Eski muhit

Yayın Tarihi: 21/10/14 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Kan gölüne dönen "Mezopotamya" dünyanın merkezidir.

Uluslararası siyasi çekişmenin, zulmün ve savaşların odağı olan Mezopotamya, medeniyetin beşiğidir... Yani eskiden öyle idi..!

Dicle-Fırat nehirleri arasında kalan, Irak, kuzeydoğu Suriye, güneydoğu Anadolu (Basra Körfezine kadar) ve güneybatı İran topraklarını kaplayan bölgenin mâzide kalmış, unutulmuş pek çok özelliği var…

**

Mezopotamya, ilk uygarlığı kuran Sümerlerin anavatanı…

Mezopotamya modern ilaç tedavisinin geliştirildiği yer…

Modern hukuk ve modern mimarinin temelleri Mezopotamya'da atıldı…

"Yazı"nın doğduğu (Gılgamış, Tufan, Yaradılış manzumeleri), asrî matematiğin kurulduğu, dinlerin menşei…

Dünyanın ilk sulama ve atık-su altyapısının tasarlandığı Mezopotamya, Modern takvim ve astronomiyi de geliştirenlerin yurdu…

Kadın-erkek eşitliğinin anavatanı…

Sayısız seküler ve dini 'ilk'ler…

**

MÖ 4000 yılının ortalarından itibaren Mezopotamya, insanlık tarihinin en eski ve en temel medeniyeti olan Sümerlerin ana yurduydu…

Doktorlar insan vücudunu ve ilaç tedavisini henüz bilmeseler de, hastalıkları çok iyi izleyerek analiz ediyorlardı. Mezopotamyalı doktorların kayıt altına aldıkları izlenimler, devrederek yüzyıllar içinde modern ilaç tedavisinin doğuşuna önayak oldu.

Bugün Louvre Müzesi'nde koca bir taşa yazılı olan ve 282 adet yasadan oluşan (kral Urukagina'nın baskı ve zulme son vererek hürriyeti getirdiği) ve modern hukukun temeli olan Hammurabi Kanunları (MÖ 1780) günümüzde evlilik ile ilgili kuralları ve medeni hukukunun özünü oluşturuyor.

Tüm dinlerin kökeninin Mezopotamya olduğu kabul edilmektedir.

Antik Mezopotamya dininin temelleri erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler (Akad, Asur ve M.Ö. 3.binlerde Arap Yarımadasından göçe başlayan Sami Babiller) bu dini yapıyı benimsemişti.

Tek tanrılı dinler olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam da antik Mezopotamya dininin gelenek-izlerini taşır…

Çoğu bugünkü Irak sınırları içinde olan Mezopotamya, "Mezopotamya'dan kovulma-dönme, sahip olma, vadedilme" fikirleri nedeniyle bugün de süren –kökü arkaik- bazı kanlı din savaşlarının da esasıdır.

Mısır matematiğinden daha a'la bir matematik geliştiren Mezopotamyalıların, lise iki düzeyinde bir matematik müfredatına sahipti. (Çarpma-Bölme cetvelleri, 360 dereceye bölünen çember). Mezopotamyalılar, ikinci dereceden bazı poligonların köklerini bulmayı, iki bilinmeyenli iki denklemden oluşan bir sistemi çözmesini de biliyorlardı. Mezopotamyalıların 60 tabanlı sayı sistemi günümüzde halen denizcilik ve astronomide kullanılmakta…

İlk sulama ve atık su kanalları, Mezopotamya'da ortaya çıktı.

Nippur kentinde Fırat'ın suyu, sulama kanallarıyla kente taşınır ve pişmiş toprak künklerle çeşmelere ulaştırılırdı.

Ur kentinin pişmiş topraktan yapılmış kanalizasyon sistemi gün ışığına çıkmıştır.

İlk yazıyı MÖ 3200 yıllarında Mezopotamyalı Sümer rahipleri buldu.

İlk yazılar, şekiller üzerine kuruluydu; yani her varlık ve olay için bir şekil kullanıyorlardı.

Çivi yazısı işaretleri de geçmişteki bir resim yazısına dayanıyordu.

Pişmiş tuğlanın endüstriyel anlamda ilk üretimi ise MÖ 4'üncü yüzyıla, Bâbil Kulesi yapımına denk düşmektedir. Tarihçiler bu kulede 85 milyon adet tuğla kullanıldığını hesaplamışlar.

Mezopotamyalı Sümerler zamanı 60 dakikalık saatlerde ölçmüş ve haftayı 7 güne bölerek günlük bir takvim de oluşturmuşlardı.

Bâbilli astronomlar gündönümü ve tutulmaları hesaplayabiliyorlardı. Astronominin gelişimi din ve mitoloji ile iç içedir…

Zira Mezopotamyalılar için astronominin mistik bir amacı vardı…

Mezopotamya'da kadınlar da erkekler gibi iş gücüne dâhildi ve kadınlar, erkeklerin sahip olduğu tüm haklara sahipti. Boşanabiliyor, kendi işlerini kurabiliyor, ticâri anlaşmalar yapabiliyorlardı.

**

Modern senfonilerin tasvirde aciz kaldığı Mezopotamya'da tarih ve nostalji bir yana;

Her şehrin kent-atası, (ilk yerleşim muhiti) –eğer turizme yönelik bir imara açılmamışsa- muhtemelen bugünlerde ya varoş ya fakir ya da virandır…

Bu tüm dünya şehirlerinde, hatta son modern kentlerde bile –bir şekilde- böyledir…

Kurgularda da öyledir: Uzaya yerleşen insanlık, arkasında viran ve sadece gelemediği için kalan fakirlerin yaşadığı bir viran şehir bırakır…

Bir yerler, özellikle de "ilk" olma mahiyetiyle 'güzel' yerler, bir zaman sonra "kötü bir muhîte" muhakkak dönüşür…

Popülasyon değişir, çünkü tükenir…

Devran döner, her parlayan söner…

'Tarih' yazan Dünya çünkü, böyle işler…

Mezopotamya da dünya için öyle… Eski mahalle…

Devri, popülerliği bitmiş…

Dünyanın Mezopotamya'sı; Ankara'nın Ulus'u… İzmir'in Kadifekale'si… İstanbul'un Haliç'i…

Kıbrıs'ta Surlariçi…

Hareket çok, bereket yok!

**

Suçlu tarih mi? Tabiat-ı eşya, mizac-ı insan mı? Yoksa yeni muhitte yeni mahalleli mi? Hepsi mi? Bilmiyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.