Sıçan/Fare
Diğeri, öyle mi dedi, zararı yok, sen de git 'kurşun döktür' karşılığını verdi
Saçmalamakla kurşun döktürmek arasında felsefe yapan ünlü Radikal Blog yazarı Rıza Üsküdar bakın ne dedi dün bu mevzuu hakkında;
"Saçmalamak, ya da kurşun döktürmek
Hangisi daha sağlıklıdır sizce?
Yaşanan gerçekler çoğu zaman saç baş yoldurduğu gibi, aynı zamanda "neler oluyoruz?" diyerek saçma sapan da olsa anlama çabası içinde olmayı gerekli kılar
Kurşun döktürmek ise, herhangi bir çaba göstermeden gerçeği öğrenebileceğini zannetmekten doğmuştur.
Nicesi bu yolda kurşun döktürmüştür
Ama sonuç alamadığı gibi, sonunda amacı neyse, neyi elde etmek istiyorsa, bu yolda kurşun sıkmaya da başlamıştır
Sizin anlayacağınız, yaşanmakta olan belirsizlikler, bazen saç baş yoldurup, saçmalatırken; bazen de kurşun döktürüp, kurşun sıktırıyor.
Ve bugün de böyle oluyor "
**
Rıza Üsküdar'ın çok remizli denemesinden gelelim bizim düzene
Bizdeki insan ilişkileri de anlayacağınız böyle Yani saçmalamakla kurşun döktürmek arasında
'E normal, ada memleketi' der gibisiniz
Nüfus az, kuzen çok
Ha bir de yeğen
Hiç kimsenin 'herkesi' ismen ve simâen tanıdığı, bir şekilde ilişki ağına girdiği, saçmaladığı ya da kurşun döktürdüğü bir mecburi düzen
Bu beşerî çemberde muhakkak iki şıkkınız var: Ya saçmalamak ya da kurşun döktürmek!
Hangisi daha sağlıklı?
Saçmalamak mı, kurşun döktürmek mi?
Bir de bu düzende bu ikisinin arası, ortası var diyebilirsiniz !
Yani ne saçmalayanlar ne de kurşun döktürenler
Onlara da 'sı..nlar' diyoruz
Yani büyük fare
**
Çağdaş efsaneler yazarı ve edebiyat ustası Cormac McCarthy, "No Country For Old Men" adlı kitabında (İhtiyarlara Yer Yok, 8 Oscar'ın 4'ünü de alan bir filme de dönüşmüştü 2008'de) kıdemli şerif Bell, çaldığı paralar nedeniyle arkasından hem "mafyanın" hem bir "psikopatın" hem de "polisin" koşturduğu Llewelyn Moss'un karısı Carla Jean Moss'a kocasına ulaşmak için- ilginç bir hikâye anlatarak O'nu itinayla uyarır
Çünkü kıdemli şerif, Llewelyn'in "tek zaafının karısı Carla" olduğunu iyi bilir..!
Şerif, 'Sanderson'ın doğusunda mezbahası olan bir Charlie Walser vardır. Orada sığırları nasıl keserler bilir misin?' der
Kadın (Carla): -Hayır efendim bilmiyorum
Bizim Şerif Bell başlar dinlerken zorlanan kadına anlatmaya
-Bu sığırları alınlarına balyozla vurarak öldürürler; Önce sıkıca bağlarlar sığırları ve boğazlarını keserler
Bir keresinde Charlie bunlardan birini bayıltıp bağlar ve kesmeye hazırlanır.
Ama hayvan ansızın kendine gelir ve debelenmeye başlar.
Anlayacağın çılgına dönmüş 300 kiloluk bir hayvan, tabirimi mazur gör sevgili Carla!
Charlie lanet hayvanı kafasından vurmak için silahına sarılır... Ama bütün o hengâme sırasında silahtan çıkan kurşun sekerek gelir ve Charlie'nin omuzuna saplanır.
Şimdi git Charlie'yi gör. Hâlâ sağ eliyle şapkasına uzanamıyor
Anlatmak istediğim, insanoğluyla bir öküz arasındaki mücadelede bile sonuç kesin değil
Bugünlerde sığırları değişik şekilde öldürüyorlar. Havalı silah kullanıyorlar. Kısa mesafeden taş sıkıyorlar. Beyni darmadağın ediyor.
Hayvan ne olduğunu anlamıyor bile!
Kadın (Carla): -Bana bunları neden anlatıyorsunuz şerif?
Şerif (Bell):- Bilmiyorum Carla Jean. Beyin jimnastiği yapıyorum
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.