Napolyon Besmelesi çeken Anastasiadis

Başbakan Bismarc'ı 'fazla dengeli' bulduğu için görevine son veren son Alman İmparator Kayser Wilhelm, İngilizlere duyduğu hırs ile yeni sömürgeler bulmak maksadıyla çıktığı yolda;8 Şubat 1898'de Şam-Emevî Camii önüne gelmişti…

Birinci Cihan harbi sonrası yenildiği veVersay Antlaşması maddesi gereğince "uluslararası ahlak ve anlaşmaların kutsallığına karşı büyük suçlar işlediği"için daha sonra ülkesini terk eden İmparator,kozmopolit Eyalet-i Şam ahâlisine"Sultan Abdülhamid ve halifesi olduğu dünyanın her yerindeki Müslümanlar bilmelidirler ki Alman İmparatoru onların cihandaki en iyi dostudur" şeklinde hitap etmiştir…

İmparator bilahir tatile gittiği Yunan adalarında 'arkeolojiye' ilgi duyacaktı.

Ancak ölçüsüz 'sıkma' sanatında daha muhteşem örnekler vardır...

Halka ve idare heyetine hitapta Napolyon bir numaradır.

**

Mısır'ı işgal eden Napolyon Bonapart Müslüman olduğunu söyleyecek, bununla övünecektir…

Temmuz 1798'de İskenderiye Limanı'na ordusunu indiren ve ilk yazılı açıklamasına "besmele"ile başlayan Napolyon, Mısır halkından kendisi ile ilgili söylenen "İslam Düşmanı" yalanlarına inanmamasını, aksine Mısır'ı yöneten Memlukîlerden, çok daha fazla ve derinden Allah'a inandığını, Kuran-ı Kerim ve özellikle peygambere büyük "saygısı" olduğunu söylemişti…

Açıklamasının çok yerinde "Allah" adını sık sık anan ve Mısırlı din adamlarına çağrıda bulunarak Mısır halkına 'Fransızların gerçek Müslümanlar' olduklarını anlatmalarını isteyen Napolyon, Türk kökenli Memlukîlerinihânet ettiği Osmanlı sancağına hep bağlı kalacağını da vurguluyordu…

Halk arasında "Ali Napolyon Bonapart" ya da "Bonapart Paşa" olarak anılmasını isteyen Napolyon sokaklarda Mısırlı fistan-kıyafetle dolaşıp 11 kişilik Müslüman Danışma Kurulu üyelerini de yanına alarak Cuma namazlarına katılmasına rağmen Mısır halkını bir türlü kandırmasını başaramamıştır…

**

İşte New York'ta devam eden 70'inci BM Genel Kurulu'nda –o kasvetiyle ünlü gri mermer- önünde lider ve halklarahitap eden nice liderler, -uluslararası ilişkiler dizinine girmemiş olduğundan- olsa gerek 'sıkmaya' devam ediyorlar…

Netanyahu, Hollande, Obama, Ban, ŞiCinpin… Ve Ban…

Hiç biri Napolyon'un 'palavra sanatlarından' ilham almasını beceremiyor.

Ne ucuz…

Basit ve sıradan…

Sanatsız, vezinsiz konuşuyorlar.

Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla mesela Anastasiadis, Türkiye'nin Kıbrıs'ta barış yönünde teoride olan desteğinin artık pratiğe de dökülmesinin zamanının geldiğini söyleyebiliyor…

"Zamandan" söz ederken bir alagori iyi olurdu oysa…

'Kazan-Kazan' diye diye kendi 'kırmızılarını' ilan ile Anastasiadis, çok iyi bilir ki Türk Askeri adada ise eğer bunun tek nedeni 2004 referandumunda Kıbrıs Rum toplumunun Hayır demesidir.

Kıbrıs'ta, adada Cumhurbaşkanı Akıncı ile yakalanan bunca 'neşe dolu' ivmeye âdeta inkâr mührü vuran Anastasiadis, Rum devlet geleneği geçmişinde yapılan tüm vurgulara temas etti ve gitmişken ABD'deki Rumlar için EOKA'nın silahlı tedhişe başlayışının yıldönümünüde kutlamayı ihmal etmedi.

Anastasiadis, 1994 Budapeşte Antlaşması'na göre garantörü olduğu Ukrayna'yı 'işgal' eden Rusya'yı "garantörlük" adına çağ dışı buluyor.

Türkiye'den çözüme katkı diye askerini (şimdiden) çekmesini tavsiye ettiği anlaşılan Anastasiadisoysa,siyasi eşitliğin yegâne alameti 'Dönüşümlü Başkanlığı' kabul ettiğini kendi kamuoyundan korktuğu için açıklayamıyor…

Değil başkanlığın dönüşümünü, radyo frekanslarının bile bir GYÖ olarak düzenlendiğini açıklayamayan Anastasiadis, Cumhurbaşkanı Akıncı ile aynı niyet ve çizgide olduklarını da ifade etmese geleneksel Ortodoks-Rum kibrini sarf ettiği hangi sözlerle aşmış olabilirdi ki…

**

Çözüm için gerekli 'paranın' 30 yıllık bonolu faizi ile arandığı şu günlerde Anastasiadis'tenAlman İmparator Wilhelm'den; Fransız devlet adamı Bonapart'tanen azından –sanat anlamında- ilham almasını, icabında 'besmele' çekmesini bilmesini dilerdik…

Gelenekselliğin ve 'atalar dininin' sonu yok…