Su'da yeni 'itibarsızlaştırma' ihtimali

Yayın Tarihi: 19/02/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Fâsılasız nakaratıyla dillere destan "Su krizi", hükümette derin bir 'kararsızlık' şeklinde şekillenmeye devam ediyor…

Hangi noktada duracağından başka bir merak konusu var ki o da hükümet ile aktörlerinin –ortakları ayır etmeksizin- ne yapmak istediğidir?

Yeni hedef, üst düzeyde yeni bir "görüşme", müzâkere imkânı…

Basına da yansıdığı gibi KKTC'nin isteği ile iki Başbakanın, Sayın Kalyoncu ile Davutoğlu'nun bir araya gelmesi…

Yani?

İtibarsızlaştırılan "yetkili" müsteşarlar ile yine aynı şiddet ve insafsızlıkla itibarsızlaştırılan "yetki-siz" bakanlar yetmiyormuş gibi şimdi de "Başbakanların" itibarsızlaştırılma ihtimali göze alınacak öyle mi?!

Doğrusu 'merakla' bekliyoruz…

Ağızla verilen sözlerin yıkıldığı; ardından yazılı taahhütlerin de "paçavra" edilerek geldiğimiz süreçte en büyük ibret ise Türkiye'nin dört bakanın ziyareti öncesi hatta daha evvel -Aralık ayı öncesi- KKTC'ye gönderdiği "size güvenmiyoruz" meâlinde Başbakanlığa iletilen yazısıdır…

Güvensizliğin kaynağı, KKTC'de uygulanmayan Ekonomik Protokoller ve TBMM'den geçtiği halde KKTC Meclisi'nden geçmeyen anlaşmalar.

Tüm hatırâtın gölgesinde "hükmen" biten hükümetin "nereye varacağı" işte tam da bu nedenle belirsiz…

**

Anlaşılan su meselesi ile üçe bölünen CTP'de, muktedir ve sesi gür çıkanları işiten kanadın tek bir isteği var?

O da belediyelere ilişkin -dört bakanın Ankara seyahati sonrası Bakanlar Kurulu sunumu ardından- toplanan CTP PM'de ortaya çıkan öneri…

Yani 'Alım Garantili' yeni su anlaşması ardından siteme katılmayacak olan (katılmamayı tercih eden) belediyelerin de Türkiye'den gelen suyu alabilmesi…

Velev ki kısmen yüksek fiyatla…

Bu, bana göre Türkiye'nin "suyun işletmesi hakkındaki fikrini değiştirmeyi" hedefleyen bir düşünce.

Hatta ötesi başında ihalesiz iş yapalım diyen "BESKİ modelini" zamanla diriltmek üzere bir antrenman.

Bu âşikardır.

Nitekim CTP PM'nin olası Başbakanlar randevusunda dillendirilecek bu isteği ihale süreci mantığını ters yüz ediyor.

Esasen de bugüne değin süren müzakere sürecinin de KKTC ayağında konu budur.

**

Şu halde nasıl derler, sabah Evet dediğine akşam Hayır diyen 'Arap Taktiği'nde "vazo" her halükarda kırıldı…

Hükümetteki CTP, suyu atlatsa müstakbel ekonomik protokolde Maliye Bakanının da ifade ettiği birçok Kamu-Özel ortaklıkları içeren özelleştirmeleri ne yapacak?

Bu işler nasıl yürütülecek…

Öte yandan bizim biraz da burada anlamadığımız şey; Türkiye'de siyaset ile bürokrasi arasındaki makasın uzun bir süredir daralmış olduğudur.

Yani Siyasetçi ile bürokrat arasında pek fark yok.

Zaten bu yüzden Türkiye, bir süredir 'bürokratik vesayetten kurtulduk" diye övünüyor…

Bu hem iyi hem de belki de kötü bir şeydir ama vakıa budur.

KKTC ile oturan 'Bürokrat' denilen zevat, siyasetten talimat üzre yetkili kişidir. Bu bizim burada bilmediğimiz bir şeydir.

Bizde olmayan ve olmadığı 'bakan' düzeyinde de anlaşılan bir şey…

Şu halde ne değişecek?

Kestirene aşk olsun…

**

Ayrıca soru şudur: Sisteme girmeyen belediyelerde 'tek fiyat uygulamak' Anayasa'ya uygun mu?

Velhasıl iki başbakan görüştüğünde (eğer görüşürlerse) KKTC'ye Su Temin Projesi hakkında itibarlarını da riske atmış olacaklar…

Şöyle ki;

Diyelim ki bir surette el sıkışıldı?

Ya yine sıkışılan elin içeriği PM'de görüşülür ve yeni bir red çıkarsa?

Sayın Kalyoncu'nun itibarı ne olacak?

Ya Sayın Davutoğlu'nun?

Türkiye bunu yapar mı?

Bu topa girer mi?

PM'nin itiraz yekûnu, belediyelere su vermek ile çözülecek mi?

İzleyeceğiz…

Bu top daha çok döner ve günün sonunda 'siyaset' diye sayıklamak da bize düşer.

Görünen bu…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.