İnfilak

Yayın Tarihi: 27/03/15 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

İlk film cihazına 'büyülü fener' diyerek sinemayı icat edenler yaklaşık bir asır evvel, izleyicinin afyonu aksiyondur, diye düşündüler… Zira sinemanın üzerimizde bıraktığı şaşırtıcı, çekici etkiyi sağlayan şey 'aksiyondu'…

Ancak ne yapmak lazımdı?

Muhakkak heyecan yaratmak için bir şeylerin patlaması yani infilak etmesi ve birilerinin birilerini kovalaması gerekli idi… Trajedi sanatının seyirci üzerindeki sistematik etkisini anlatan 'Katarsis' ve 'Katarsis Eğrisi'ni sonradan derleyip toplayan Brecht'in yolunda gidenler bile bir şeyleri infilak ettirip durdular beyaz perdede…

Bunun sinema için vazgeçilmez oluşu ardında yatan şey, infilak edebilecek en uygun şeyin etrafta en çok dolanan şey olmasıydı…

Araba!

Bu işte ilk "akıllılardan" biri, etrafta dolanan pek çok otomobil olduğunu fark edip arabalara aksiyonu tetikleyen bir "bomba" muamelesi yaptı ve araçları bir şekilde infilak ettirdi. Sonra da bu iş bir klişe olarak gelenekleşti…

Aksiyona meraklı hiçbir yönetmen, gümbür gümbür alevler içinde kalarak infilak etmeyen bir arabayı sevmez.

O gün bugündür ya bir kovalama neticesi mukadder bir kaza, ya benzin deposuna şaşmaz netlikle ustaca nişan alan bir kurşun nedeniyle yahut sadece şiddetli bir çarpışmanın sonucu arabalar, sinemada daima infilak edip durur…

Oysa gerçekte bir otomobilin infilakı imkânsızdır!

Hiçbir araçta, hiç bir surette infilak edebilecek bir aksam bulunmaz. Bir araba, en çok benzin deposu sızıntısı nedeniyle alev alır ve yangın çıkar ancak asla patlamaz!

Bu bilimsel bir gerçektir…

Yakıtı benzin değil de LPG olan, yani tüple giden araçlar hariç hiçbir otomobili patlatamazsınız.

Bunun imkânsızlığını uzun uzadıya anlatan bir belgeseli şaşkınlıkla izlemiş olmama rağmen birkaç yıl evvel takla atan bir aracın içinden hızla çıkmaya çalıştığımı, infilakinden korktuğumu hatırlıyorum…

Bilimsel bir gerçeği adımı bilir gibi bilmeme rağmen acaba nasıl oluyordu da filmlerin etkisinden kurtulamamıştım?

Cevap basit: düzenli söylenen ve gösterilen yalanlar, 'doğruları adı gibi bilenleri' de şaşırtır.

Çünkü bu da bir diğer bilimsel gerçektir…

**

Uluslararası ilişkilerin mâhiyetini şekillendiren 'yalancı' politikacılar, medya enformasyon ağı ile düzenli yalan attıkları için (hatta Uluslararası İlişkiler tahsili de bu kurgunun içinde şuursuzca yer aldığı için) bir süre sonra yalan olduğu aşikâr olan bir şey, "doğru gibi" herkesi etkisi altına alır.

Düzenli ve ahenkli yalan, medya enformasyon çağında artık doğrudur.

Bunun 1. Cihan Harbi'nden 11 Eylül'e hatta şu sıralar "uluslararası operasyon" adı altında Yemen'de başlayan ve süreceği anlaşılan "işgal" gibi sayısız örneği var…

İnsanlar defaten hiç var olmayan, hiç yaşanmamış hatta hiç yaşamamış bir kişiye, olaya, ülkeye ve sözde arkasındaki odaklara kontrolsüz öfke duyabilmişlerdir…

Düzenli atılan yalanlar bir şiirin büyüsünden de üstündür çünkü…

Bunun bölgemizde yegâne örneği de Kıbrıs etrafında, ada halkına ebedi bir saadeti vadettiği 2009'dan beri bir şekilde ifade edilen hidrokarbon yataklarının; ekonomik, siyasi ve sözde jeo-politik analizlere bahis edilerek yapılıyor oluşudur…

**

Uluslararası aktörlerin "Gaz varsa da bu artık müzakerelerin sürmesine engel bir şeye dönüştü" gerçeğini kabul edip artık ifade ediyor oluşlarından bahsetmeksizin gaz konusunda yaşanan son hayal kırıklığı önceki gün basına yansıdı…

Buna göre Rumların doğal gaz konusunda büyük beklentilerini ifade eden 9'ncu parseldeki 'Amathusa sondaj kuyusu' da kuru çıktı… Yani ENİ'Nin elinde 2'inci bir yeni boş kuyu var. Peki, ne diyordu bir önceki Eski Yunan Başbakan Samaras'ın Enerji Danışmanı Kasinis?

"Amathusa'da 9 trilyon ayak küp var!"…

Hep infilak!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.