'Osmanlıca' meselesi

Yayın Tarihi: 10/12/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
"Âhir ömrümüzde adımızın sonuna bir -it eklediler.."
'Makber' yazarı Abdülhak Hamid Tarhan


Fakültede ilk ders yılının ikinci günüydü…

Dersin adı "Osmanlıca" idi ve Cumhuriyetin "redd-i miras" fabrikasyonunda yetişmiş bizler, yani koca sınıf tedirgin bir bekleyiş içindeydik…

Arka sıralarda soteye yatan ve sağa sola mavi boncuklar saçan bendeki tüm merak ise, bu derse girecek hocanın yıl boyu hep en ön sırada dizilerek oturmaya karar veren ve mevsime bakmaksızın yaz kış minik etek giyen sınıfın 'Egeli' laik kızlarını "Osmanlıcadan korkmamaları" konusunda nasıl ikna edeceğiydi…

Evet, bilhassa dersin müstakbel hocası hakkında tüm merakım bu idi…

Aramızdan bazıları, aile terbiyesi içinde edindikleri önyargıları nedeniyle başından pes edebilir, fakülteyi sırf bu Osmanlıca dersleri nedeniyle asla bitiremeyebilirlerdi.

Çünkü bu zihniyete göre "Osmanlıca" öcü bir dildi ve Eski Türkçe'nin bir ucûbe, 'Araplaşma' yahut 'geriye gitme' olduğu varsayılırdı…

Bu toy zümre cehaletiyle ilk gün yüzleşti.

Zira dersin ilk yıldan ürküten kalın kitabının önünde "Osmanlıca" değil "Osmanlı Türkçesi" yazıyordu.

**

"Osmanlıca" denen bir lisân olmadığını, bu kelimeyle kastedilen şeyin "eski Türkçe" olduğunu, ne var ki Cumhuriyetin -alfabesi farklı olan bu Türkçe'ye- eski hânedân gibi "Osmanlıca" dediğini sonraları tanışacağımız Rus bir Türkologtan öğrenmek nasip oldu…

"Osmanlıca" denerek yanlış ifade edilen şeyin bin küsur senelik bir kültürü olduğunu, bu yazıyı öğrenenlerin önünde yepyeni ve geniş bir ufkun açılacağını ise Osmanlıca dersine "Kuran" okumayı bildiği için "hava atarak" giren bazılarımızın bile kavrayamadığı bir şeydi…

Sınıftaki bu takımın havası sadece iki dönem kadar ancak sürebildi. Nitekim sesli harfleri veren ve adına "hareke" denen işaretleriyle Kuran okumak, Osmanlıca matbu bir Atatürk şiiri okumaktan daha kolaydı…

Çünkü Osmanlıca yazılmış Atatürk şiirlerinde vezin daima kusurlu, Kuran metninde ise ahenk mucizeviydi…

Tüm sır, tıpkı bugünkü gençliğin SMS atarken kullanmaktan imtina ettiği sesli harfleri, SUDOKU çözer gibi okuyabilmekti…

**

Alfabesi nedeniyle korktukları Osmanlıca derslerini fakültenin ilk döneminden itibaren sıkı tutan, kalmaktan korktukları için en çok Osmanlıca çalışan sınıfın bu en önde oturan Batı'lı laikleri, birkaç dönem sonra hem en yüksek notları aldılar hem de Osmanlıca okuyabilmenin verdiği gizemli havayı Doğu kökenli sınıf arkadaşlarımıza hissettirdiler…

İlkokulda Latince harflerle yazılan Türkçe, okulun neredeyse 6 ilâ 7'inci ayına tekâbül eden 2'inci döneminde ancak sökülebilirken, Arap harfleriyle yazılan Osmanlıca, yani "Osmanlı Türkçesi" bütünen yabancı olanlar için bile en çok 4 hafta kadar meşakkate sebep oluyordu…

İşte en çok buna hayret ettiğimiz fakülte yılları boyu Osmanlıca dersi, daima bir serüven oldu. Çünkü bir dilden öte hakikatli maziye uzanan fantastik bir maceraya benziyordu.

**

10'uncu Yıl Marşı'nın "İstiklal Marşı yerine konarak" tüm üniversitelerde ayakta okunduğu o yıllarda arka sıralarda oturan benim durumum ise -her zaman ki gibi- konforlu idi…

Pala bıyıkları ve heybetiyle o ilk derse giren Osmanlıca hocamın, İran Şah rejiminden sürülen Azerî asıllı ulemâdan bir profesör olduğunu sınıfa girer girmez o yaşımda anladım.

Nâkıs fakülte yaşamım boyu "Osmanlıca" serüvenimde benim için en keyiflisi, Tanzimat Tiyatrosunu Osmanlıca metinlerden okumak ve Batı karşısında örnek teşkil eden "Türk Aydınının" nasıl da "yozlaşmış" olduğunu lisanından kavramak olmuştur.

Ben, belki de henüz 1'ünci sınıfta okurken "özel Osmanlıca dersi" vererek sigara parasını çıkarmış son nesildenim…

Bu nedenle Türkiye'de süren 'tartışmalı' Eğitim Şûrası sonrası başlayan "seçmeli Osmanlıca dersi" hakkında yapılan tartışmalara kendimce katılmak istedim.

Zannederim kanaatime işaret eden hâtırâtım bu bahis için yeterlidir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.