'Âfet Hanım' Hadisesi

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu kontenjanından Eski UBP'li vekil, DP-UG'li "Afet Özcafer hadisesi" diye bir şey var…

Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı'ya vereceğini açıkladığı destek nedeniyle Genel Başkan Serdar Denktaş'ın 19 Nisan'la ilgili parti kararını henüz hatırlatarak hakkında Parti Meclisi olmadı MYK usulü işlem yapmadığı Özcafer, Kanal T'de Dilek Kırıcı yönetiminde her hafta yaptığımız televizyon programında ansızın "Akıncı'yı destekliyorum. Bunu Cumhurbaşkanına da arz ettim" deyince konuyla alakadarlar sadece Mağusa ile sınırlı kalmadı…

Afet Hanım, desteği konusunda 'Denktaş bir şey yapamaz, yaparsa partinin, MYK'nın çoğuna yapmak zorunda kalır' edasıyla açıkladığı 'marjinal desteğin' ardından kendisine gelen tepkileri anladığım ve hissettiğim kadarıyla çok da ciddiye almıyor…

Bu mesele siyasi magazinin konusu…

Ancak yazının başlığına" konu olan "Afet Hanım Hadisesi" dediğim şey bu değil!

**

Her vesile ile "yasadan" söz edenler, Afet Özcafer'in Kıbrıs Postası'nda manşet olan açıklamalarını kendi aralarında çok konuştular ama meseleyi kamuoyu önünde konuşmaktan imtina ettiler.

Bilindiği gibi Özcafer, bir dönem milletvekilliği yaptığı (gerçi edası 4 dönemlik) meclisten ayrılırken 'Mal Bildirimi' yapmadığını açıkladı gazetemize… Normal şartlarda bu açıklama ardından kendisine kurum diyen her binadan bir açıklama kaleme alınması gerekirdi.

Bu açıklamanın vahâmeti zaten her yıl içine düştüğümüz 'seçim sürecidir işte…' denecek kadar basit değil çünkü.

Özcafer; vekilliği ardından 2 yıl geçse de yasa gereği milletvekili olmadan önce meclise sunduğu mal bildirimini, vekilliği bittikten sonra yasal zorunluluğuna rağmen yapmadığını söylüyordu ve bu, devletin gözünün içine bakarak 'eski bir milletvekili olarak yasanızı tanımadım' demekti…

"Evet, yasayı çiğnedim… Kimse de kapıma dayanmadı. Ya vekillik dönemimde zengin olduysam. Menfaat sağladıysam. Benim korkum yok, veremeyecek hesabım da… Ama görüyorsunuz hesap soran yok işte" diyen Özcafer'e yanıt hızla KKTC Meclis Başkanlığından geldi ilk anda...

Meclis, kendisine gerekli ihtarların zamanında yapıldığını ve buna rağmen mal bildirimi yapılmadığını, bunun üzerine de 9 Eylül 2014'te Başsavcılığa suç duyurusunun Meclis Başkanlığınca yapılmış olduğunu açıkladı…

Ancak bu açıklamanın "'Âfet Hanım' Hadisesi" nezdinde hiçbir değeri yok. Çünkü Özcafer "bu konu hakkında bana bir evrak gelmedi" diyor.

Yani meselenin peşine düşen biri yok!

Yani polis kendisinden ne ifade almış ne de başsavcılık hakkında kılını kıpırdatmamış!

Yani Meclis Başkanlığının 'suç duyurusunu' tınlayan bir kurum yok ülkede…

Afet Hanım KKTC'de çiğnediği yasaya rağmen herhangi bir davanın konusu, herhangi bir mahkemenin sanığı olmuş değil!

Malı da mülkü de itirafı da havada ve kimsenin özünde umurunda değil.

Öte yandan bireysel olarak danıştığım hukukçular da bu konuda tam olarak nasıl bir sürecin işlemesi gerektiğini tam olarak ifade edemiyorlar.

Ya Barolar? Onlar neden sesini çıkartmıyor!

Hukuk Daire Yasası'na göre Başsavcılığın polise işlem başlatma yetkisi verdiğini gazeteciler mi hatırlatacak kamuoyuna!?

**

İki cihetten şanslı Afet Özcafer belki de…

Bir; Mensubu olduğu partinin 'parti kararına rağmen' başka bir Cumhurbaşkanı adayını desteklediğini açıklamakla kalmıyor, gerekçelerini uzun uzadıya anlatıyor da…. Ama partisi bundan rahatsızlığını dile getirmiyor.

İki; Vekilliği sonrası yasal zorunluluğa rağmen yapmadığı ve bunu itiraf ettiği halde polis ve başsavcılık peşine düşmüyor! Mahkemelik olmuyor…

Şimdi Afet Hanım telefonlarda bana "Vatan beni hapse mi sokturmak istiyorsun. Nedir yaptığın?" diye gülümseyerek takılıyor…

Ama son tahlilde 'Afet Hanım Hadisesi', Mal Bildirimi özelinde ülkenin işlemeyen mekanizmalarını acı bir şekilde resmediyor…