Neo-Osmanlıcılığın kaynağı Kıbrıs

Yayın Tarihi: 26/08/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Türkiye'de yeni başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 1990-2000 yılları arasında yazdığı 300 akademik makaleyi tarayan eski öğrencilerinden Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Yardımcı Doçent Behlül Özkan'ın, yeni başbakanın plan ve hedeflerine ilişkin geçtiğimiz gün Türkiye'de yayımlanan röportajı çarpıcı başlıklar içeriyor…

Röportajın ardından meşhur konu Davutoğlu'nun, ilk kez Batı'nın tarif ederek haberleştirdiği gibi gerçekten de bir 'Neo-Osmanlıcı' mı olduğu ekseninde gündeme geldi.

Çünkü Doçent Özkan, Davutoğlu'nun İtalyan Marksist Antonio Gramsci'nin icat ettiği bir kavram olan ve "ait olduğu ideolojiye sımsıkı bağlılığı" ifade eden muhafazakâr Sünni İslam'ın 'Organik Aydın'ı olduğuna dikkat çekiyor…

Ve ekliyor: "Davutoğlu, Neo-Osmanlıcı (Yeni Osmanlıcı) değil, Pan-İslamcıdır…"

**

Şayet bu tahlil isabetli ve anlamlı ise neden önemli?

Şu yüzden anlamlı: Çünkü Neo-Osmanlıcı olsa iyi! Nitekim bu, biraz da Osmanlının siyaseten (özellikle fethettiği yerlerde, mesela Kıbrıs'ta) kozmopolit bir yaklaşımla ayrıştırmayışını, kapsayıcı ve güç dengelerini 'bütünde eriterek' hareket ettiği, hatta bu konuda bazı şer'i hukuku zorlayan tercihler yapmış olduğu gerçeklerini de içeren bir şey… (Evlat katli ve babası diye 8 aylık torun dâhil katlini meşru görebilen Osmanlı iktidarı kendi içinde zaten şeri bir devlet de değildi)

Oysa Yeni Osmanlıcılık karşısında Pan-İslam(izm) öyle değil…

Özellikle Osmanlı Devleti'nin çöküş döneminde Avrupa'nın saldırılarına karşı "tek saf halinde bir kurtuluş" düşüncesi olarak ortaya çıkan Pan-İslamizm, 19. yüzyılda İslam liderleri tarafından ortaya atılmış, Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu tüm ülkelerin "tek bir çatı altında birleştirilmesi" idealini anlatır. (Bu yaklaşım Abdülhamit dönemi zirvedir)

İşte diyor, Doçent Özkan coğrafyada Sünni İslam yayı (İhvan) ısrarı ve vurgusu bu Pan-İslam nedeniyledir. Bu nedenle de Neo-Osmanlıcılıkla alakası yoktur.

Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı müddetince hiç değilse 10 defa, defaten "Yeni Osmanlıcılık gibi bir politikası olmadığını" söyledi oysa… Bu tartışmanın nesi güncel?

Zaten bu mümkün de değil!

Çünkü Davutoğlu, Özal hükumetinin izlediği politikanın ilk Yeni Osmanlıcılık adımları olarak yorumlanmasına mukabil ünlü eseri Stratejik Derinlik'te Özal'ı 'Bir Tanzimat paşası' gibi görür...

**

Esasen Davutoğlu'nun reddettiği Neo-Osmanlıcılığın teorik kaynağı Kıbrıs'tır...

Zira bu kavramı, 74'te adadaki Türklere yapılan saldırılar üzerine Türk Ordusu'nun Kıbrıs'a çıkması ve 3'te 1'ini kontrolü altına alması üzerine Yunanlılar tarafından ortaya atılmış ve ardından literatürde bir kavram haline gelmiştir. ('Fetihçilik', 'Fetih Zihniyeti' demek istediler önce)

Son 5 yılda ABD kaynaklı Davutoğlu'na ilişkin bu söylem yeniden şöhret buldu.

Suriye kriziyle birlikte devrilmeyeceğini çok iyi bilen Esad'ın bunu dillendirerek "Türkiye'de bazılarının Osmanlı İmparatorluğu'na dönmenin hayalini kurduğunu" söylemesi, Muhteşem Yüzyıl fenomeni derken popülerleşti…

Velhasıl Davutoğlu katiyen Neo-Osmanlıcı değil…

Öğrencisinin anlatırken zihni yönlendirdiği gibi bütünen Pan-İslamcı da değil…

**

Davutoğlu'na ilişkin hakikat ikidir.

Bir: Türkiye, Soğuk Savaş sonrası pasif Batı yanlısı o bildik eski misak-ı milli sınırları içindeki sınırlı tavrıyla devam ederse kesinlikle yıkılır ve yok olur. (bu konuda argümanı 1920-30'lardaki Almanya).

Bu nedenle coğrafyada, Evet ve elbet Müslüman coğrafyada domine edebilen bir hareketlilik içinde olmalıdır. Bu doğru olur, yanlış olur…

İki: Hala meşhur 'Sıfır Sorun'da Stratejik Derinliğe gömülmüşlüğü vurgusu ve başarısızlık atfı da doğru değildir. Çünkü 'sıfır sorun' denilen şey, 2011'e kadar ekonomik işbirliği vurgulu 'Ortadoğu'daki diktatörlerle sıfır sorun' demekti ve o günden sonra coğrafyada Arap Ayaklanması dâhil pek çok şey oldu, oluyor.

Bundan sonrası için de Türkiye dış politikasında -son beş yıla kıyasla- yeni bir eksen kayması kuvvetle muhtemeldir ki başka da çaresi yoktur.

Davutoğlu'nun Başbakan olması ya da Dışişleri Bakanı olması hatta ilk döneminde olduğu gibi danışman kadrosunda olması da (ki ilk bakanlığı dışarıdan atamaydı) önemli değildir.

Zira kendisi bu konuda başından beri "tek" belirleyicidir.

Türkiye ne Yeni Osmanlıcı ne de Pan-İslamcı olacak kudrette değil…

Eğer bunlardan sadece biri olsaydı Ayasofya'yı ibadete açardı Erdoğan liderliği…

Ama şimdilik, 'ne gerek var!' deniyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.