Çöken siyasetin Di Lampedusa ilkesi: Ana-Muhalefet

Yayın Tarihi: 23/03/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

KKTC'de yerle yeksân siyaset, Anayasa Referandumunda ortaya çıkan traji komik netice ile tescillendi…

Başbakanı sandıkta bırakan partili-ler doğrusu şaşırtmadı ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki netice her şeyi belli ediyordu.

Aksi umulamaz ki 'siyasete güvensizlik' makul bir "mahalle baskısı" artık…

Sendikalara olan 'güvenin' de siyaset kurumu kadar itibardan yoksun oluşu gerçeği, esasen kuzeyde bir sistem problemine işaret ediyor.

Herkes bunu öteden beri söylüyor ama âlamet-i farikalarını enteresandır ki ilk irdelemesi gereken partiler hiç mi hiç sorgulamıyor.

Mış gibi yapıyor… Halktan koptukça da kopuyor…

Öyle ki ülkenin en kronik sorunu olan ve yakın zamanda bir bakanın "baş edemiyorum" diyerek istifa ettiği bir bakanlıkta şimdi yenisi "ödül" bile alabiliyor.

**

Meşrûiyetini yitiren sözde "genç" meclis, parti yönetimlerini gençleştirmediği için çırpınıyor…

Korkuları nedeniyle de bir türlü halka gitmeyi akledemediğinden kıvranıyor.

Baksanıza; âhir siyasi ömründe dahi köklü CTP'li soyad "Kalyoncu", Kıbrıs Türk siyasetinde ideolojisine rağmen "suyu özelleştiren Başbakan" olarak anılmaya lâyık buldu kendisini…

Ne var ki artık bu kronik sendeleme, meclisin genel görünümünü de aştı.

Müstakbel, nihaî yıkılış hakkında bir ciddi fikir daha veriyor parlamentodaki "ana muhalefet" partisi Demokrat Parti Ulusal Güçler'de olup bitenler…

Ana muhalefet diye hükûmete giremeyen ve en çok mebusa sahip olan siyasi partiye derler.

Teoriye göre bir sonraki secimde iktidar olması muhtemel partidir "ana muhalefet"…

Türkiye'de ne yazık ki hiçbir vasfı olmayan, eksikliği ile en çok hissedilen kurum da diyebiliriz.

**

UBP'liler bir kez olsun DP'ye "Ulusal Güçtür" diye oy versek bir şey olmaz, diye iknâ edilince "siyasi âidiyet" eşiği atlatıldı ve "ar damarı" çatladı.

'Akıncı'ya da versek bir şey olmaz demek ki…' dediler ve fanatik bir Fenerbahçeli olarak Beşiktaş'a gittiler.

Partilerini böldükçe böldüler…

Toparlayamadılar da.

Oysa -bilahir utandığı- yeni adıyla DP-UG, 2013'te meclise hışımla 12 vekil sokabilmiş ve cidden siyasi bir başarıdan söz edebilmişti.

Kaderin cilvesi o ki bakanlıktan alınınca DP-UG'yi önce asıl partisini mahkemelik edip sonra da mecliste kaldırdığı parmaklarla düşürenler terk etti.

Türlü gerekçelerle de diğerleri…

CTP ile uzatmalı kurdukları "ciğerli-ayranlı" Yorgancıoğlu hükümeti de iflas edince uzatmalı siyaset 'halktan nasıl kaçarız' refleksiyle bu kez UBP-CTP koalisyonunu icat etti.

Bu arada DP, ilk kez ana-muhalefet görevini üstlenmiş oldu.

Son bir haftada –ve de dahası geleceği anlaşılan- yeni istifalar ile DP, şimdi kala kala 5 kişi kaldı.

Yani DP, mecliste "gurubu" olması için gerekli minimum sayı sınırında…

**

Mevcut siyasetin parçalanışı, dramatik bir sahne içinde oynansa doğrusu ancak bu denli bariz rol kesilir!

DP, meclisteki gurubunu kaybetmek üzere…

Bir sürü de "bağımsız" mecliste geziniyor şimdi…

Acep "emekli bir köklü siyasetçimizin" teşviki ile mi böyle yapıyorlar?

Doğrusu öyle olmasını dilerim…

Böylece yeni "ifşaatlar" yaparak yeni "şöhretler" bulabiliriz…!

**

"Sistemi, hiçbir şey değişmesin diye değiştirmek" şeklinde özetlenen ünlü Di Lampedusa ilkesi, belli bir noktaya kadar stratejik olarak çok etkili bir metottur.

Ama artık çok geç…

O fırsat kaçtı…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.