'Sıkıyönetim' ve 1 Kasım tablosu

Türkiye'de hükümet kurmak için gerekli 45 günlük süre dün itibariyle doldu. Türkiye 1 Kasım günü, 8 Haziran sabahı 'koalisyon imkânsızdır' diyerek yazdığımız gibi yeniden seçime gidiyor…1 Kasım, bizi de alâkadar eden olumsuzlukları ile ortaya çıkan 'kusursuz krizin'şerbeti olabilir mi?

Tablo değiştir mi?

Döviz tırmandığı ilk adımına (hatta yakınına bile) dönmez ama 'manzara' değişir.Değiştirmez, diyenlere 'değişeceğini' şimdiden ifade edelim ki sonra 'öyledir ama fakat böyledir' diyerek ne onlar üzülsünler ne de biz beyhûde övünelim…

Tablonun değişeceğini, bir süre önce Metropol Araştırma direktörü Özer Sencar'ınAhmet Hakan'a verdiği röportajın Hürriyet'te sür-sürmanşet oluşundan anlamıştık zaten.

Zira aynı Sencar, bana da 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi KKTC'de 'Mustafa Akıncı'ya saha araştırmalarımızda rastlamadık' diye -olsa olsa palavra niteliğinde- sözler sarf ederek bir röportaj vermişti.

Gevelemeye lüzum yok!

'Erdoğan karşıtlığı', PKK terörüne bile destek vermeyi meşru görüyorsa eğer geldiği bugünkü noktada; Türkiye'de 1 Kasım tablosu basbayağı değişir. Seçmen için parametreler bilahir değineceğimiz gibi nicedir…

Üzüntümüz ise 'yeni Cumhuriyetin başından yanlış kurguladığı' Türk-Kürt ilişkileri neticesi ortaya çıkan ünlü "Kürt sorununun"yönetilebilir olmaktan çıkışıdır.

**

Gelelim Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği ve kimsenin ne demek istediğini anlamadığı "sıkıyönetim önerisi" ve tartışmalara…

MHP tabanında 'Bahçeli'ye rağmen MHP'ye vereceğim' diyenler zannederim 'HDP'ye verdik Çözüm daha beter oldu' diyen zümreden daha pişmandır. (Türkiye'de 'örgütün partisi' olduğunu bilmiyor. IRA örneğindeki gibi 'partinin örgütü var' zannediliyor)

'Erken Seçim'i ilk dillendiren Bahçeli'nin kafası, 7 Hazirandanbu yana karışık!

İç Güvenlik Paketi'ne itiraz ettiği halde Bahçeli'nin geçtiğimiz hafta önerdiği 'Sıkıyönetim' önerisi bu hususta zirve çelişki arz ediyor. Benim neslim, Türkiye'de belki ucu ucuna Olağan Üstü Hal'in ne olduğunu, siyasi neticelerini herkesin hissetmesi bakımından bilir belki ama Bahçeli'nin dediği "Sıkıyönetim" nedir bilmez!

Çünkü genç ömrü buna yetmez.

Sıkıyönetim, Olağanüstü Hal'in de –ilkelliği bakımından- gerisinde bir şeydir. Sıkıyönetimde tüm yetki askerde, Olağanüstü Hal'de ise mülki idarededir. Yegâne utanç Sıkıyönetim Mahkemeleri Olağanüstü Hal'de yoktur.

Zaten esasen -Özallı yıllarda-bir dönemin ünlü özel Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu zamanlarında, Olağanüstü Hal, "Sıkıyönetim"geleneği ile siyaseten mücadele kapsamında icat edilmiştir.

Sıkıyönetimin örfî yetkileri–bugün hatırâtkategorisinde okuduğumuz üzere- Olağanüstü Hal'den bin beterdir.

Bölgesel sıkıyönetim -tuhaf ama- "en geniş olarak" 74 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda20 Temmuz 1974-2 Eylül 1975 tarihleri arasında ilan edilmiştir. (İstanbul, Ankara, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Antalya, Muğla, Adana, İçel ve Hatay'da)

**

İşte Bahçeli "basiretsizliğinin" önerdiği Türkiye'de Sıkıyönetim dizini:

Şeyh Said İsyânı (Muş, Bingöl, Elazığ, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Tunceli, Urfa, Bitlis, Van, Hakkari, Malatya, Erzurum) Şubat 1925-Aralık 1927.

Kubilay olayı (Menemen, Manisa,Balıkesir) Ocak- Mart 1931.

2. Dünya Savaşı üzerine (İstanbul, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli) Ekim 1940-Aralık 1947.

6/7 Eylül olayları (İstanbul, Ankara İzmir) Eylül 1955-Haziran 1956.

27 Mayıs hareketi (İstanbul ve Ankara) Nisan 1960-Aralık 1961.

20/21 Mayıs olayları (İstanbul, Ankara ve İzmir) Mayıs 1963-Temmuz 1964.

15/16 Haziran işçi olayları (İstanbul, Kocaeli merkez, Gebze) Haziran-Eylül 1970.

12 Mart hareketi ardından (İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, İzmir, Eskişehir, Ankara, Adana, Hatay, Diyarbakır, Siirt) 26 Nisan 1971 - 26 Eylül 1973.

Irak iç savaşı (Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt) (TBMM onaylamadı) 27 Mart 1975 - 27 Mart 1975.

12 Eylül üzerine (önce 22 ilde ardından tüm yurtta) Eylül 1980-Temmuz 1987.