Erdoğan ne demek istedi

Yayın Tarihi: 12/02/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Türkiye'nin - Kopenhag ve Maastricht gibi hiçbir ilkeye yaslanmayan, tamamen konjonktürel olmasına rağmen aksaklıkları yüzeye şimdiden çıkan- sözde yeni AB perspektifinin vitrindeki isimlerinden AB Bakanı Volkan Bozkır'ın geçtiğimiz gün söyledikleri yine KKTC Gazetelerinde manşet oldu…

Haber yokluğundan olsa gerek!

Doğrusu ben, görür görmez bilgisayarın faresi ile ser-âpâ çizdim ve açıklamaların tamamını editöryal olarak şefkatini pek sevdiğim "delete" tuşu ile karşıladım.

Ne diyor Sayın Bozkır yeni açıklamasında?

<"Türkiye KKTC'nin daima yanında olacaktır">

Bir ay önce "Mart ayında Güney Kıbrıs diye bir devlet kalmaz" diyerek Dışişlerinden rol kapan Bakan, belli ki Mart'a 15 kala makas değiştirmiş, KKTC'den söz ediyor…

Hayrola coğrafyada pişkinliği ayyûka çıkan PYD-ABD işbirliği gölgesinde "Trans-atlantik Kıbrıs çözümü" sıkıntıya mı düştü!?

Doğrusu Sayın Bakanın ne evvelden ne de sonradan söyledikleri değersizdir…

Kıbrıs kadrajı içindeki yeri kelimenin ifade ettiği tam anlamına göre "hükümsüzdür".

**

Ne var ki kıymetli olan bir şey var: O da takdir edilir ki Kıbrıs Sorunu hakkında sekiz ay sonra ilk kez konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın KKTC'den giden meclis heyetine –çapraz teyidi yapılan- sözleri…

Dün Rum basınının tamamında "harâretle" geniş yer bulan ifadeleri…

Financial Times Gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs'taki yeni çözüm ivmesi içinde "bilinmeyen tek unsur" olduğunu yazdığında Büyükelçilerin bulundukları ülkede makam olarak "Cumhurbaşkanını" temsil ettiğini yazmış; hızlı heyecan, kararlı sukut-u hayal yapar, diyerek herkesi ömründe hiç olmazsa bir kez olsun "reel politik" düşünmeye davet etmiştik.

Erdoğan'ın, Başbakan Davutoğlu'nun da dâhil olarak hem-fikir olduğu anlaşılan KKTC Meclis heyetine "neden vatandaşlıkları vermiyorsunuz" çıkışı hakkında yazacak değilim.

Zira bu konuda Türkiye'nin bu tür çıkışlarla netice elde etmesinin mümkün olmadığı, eğer samimiyetle ısrarlı ise metot değiştirmesi gerektiği malum…

**

Gelelim Güney Kıbrıs'ın "garanti-siz bir garanti" hedefi ile giriştiği ve Kuzey'deki "ödeneklilerin" de gönülden fişeklediği son ivmede Erdoğan'ın sarf ettiği Kıbrıs mülahazalarına…

Evvela tırnak içinde ne "et-tırnakçılar" sevinsin ne de "çözüm hâvarileri" kızsın…

Ortada "dolananlar" da gücenmesin.

Bizi analiz mantığında ilgilendirmeyen bu üç cephe, kendi aralarında tepişirken bilsin ki KKTC Meclis heyetine konuşan Erdoğan'ın Annan Planı'nın Güney Kıbrıs tarafından reddini hatırlatarak Güzelyurt'un (bu kez) verilmemesi gerektiğini ifade edişi ile "taviz vermeyin, dik durun" mesajının esas anlamı ile zamanlaması hiç de karışık değil…

Kıbrıs'ta Avrupa Birliği'ne güvenilmemesi gerektiğini, Annan Planı'ndan da geriye gidilemeyeceğini ifade eden Erdoğan'ın net mesajı "Kıbrıs'ta son sözü ben söylerim"den ibarettir.

Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz Kıbrıs'ta müdahil tüm cephelere verilen mesaj budur.

Financial Times unutmuş olsa da demek ki sekiz ay evvel Cumhurbaşkanının söylediği gibidir jeopolitik: <"Müzakereler kimsenin 'kafasına' göre gidecek değil">

Üstelik tek bir Rus bombardımanı, şu sıralar Cenevre'de masa yıkıyorsa!

Münih'te "güvenlik başlıkları" sarsılıyorsa…

Suriye'ye doğru mülteci argümanıyla hassas bir "koridor" tasarlanıyorsa…

Üstelik Türkiye-İsrail yakınlaşmasının Cenevre'de gerçekleşecek ikinci ayağında mevzu zerre kadar hidrokarbon değilse…

Hele ki Amerika'nın Kürt devletleri ve orta vadede Üçlü federasyon planları tıkır tıkır işliyorsa…

"Kıbrıs'ı birleştirmek" isteyenler sahada böyle nettir…

Muğlaklık "yıkmak" dileyenlerde.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.