KKTC'nin 'su tartışmasında' avantajları

Yayın Tarihi: 15/10/15 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

'Suyu kim yönetecek' çerçevesinde yürütülen 'boş' tartışmada taraflardan biri olan Kuzey Kıbrıs'ın –kâğıt üzerinde lakırdısına değer- muhatabı Türkiye'ye karşı avantajlı 2 (yazı ile iki) durumu var.

Madem "boştur" sana göre; öyle ise neden yazıyorsun denebilir.

Malum boş işlerin de "ilham verici" yönleri olabiliyor…

Meselâ mevcut tuzlu suyun yüzde kırkını (Lefkoşa'da yer yer yüzde yetmişini) zaten kaybeden (yani yönetemeyen) belediyelerin 'yağmur drenajını yönetemesem de ben bu suyu dağıtırım' diye kurduğu BESKİ yapılanması 'popülizm olmayacak' dedi diye olmayacak varsayılabiliyor…

O halde 'boş' lafların –sadece dendi diye- bir makesi var hala ülkemizde.

O yüzden ben de dilediğim gibi ötebilirim. Ne de olsa daha iyi şakısın diye gözleri oyulan kör bir "saka kuşu" gibiyim…

**

Evet, KKTC'nin Türkiye'ye karşı bu tartışma içinde iki avantajı var.

Bir:

İlki Türkiye'deki seçimdir ki, ağırlığı ile pratikte AK Parti liderliğindeki seçim hükümeti zaten ve maalesef ülke sathında bir kaos durumu içinde… İçinde bulunduğumuz ama lakayt olduğumuz bütün coğrafya öyle.

Öte yandan AK Parti'nin Kasım sonrası 'tek başına' iktidar hesabı da garanti altında değil.

Bu manada "Asrın Projesi" olan ve niteliği de "stratejik su" olan Türkiye'den KKTC'ye su temini için nihai 'vana' açılış töreninin de Türkiye ve KKTC'deki barajlarda eş zamanlı olarak bu hafta sonu, Cumartesi yapılacak olması anlamlıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan dâhil pek çok bakanın da 'ülkemize gelişinin' beklenmesi bu nedenledir.

Suyu, 40 yıllık KKTC siyasetinin bu güne değin iki asıl aktörü olan UBP ile CTP koalisyon hükümetinin karşılaması da siyasal olarak anlamlıdır.

Tartışmanın literatürüne göre suyu "özel yönetmeli" diyen taraf Türkiye'dir. İddiaya göre hatta Türkiye, "özelin yönetmeyeceğini bilse idik boruyu döşemezdik" demektedir.

En azından bunu ima etmektedir.

Bu hususta diler Türkiye densin diler AK Parti, bana göre fazlası ile haklıdır…

Şimdi;

Türkiye'deki Kasım seçimlerine yaklaşırken su didişmesine, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın seçilir seçilmez Erdoğan'la CNN Türk'te canlı yayında yaşadığı "kardeş-yavru" polemiğini hatırlayarak bakalım.

O tartışmanın Demirtaş'ın lisânında neye dönüştüğünü ve Erdoğan ile AK Parti karşıtlarının o polemik için geliştirdiği aleyhte sloganları hatırlayalım.

Türkiye, KKTC ile su üzerinden yeni bir "paparanın" çıkmasını, bunun Türkiye medyasında fazlasıyla yer edip "gürültüye dönüşmesini" istemez.

Türkiye'de muhaliflerine "AK Parti KKTC'nin suyu için gene ihâlecilik peşinde" dedirmek istemez.

Demek bu durum, bir atmosfer zemini olarak taraflardan biri olan KKTC'nin –farkında olduğu ama henüz kullanmadığı- siyaseten bir avantaj gibi görünmektedir.

**

Gelelim teknik olan ikincisine ki bunun farkında olduğumuzu dahi sanmıyorum.

O da gelen suyun, nâmı MGK raporlarına da zamanında yansıdığı gibi "Barış Suyu" olmasıdır. Bunun anlamı yılda 75 Milyon metreküp olan su miktarının Güney Kıbrıs'a, Rumlara da –dik dursalar da fazlasıyla ihtiyaçları olduğu bilindiği için- satılacak olmasıdır.

Nitekim suyun tarım amaçlı kullanılacak olan miktarının deniz seviyesinin nicedir altında olan tuzlanmış ve kurumuş Güzelyurt aküferine yapacağı katkıları maksimize etmekten söz ediliyor…

Söz konusu aküferinin (toprak altı su havuzunun) yüzde sekseni zaten Güney Kıbrıs sınırları içinde!

Demek ki su, bu aküferiyi tuzdan temizleyecek ve dolduracaksa (ki bu hala akıbeti belirsiz bir tartışma) zaten bu işlem Güney Kıbrıs'a da en başından yarayacak.

Esasa geliyorum;

Talat -malumu ilan ile- suyun Kıbrıs'ta gerçekleşecek olası çözümde AB içindeki 'Federal Hükümet' tarafından yönetileceğini söylüyor.

Yani ve herhalde satın alınacağını!

Peki ya Çözüm olmazsa ve uzarsa su Rumlara nasıl satılacak?

Uzak olmayan yakın geçmişte elektriği Rumlara nasıl sattığımız hatırlayalım: KKTC tanınmadığından Kıbrıs Cumhuriyeti'nde kurulmuş bir Türk ile bir Rum -iki şirket- birbirlerine fatura kesmişti de satılmıştı!

Yani bir tür naylon fatura.

Demek ki Türkiye'nin getirdiği suyu Rumlara verebilmesinin yolu da "Kıbrıslı Türk" bir şirketle her halükarda çalışmaktan geçiyor.

Bu da mevcut 'tartışmanın' zenginleştirilmeye müsait bir avantajıdır.

Yani yönetemezsek de "toptancıdan" alıp "parkende" satacak olan biziz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.