Son fıkracı: Çetin Altan
Eskiden "Köşe yazarlığı" denen şey yoktu
Çünkü "köşede yazmak" diye bir şey yoktur.
Bu terimi asrîleştiği iddia edilen "dil" de değil, gazeteciler uydurdu.
Evvelden bu işin adı, yani gazetelerdekisütunlara 'güncel' nakış işleme işine 'fıkra yazarlığı' denirdi
Bugün 'köşe yazarlığı' dediğimiz şey, esasen tahsil gerektirmeyengazeteciliğe; eskiden 'fıkra yazarlığı' denen derinlik ise 'edebiyata' ait bir kategoridir. Bir de karaladığı köşeyi 'makale' sananlar var ki onların durumu en vahimi
Gazetecilik, 'fıkra sanatını' sonradan keşfetmiş ve 'edebiyat âleminden' ithal etmiştir.
Gazeteciler bugünkü 'köşeciliği', fıkra yazarlarından öğrendiklerini iddia ederler.
Maalesef bu sadece bir iddiadır.
Zaten bu nedenle edebi bir tür olan'fıkra'yı, neşe dolu hikâye kırıntısı zanneden bugünün İletişim fakültesi doçentleri vardır
Bunlar, Hüseyin Cahit Yalçın'ın sert ve güncel "polemiklerini" gazetecilik zanneder.
**
Eskiden "köşe yazarlığı" yoktu
Zaten şiirsel unsurları 'yapısal' bir surette içermeyen düz yazıya (mansur) da 'nesir' denirdi.
Şeyh-ül muharririn (Genel Yayın Yönetmeni) denen idarecilerin de övündüğü "Fıkra yazarları" vardı.
Yani Çetin Altan vardı
Ondan önce de Ahmet Hâşim
Yine 'Ahmed'lerden Ahmet Râsim
Kabaklı
Falih Rıfkı Atay
Refik Halit Karay Orhan Seyfi Orhon
Peyami Safa
Burhan Felek Refi Cevat Ulunay
Bedii Faik, Rauf Tamer.
**
Bu dizin, bir kısmı gazetelerde de 'güncel'e temas etmiş Türk dilinin unutulmaz "fıkra" yazarlarıdır
"Üslub-u beyân aynı ile insandır" diyen bu adamlar, güncel politika ile siyaset yazdıkları halde "edebiyat âlemine" aittirler.
Bu nedenledir ki günlük temaslarına rağmen her 'fıkra' kalıcı olabilmiştir.
Köşe gibi kendi haftasında medfun değildir.
Zaten ikisi arasındaki farkı anlatan da budur.
Fıkra yazarlığı, köşe yazarlığından farklı olarak güncele derin bakabilmek gerektirirdi Her fıkra literatüre bir şey katar, çatarken de 'kavram' üretirdi...
Sanat, özel bir görüş ve güzel bir üslup demek olan "fıkra yazarlığı", tanım ve gayesi itibariyle 'kalıcı olmak' istemese de bugün "köşe yazarları" ile mukayese edildiğinde fıkralar ve o eski "fıkracılar" kalıcı bir nefesle okunur
**
Türk edebiyatında fıkra yazarlığının, Şinasi'nin 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesindeki yazılarıyla başladığı öğretilir
İşte merhum Çetin Altan da Türk dilinin belki de yaşayan son büyük "Fıkra yazarı" idi.
"Dünyada en çok köşe yazmış yazar" unvanına rağmen sümme hâşa kendisi 'köşe yazarı' değildir.
Bu merhuma en büyük hakârettir.
Yaşar Kemal'in Çetin Altan hakkındaOrhan Pamuk'a nükte ederek söylediği 'dua et ki roman sanatını öyle çok da ciddiye almadı' dediği şey, O'nun ne denli büyük bir 'fıkra yazarı' olduğunun en önemli anekdotlarındandır
Evladından 'hiç bir öngörüsü tutmayan' ne Mehmet ne de bir romancı olarak Türkiye tarihinin en derin devlet işi gazetesini çıkarıp yönetmiş olan Ahmet O'nu aşamadı
**
"Fıkra" en muteber ve gazetecilikte de en mühim kalem işidir.
Köşe Karantina, Çetin Altan'dan "Ben Milletvekili İken" adlı eserini önerir.
Bir de fıkra yazarlığındaki önderlerini isim vermeden anlattığı "Bir Yumak İnsan"ı...
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.