Hayırlı olsun; GAP olmasın

Yayın Tarihi: 20/10/15 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Gazeteciliğin en önemli yönü, "tarihe" yerinde ve "bizzat" meselenin dışında kalarak bir tür pasif-şahitlik edebilmektir…

Kıbrıs'ta, Nisan 2003'te adada sınırlar ilk kez açıldığında buna şâhitlik etmek fazlasıyla görkemli bir tecrübe idi...

Doğrusu bu, uluslararası aktörlerin başka hesaplarla girişerek gülümsediği Annan Planı referandumunun yapıldığı günden de önemliydi.

"İnsandı" kapılarda konu çünkü…

O günlerde -hatta yıllarda- henüz kapılar resmen açılmadan evvel de defalarca Güney Kıbrıs'a geçmiş; ara bölgelerde sık yapılan iki toplumlu bazı etkinliklerin bir kısmında "mutfak ehli" olarak görev almış ve heyecanla kapıların açılışını beklemiştim.

Türkiye'den KKTC'ye gelen ve 'yılların hayâli' olan suyun geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen 'vana' törenine katılmak da tıpkı Yeşil Hat'tın 74 sonrası ilk kez Ledra'da, o geçişte 9 saat ayakta kalmak kadar heyecanlıydı benim için…

Cumartesi günü de 4 saat ayakta bronzlaşarak "tarihe" bizzat şahitlik ettik.

Çünkü su idi; yani yine "insana dairdi" konu…

**

İçme suyunun denizi aşarak Kıbrıs'a ulaşması, Doğu Roma Başkenti Konstantinopolis Bizans'ken de adada yaşandığı 'yazılı' olan su problemi bakımından tarihi olduğu gibi; adada geleceğine Özallı, Demirelli yıllardan beri yaşanan hayal-kırıklıkları nedeniyle kırılan "inancımız" açısından da tarihi idi…

Adada kesilen ağaçlar incelendiğinde anlaşılıyor ki Kıbrıs'ta geçen 10 yılın 3'ü muhakkak "mukadder bir kuraklık" içinde geçiyor.

Hâsılı geldi-gelemez derken dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle su ulaştı…

Kıbrıs ayağındaki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ada'da çözüm-barış vurgusunu sık dile getirişi ile Türkiye'deki seçim atmosferine ilişkin konulara hiç girmeyişi anlamlı idi.

Törende Cumhurbaşkanı Akıncı ile Başbakan Kalyoncu'nun 'suyun idaresine' girmesi ise başka bir anlam…

Törende 'lafız' üzerindeki esas hava fakat, sudan tüm Kıbrıs'ın yararlanabilme temennisi ile "barış umudunun da sudan nasibini alabilmesi" olarak ortaya çıktı.

Törenden bir gün sonra ancak Anastasiadis, Kuzey'de Türk tarafının –belki de manasızca- yükselttiği Mart-Nisan'da referandum hedefinin gerçekçi olmadığına ilişkin açıklaması ise konu hakkında esas "hayal kırıklığı" gibi görünüyor…

Suyu "işletmek" ya da "yönetmek" gibi kavramların birbirine girdiği mevcut tartışma sürecek…

Ne var ki 'tarihîlik' gölgesinde…

**

Nitekim su denince coğrafyamızda akla gelen şey, şimdi unutulan Güneydoğu Anadolu Projesi, yani GAP'tır…

GAP, Türkiye'de -görece az gelişmiş bölgelerinden- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki 9 ilde (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak) uygulanan, çok sektörlü entegre bir bölgesel kalkınmayı hedefliyordu…

"Entegre" niteliğiyle proje, sadece barajlar, hidro-elektrik santralleri, sulama yapıları gibi fiziksel yatırımlarla sınırlı kalmayıp, bunların yanında ve birbiriyle eşgüdüm içinde tarımsal gelişme, sanayi, kentsel ve kırsal altyapı, haberleşme, eğitim, sağlık, kültür, turizm ve diğer sosyal hizmetler gibi sosyo-ekonomik sektörlerin geliştirilmesine yönelik yatırım ve etkinlikleri de içeriyordu…

Esas siyasi hedefi ise tırnak içinde "Kürt Sorununu" bitirmekti…

Sorunu ne su, ne de havalimanı bitiremedi.

**

GAP'ın, nice akademik gayrete rağmen faideleri kâğıt üzerinde kalmıştır.

Sadece siyaseten değil üstelik.

DSİ, GAP barajlarının bazı bölgelerde tuzlu olmayan ovaları da tuzlandırdığını iyi bilir.

Bir teoriye göre doğal olarak mevcut olmayan yerde suni su, uzun vadede felaket de getirir.

Yani su da esasen nimetten olan "ateş" gibidir.

Elini içine sokarsan yakar belki ama aş da pişirir.

Su da öyle…

Dileriz çok yönlü tarihi niteliği ile Su Temin Projesi, içme suyunun ötesinde yeniden 'Yeşil Ada' temennilerine yönelik GAP'ı anımsatmaz.

Tarihîlik karşısında tek arzumuz budur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.