Siyasette köpük ve esas
Ata bakan ve terbiyesi ile meşgul olan adama 'seyis' derler
'Seyis' ile 'siyaset' kelimesi arasında bir bağ var.
Ata karşılık siyasette "reâya" yani "gözetilip kollanacaklar" vardır.
Bu bağ misali 'şehir' anlamında Yunanca kökten gelen 'polis' (medîne) kelimesi ile 'politika' kelimeleri arasındaki ilişki de açıktır.
"Devlet" ise 'güvenip kolladığı' ve anne şefkatinden ziyade 'kudretiyle' bilindiği için bizim geleneğimizde "baba"dır.
"Yönetim" kelime olarak bir manada monarşiye; "yönetilme" de esasen "demokrasi"ye taalluk eder.
Siyasetin geniş anlamı böylece bir aygıt olarak "devlet"e dönüktür ki örfümüzde "Kudret", "Kuvvet" ve "Hikmetle" işler' denir.
**
Kuvvet, "kudretin" açığa çıkma hali
Demek ki her kuvvetten "kudret" çıkmaz.
Hükümet dahi "hikmettir".
'Şeylere'; eşyâya hükmetme meselesi
Hükûmet, hikmetle "hüküm" vermektir.
Hekim; hâkim; mahkûm; hep aynı köktendir
Bu nedenledir ki bir zaman "hikmet-i hükûmet" denirdi.
Yani emânet edilen insanların kadir kıymetini bilme
**
Kutsal kitapta 'devlet' kelimesinin "servetin elden ele dolaşması"; ya da "tedavülde olmak" anlamında kullanılması ise oldukça enteresandır.
Devlet hükümetle el değiştiren, "elden ele dolaşan" bir şeydir
'Servettir' ancak ebedî değildir.
"Siyaset" kelimesi yerine uzun süre kullanılan "tedbir" kelimesi de ontolojik bağdan gelir.
Tedbir, yani "dubûr"u; arkayı kollama
Görünmeyen tehlikeleri gözetme.
**
Topkapı Saray'ında bir çeşme var
Adı da "Siyaset Çeşmesi".
"Siyaset" ve "Şeytan" ilişkisinin kudret ve kuvvet indinde 'kör edici etkisi'nin timsâli olsun diye bu ad verilmiştir.
'Siyaset Çeşmesi'nde "hâinlerin" başı vurulurdu.
İnfaz öncesi abdest almak, tövbe etmek için tasarlanmıştır.
Siyasetin 'karanlık yüzü', Topkapı'daki 'Siyaset Çeşmesi'nde cismânileşir.
İbretliktir
**
Siyasetin bir de beş temel ilkesi var
Bunlarda "geriye" gidildiği takdirde devlet, önce hükmen, sonra da inkar edilse de -fiilen çöker.
Bu ilkeler;
"Adalet"
"Ehliyet"
"Meşveret"
"Emniyet"
Ve "Meşruiyet"tir
Bunlar modern siyasi literatürde de geçerlidir
**
Adalet, lügatte "bir şeyi doğru yere koymak" demektir.
Yani hukukun doğduğu ilkedir
'Bilmeyen', 'bilenin' yerine konursa zulmedilmiş olur.
Bu da "Ehliyet"tir.
Siyasette de "meşveret" esastır.
"Müşavir" kelimesi de tıpkı "şûra" ve "istişâre" gibi "meşveret"le aynı kökten gelir.
Siyasette muvaffakiyet, "hak üzere ehil olana danışmaktan" geçer
Tüm bu ilkeler bir araya geldiğinde ise "meşruiyet" olur.
**
İşte siyasetin günlük gelir-geçer köpüğü yerine esasına dair temelleri hakkında meseleler böyledir
Belki bunları konuşmak gerektir.
Belki faidesi daha ziyadedir
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.