Takunya

Yayın Tarihi: 14/04/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Yeni bir hayat lazım, […] fakat sıçramak,

Ufuk değiştirebilmek için dahi bir yere basmak lazım.

Ahmet H. Tanpınar, Huzur

28 Şubat ve karanlık atmosferinde bir 'direniş' hikâyesi içinde yeşeren AK Parti, 'dava' diyerek yaslandığı kırk yıllık ahlak ve adâleti esas alan, kısmen ideolojik birikimi iki yılda berhava etmiş midir?

'Namaz kılan adama' duyulan zımnî güveni fikren yerle bir ettiği için sorumluluğu nedir?

Entelektüel muhafazakâr çevreler, Haziran seçimleri için Ak Parti listelerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bilhassa medya ve bürokraside yer alan niteliksiz, kaygısız, derinliksiz ve esasen hiç muhafazakâr olmamış 'maaşlı devşirmelerin' daha da 'makbul adam' sayıldığını konuşuyor…

Çünkü entelektüel muhafazakârlara göre –nuru kararan Paralel'e rağmen- bir değil, bin-bir aksilik var...

Dünyevîleşirken 'dünyalaşma' hakkında; tırnak içinde "ya dava ne oldu?" ekseninde süren bu santimantal alenî tartışma, siyaset bilimi yok sayılarak yapılıyor…

Biraz kafa karışıklığını göze alarak şunu söyleyebiliriz: Türkiye'de liberal muhafazakâr yönelişin ilk akla gelen isimlerinden biri olan Ali Fuad Başgil'in 'iyi toplum' tasavvuru, Osmanlı tecrübesini evirip çevirse de onaylamaz.

Şu halde AK parti ile birlikte muhafazakâr bir proje olarak "Türk-İslam Sentezi" nereye gitmiştir?

Türk tipi sağdan beslenen Türk tipi muhafazakârlık, bugün geldiği noktada İngiltere'de Tory'lerin 1688 Devrimine önce direnip sonra onun nimetlerinden yararlanmaları gibi bir görünüm sergiliyorsa eğer bu şaşılacak bir şey değil…

Muhafazakârlık, kendisinden hiç beklenmedik bir surette değişime uyum sağlamanın, hem en faydacı, hem en fırsatçı yorumlarından birine teorik olarak daima gebedir çünkü…

**

Tâ 27 Mayıs sonrasında şekillendiğini okuduğumuz, işittiğimiz siyasal bir mücadeleyi anlamak ve bugün tosladığı yerde yeniden 'anlamlandırmak' açısından strese neden olan temel muhafazakâr soru şudur: Ferdî gayret ve fedakârlıklar, beslenen ümitler, çekilen acılar neden boşa gitmiştir?

Cevap bellidir.

Ahlaktan başlayıp en katı ideolojilerin bile içini çürüten tabiatı meşum "siyaset" illeti yüzünden!

Hiç olmazsa büyük siyaset ehli Bismarck'ın bu konuda hatırlanması gereken fikirleri anımsanmalı…

19'uncu yüzyılda gevşek bir konfederasyon olan Almanya'nın güçlü bir imparatorluğa dönüşmesinde en önemli rolü oynayan ilk şansölyesi Alman devlet adamı Bismarck, "siyaset" ile "şarküteri\kasap sanayisini" birbirine benzetir…

"Sucuk, salam, pastırma, her türden sakatat ve siyaset seviyorsan mutfağa girmemenizi tavsiye ederim" der Bismarck ve bu iki iş de özünde pistir ve olmak zorundadır demek isteyerek meseleyi özetler…

**

Özal döneminin 'takunyalıları' peki şimdi ne yapacak?

Hiçbir şey yapamayacak…

Netekim yokturlar artık!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.