'Kadınların' masası

Yayın Tarihi: 16/10/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Kıbrıs'ta çöken masa ve müzakerelere dair cihetler iki cinsten gibi görünüyor…

Biri fevkalade 'ciddi analizler' kontenjanından lakırdılar…

Diğeri ise bir kısım 'dalga'lar…

Ciddi işler için vakit bol, mekân geniş… Bence biraz dalga geçmekte de faide var…

Çünkü her şey bir manada traji-komik sayılır…

**

ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland; BM Genel Sekreteri Kıbrıs Temsilcisi & UNFCYP Misyon Şefi Lisa M. Buttenheim; IMF adına Troyka'nın Güney Kıbrıs Misyon Şefi Romanyalı Delia Velkouleskou; AB Dışişleri Bakanı ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'un (yani tamamı kadın olan bu dizinin) aktif katalizör olduğu ve Şubat 2014'te ortaya çıkan Ortak Açıklama ile gelişen yeni Kıbrıs Sorunu ve müzakereler çöktü…

Kadınlar velhasıl Immanuel Kant'ı gıyâbında kıskanan Alman feylesof Arthur Schopenhauer'un telmihlerinde bahsettiği gibi 'ciddi siyasi işlerde' yine "başarısız" oldu…

Oysa Türkiye medyası ve bizler yeni gelişmelerin yaşandığı o aylarda "Bu kez Onlar Deneyecek, Kadınlar Kıbrıs Sorununu Devraldı" diye başlıklar attık, spotlar döşedik…

Ortak Açıklama içeriği, tâ o günlerde de doğrusu bir 'magazin' havası veriyordu… Çünkü tüm izahlar, sözde analizler ya bir duâ yahut bir temenni tadında yeniyordu…

Kimse Arap Baharı tortusunun coğrafyayı nasıl bir 'kum fırtınasına' atacağıyla ilgilenmiyor, Kıbrıs'ı tenine güneş ışığı değmemiş mübarek insanların yaşadığı Kuzey Avrupa'da bir yerde zannediyordu…

Ve hiç kimse ABD'nin yolda değişen ve yeniden yazılan planları olduğunu, hiçbir şeyin ilk anda vaadedildiği şekliyle kalmadığını, kalmayacağını görmüyordu…

**

Ortak Açıklama'nın ortaya çıktığı 'şok' Şubat ayında Köşe Karantina, Amerika'nın Kıbrıs'ta zamanlamasının 1 yıl kadar erken bir vakitte tezahür ettiğini, yalnızca bu yönüyle yeni Kıbrıs konjonktüründe 'samimi olmadıklarının anlaşıldığını' yazmıştı…

Ne alakası var diyenlere Obama'nın Kasım ayında gücünü yitireceğini (yani o günlerde 10 ay sonra) , KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin takvim gereği yapılacağını, Güney Kıbrıs'ın İsrail ve Mısır'la birlikte yeni planlar yapacağını, ekonomilerini toparlayacaklarını, Rusya'nın bu işe mutfakta karışacağını, Rum Ortodoks klişesinin çark edeceğini, Türkiye'den Suyun KKTC'ye akacağını, Ortadoğu'nun ise Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası bir ajanda içinde 'ateş çemberi ortasında' bırakılacağını kaydetmişti…

**

Ne var ki Kıbrıs'ı coğrafî olarak Avrupa'ya ait zannedip bu siyasi yanılgıya düşenler, nihai bir İsrail-Türkiye barışına güvenerek kalkan "hidrokarbon dolmuşuna" hemen bindiler…

Zannederim Gazze ile ilgili son vahşet sahneleri ortaya çıktığında ve Mavi Marmara tazminatı böylelikle güme gittiğinde bu çevreleri Kıbrıs'a ilişkin bir histeri tutmuştur.

Öyle ki ABD Başkan Yardımcıyla selfie çektiren KKTC'nin federal çözüm yanlısı genç ve pek toy vekilleri bile hadlerini fazlasıyla aşarak Ortadoğu'daki enerji politikaları hakkında 'fikir' beyan etmeye başlayabildiler…

Uluslararası ilişkilerde dirsek çürütse de orta yaş sonrası bir sendromla analizlerine 'siyaset' bulaştıran akademisyenler dahi "doğu akdenizde gazlı bir çözümden" hemen bahsederek zihinleri bulandırdılar…

"Hidrokarbon bir müstesna olarak bize refah getirecek…" diyenler, şimdi adanın çevresini Suriye bahanesiyle kuşatan çok çeşit milletlere ait savaş gemilerini konuşuyor…

Ortadoğu'daki her kıyının Kıbrıs'taki gazı arka cebinden çıkarır çokluk ve nitelikte olduğunu bilmeyen ya da bunu ifade etmek işlerine gelmeyen bu çevreler, ABD Kıbrıs'ta artık Federal bir Çözüme gerçekten inanıyor diye yazdılar, işlediler…

Hiç "İngilizler ne diyor, Kıbrıs'taki Üslerden bir kısım toprağı neden AB'ye devretti" diye sormadılar…

Bu çevreler şimdi ABD'nin Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki parsellere savaş gemisi gönderdiği gerekçesiyle masadan çekilen Rumlara neden dosdoğru bir destek açıklaması yapmadığını bugün dahi sormuyor, sorgulamıyor… (Yoksa aksi mi?)

**

Kıbrıs'ta yeni çözüm vitrinini kâh kızıl, kâh sarı saçlarıyla süsleyen kadın bürokratların müzakere masası çöktü…

Bence onlara, yani Victoria Nuland, Lisa Buttenheim, Delia Velkouleskou, Catherine Ashton'a –hadi benden olsun BM Kıbrıs Barış Gücü komutanı Kristin Lund'a- hatta -erkek olsa da- aralarında naifliğiyle pek de sırıtmayacak olan yeni BM Özel Danışmanı Eide'ye bir şans daha verilmeli…

Başında dediğim gibi;

Biraz şaka, biraz ciddi…

Allah'ın hakkı üçtür değil mi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.