'çakalı' olmasını sağladığı tahsilsiz öz kardeşiyle kıyaslandığında, bir salon adamı hatta fazlasıyla bir bürokrat sayılırdı…

Abdullah, Yakup kadar uzun boylu sayılırdı…

Hakikatle ilişkisini, 'gerçeğin ipinden' bir türlü tutamadığı için -belki de hayatı bu çabaya değer bulmadığı için- sosyal mühendisliğin zirve yaptığı 70'lerin ortasında yitirmeye başlayan Abdullah'ın sonraları en büyük meşgalesi, 'kardeşim, tek dostum' dediği, daima özlediği Vatandaş Yakup'la, Özallı yılların henüz mesut geçen akşamlarında saatleri aşan uzun telefon görüşmeleri yapmaktı…

Böyle akşamlarda dahi Abdullah, saatler boyu konuşsa da açtığı kırk parantezi dönüp aynı sıra ile kapatabilirdi…

Yakup'un esasen Abdullah hakkında kimsenin bilmediği bir ihmali varmış gibi O'na daima itina ve sabırla davranışı, aralarındaki 'derin bağı' kavramamış olmaktandır…

Abdullah'ı en iyi bilen kişi Yakup olduğu gibi vatandaş Yakup'u da en iyi tanıyan işte bu Abdullah olmuştur…

Abdullah hakkında bilinmesi gereken en önemli hususlardan biri de Yakup'la ne çok şeyi konuşmuş ve dertleşmiş olduğudur…

Yine de Yakup, hayat karşısında bir 'Kara Kutu' olarak Abdullah'ı aratmaz!

'Abdullah hakkında' kendisini tamamen yabancı hisseden bedbaht Karantina okuyucusu için söyleyeceklerim bu kadar…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.